Günümüzde insan mutluluğu üzerine nasıl bir felsefe geliştirebiliriz? Filozof Henry David Thoreau’nun fark ettiği gibi düşünmeye ve yazmaya kendimizi adamak için bir yere ihtiyacımız yok mu? Sığınacak ufacık bir alan arama isteğimiz, kendimizle baş başa kalabilme özgürlüğüne ihtiyacımız olduğu anlamına gelmiyor mu? Ekonomik problemler, bir kabine bile sığınmaya engel. Toplu yaşama zorunluluğu düşüncemizin önünde bir duvar. İçinden geçtiğimiz bunalım dönemi düşüncemizi ve huzurumuzu olumsuz anlamda etkiliyor. Peki Tabiat’ın kollarına kendimizi bırakmamız çözüm olabilir mi? Cesaretimiz var mı buna? Ekonomik adaletsizlik, zamansızlık ve karın tokluğuna koşturmaya çabaladığımız düzende pasif bir direniş olarak biraz da ‘Durmak’ ve ‘Doğaya dönmek’ cesareti gösterebilir miyiz? Bırakma cesaretine sahip miyiz?
Thoreau, ‘Yürümek’ makalesinin hemen başında, “Söyleyeceklerim, insanı bir toplumun üyesinden çok doğanın bir sakini veya unsuru olarak kabul etmekle ilgilidir” der. Doğanın bir sakini olmak yerine doğanın telaşı haline gelmedik mi? Yürürken, konuşurken, düşünürken bile aceleciyiz. Yaşam içinde kısıtlı bir zamana sahip olduğunun bilincinde olan insanın telaşlı olması normaldir. Örneğin yalnızca bir sene kadar yaşayan bir çeşit fare türünün hareketlerinin çok hızlı olduğunu biliyoruz. Kısaca zamanın, üzerimizde kurduğu içgüdüsel baskıyı anlamak mümkün fakat bu baskıyı içinde yaşadığımız düzeni değiştirmeye başlayarak azaltmaya başlayamaz mıyız? Her yerde aynı sorular yok mu: Ne yaptın? Ne yapıyorsun? Ne yapacaksın? Yapmakla delirmiş durumdayız. Thoreau’nun kendi şiirinde yazdığı gibi servet için toprak kazıp, hiçbir şey bulamadığımız bir yerde değil miyiz artık?
YABANI ÖVMEK
Yürümenin, özellikle doğada yürümenin insanın kendi içine yaptığı bir yolculuk olduğunu vurgulayan Thoreau, yabanı da övmekten geri kalmaz:
“Yaşam, yabandan gelir. En hayat dolu olan, en yabani olandır. İnsana boyun eğmemiştir daha, hatta varlığıyla onu tazeler…Yabani olan yakın olur iyiliğe!... Kısacası, güzel olan her şey yabani ve özgürdür.” (Thoreau, 2020; 32- 39).
Filozof, bizlere doğayı, zamanı dolayısıyla da kendini mekanikleştirip hükmettiğini sanan insana boyun eğmeyen birinin, tabiatın olduğunu hatırlatır. Özgürlüğü ve iyileşmeyi doğada, yürümekte, sınırların olmamasında olduğunu anlatan düşünür Thoreau, bu yaşam tercihinin insanın sanatına da yardımcı olduğunun farkındadır. Biraz ileri giderek ama haklı olarak doğa ile birlikteliğimizin, kendimizi onlardan daha üstün görmemize rağmen hayvanlardan çok daha düşük olduğunu da hatırlatır. Doğanın kendisine doğru yürüyüşü, güneşin ışıltısının kalplerimizi ve zihinlerimizi dolduruncaya, tüm hayatımızı sakin ışıkların aydınlatmasına kadar devam eden bir yol olarak tanımlar. Şimdi lütfen düşünelim; şirket binalarında, ‘özgürlükçü ofislerde’ bir hayat harcamak mı yoksa doğaya dönmek mi, O’nu benimsemek mi? Her şeye sahibiz, yalnızca bunu hatırlamamız gerek. Mutluluğu buralarda bulacağız. Basitlikte, doğanın bir sakini olabilmekte.
Kaynak Kitap:
Thoreau, Henry David: Yürümek (Karbon Kitaplar. Temmuz, 2020)