Bu sosyal medya olmasaydı acaba ne olurdu. Nereye baksam, nereye dönsem herkesin elinde bir telefon ve her yerde cenazelerde, şehit cenazelerimizde ellerinde çekip hemen sosyal medyada paylaşıma başlı...

Bu sosyal medya olmasaydı acaba ne olurdu. Nereye baksam, nereye dönsem herkesin elinde bir telefon ve her yerde cenazelerde, şehit cenazelerimizde ellerinde çekip hemen sosyal medyada paylaşıma başlıyorlar. Şimdi soruyorum! Korona virüs, dünya ülkelerinde ki insanları kasıp kavurmaya başladı. Kehanet bilimcileri ellerine kalemi alıp başladılar yazmaya, başladılar hesap kitap yapmaya. Her şeyi matematik olarak gören, “şu kadar zamanda bu kadar hasta olacak, her gün bilmem şu kadar ölüm olacak” diyen arkadaşlar… Hayat matematik değildir. Hastalıklar matematik değildir. Hekimliği mitolojiden ve dinsel düşüncelerden kurtarıp tamamen bilimselliğe dayandıran ve günümüze kadar tecrübelerin aktarılması, akılcı uygulamaların devamı ile tıp etiğinin oluşmasını sağlayan Hipokrat’ı hatırlatmak isterim sizlere… Hani “insanlık tarihi hiç böyle bir şeyi görmedi” diyenler var ya, bakın Hipokrat 2300 yıl önce ne söylemiş. Evet, 2300 yıl önce. Milattan 350-400 yıl önce; Hekimliğinin en önemli ilkelerinden biri şudur: “Hastalık yoktur, hasta vardır. Hastalar somuttur ve hastalığın özelliği olan belirtileri hiçbir zaman aynı ölçüde göstermezler. Hasta, içinde bulunduğu zamanın ve iklimin etkilerine olduğu kadar atasal geçmişin etkilerine de bağlıdır. Alışılmış yaşam biçimi, mizaç, beslenme, morfolojik tipe ilişkin farklılıklar, yüz ifadeleri, ter, idrar, dışkı değişiklikleri, uyku, rüyalar vs. dikkate alınmak suretiyle, hastalığın gidişinin nasıl bir durum alacağı önceden söylenebilir…” Şimdi gelelim günümüze. 2019 sonlarında Çin’de başlayan, Avrupa, Orta Doğu, Amerika’ya yayılan ve 3-4 ay sonra bizlere kadar ulaşan, viral bir enfeksiyon karşısında düştüğümüz korkutucu sağlık durumumuzun derdine düştük… ABD, AB ve diğer ülkelerden daha şanslıyız. Onlar, daha ne olduğunu anlamadan karşı karşıya kaldılar. Korona virüs bize gelirken adı konmuştu. Ne olduğu, nasıl bulaştığı, kimleri nasıl hasta ettiği, kimlerin ölümüne sebep olduğu ve hatta tedavi için kullanabileceğimiz ilaç seçenekleri bile neredeyse belliydi. Bu tecrübeler, deneyler, araştırmalar, bilimsellik bize ne söylüyor? Lütfen dedikodulara değil, Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı telkinler ve söylediklerine harfiyen uymak, bizlere yardımcı olan sağlık çalışanlarını, doktorundan, temizlik elemanlarına, memurlarına ve özel güvenlik görevlilerine kadar tüm sağlıkçılarımıza yardımcı olmak ve onları maddi ve manevi desteklenmelerini sağlayalım. Sağlık Bakanımız da bu yazdıklarımı göz önünde bulundurarak inşallah eşit bir paylaşım yapar. İnsan ve görev ayırmadan… Bu virüs daha öncede vardı. Sadece adları değişti. Yıllarca bu virüslere dünyada milyonlarca insanı kurban vermedik mi? Öncelikle korona virüs yeni bir virüs değil. O hep vardı. Adı o dönemler (çok eskilerde adı da yoktu) “sebebi bilinmeyen” idi. Sonra SARS, daha sonra MERS oldu. O da bizim gibi karakter değiştirdi. Kendisine karşı kullanılan ilaçlardan korunmak için yapısını değiştirdi. Aynen şimdi olduğu gibi. Bizler korona virüse karşı mücadele edeceğiz ve yeneceğiz… Panik değil! Duyarlı ve tedbirli olalım. Buna bir biyolojik savaş deniliyor. Virüs mü, savaş mı? Bundan kurtulacağız. Eskiye dönülmeyecek. Yenidünya düzeninde bizde yerimizi alacağız… Unutmayın! “Hastalık yoktur, hasta vardır.” Sağlıkla kalın. Mutlaka evde kalalım…