Bu sütunlarda sıklıkla eleştirdiğimiz konu başlıklarından biri, iş dünyasının üzerine vazife olmayan yerlere yaptığı harcamalar oluyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) başta olmak üzere yur...

Bu sütunlarda sıklıkla eleştirdiğimiz konu başlıklarından biri, iş dünyasının üzerine vazife olmayan yerlere yaptığı harcamalar oluyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) başta olmak üzere yurt geneline yayılan 365 oda ve borsanın, siyaset kurumu ile ilişki seviyesini çok iyi koruması gerekiyor. Kamu otoriteleri ve kanun koyucularla bu ilişkiyi kurgularken, toplumun her kesiminden insanın temsilcileri olduklarını unutmamaları gerekiyor. Maalesef bu konuda –özellikle de son yıllarda- iyi bir sınav verdiğimiz söylenemez. // 2 MİLYAR TL’YE OTEL İNŞASI! Sözgelimi… Türk sanayicisi ve tüccarının alın teri ile kazandığı aidatlardan devasa bütçeler oluşturan TOBB, bu kaynakları harcarken hesap hatası yapabiliyor. Hele ki bu hesap hatası, siyasi angajmanlara odaklı gerçekleşiyorsa, üzüntümüz bir kat daha artıyor. Onlardan biri, geçmiş senelerde pek çok kez eleştirdiğimiz Demokrasi Adası projesi idi. 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında merhum Başbakan Adnan Menderes ile birlikte Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın yargılandığı, İstanbul sahillerine çok yakın olan Yassıada’yı “Demokrasi ve Özgürlük Adası” yapma projesinin finansörlüğünü TOBB üstlenmiş, 18 hektardan fazla olan adada, 125 odalı otel, betonarme bungalovlar, 600 kişilik konferans salonu, 1200 kişinin ibadet edebileceği cami, müze, sergileme alanları, kafeterya ve restoranlar inşa edilmişti. TOBB, projenin maliyetinin 500 Milyon TL’yi bulacağını söylerken, uzmanlar yapıların iç tefrişatı ile maliyetin 1 Milyar TL’yi aştığını belirtmişlerdi. Ezcümle, bugünkü inşaat maliyetleri ile kabaca 2 milyar TL, belki de onun da üzerinde bir harcamadan söz ediyoruz. İş dünyasında sıklıkla sorulan soruları 2018 ve 2019 yıllarında bu köşede çokça işlemiştik. // TOBB’UN GÖREVİ MİYDİ? Ve sormuştuk: “Demokrasi ve Özgürlük Adası yapma görevi neden TOBB’un görevi oluyor?” Çevreyi ve adanın doğal dokusunu bozmadan bu türden bir çalışma elbette yapılabilir. Sözgelimi devlet, Kültür ve Turizm Bakanlığı kanalıyla bu işe soyunabilir. Ya da bu projeyi bir konsorsiyuma yaptırabilir ve sonrasında işletmesini verebilirdi. Bunlara kimsenin bir diyeceği olmazdı. Ancak görevi Türk iş dünyasını temsil etmek olan TOBB’un kaynaklarını bu türden yatırımlara harcamasının, iş dünyasında ciddi rahatsızlık yarattığını da kaydetmek gerekiyor. O yıllarda iş dünyasının önde gelen isimleri, isimlerinin saklı kalmasını rica ederek “Bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bu görevin TOBB’a verildiğini” belirtmişler, “TOBB’un bir emrivakiye maruz kaldığını ancak buna rağmen Sayın Cumhurbaşkanına başka bir adres gösterebileceğini” söylemişlerdi. Marmara Denizi’nin mavi boncuğu olan bu ada, tarihi önemine uygun bir projenin adresi ve turizmin cazibe merkezi olabilirdi. Geldik 2022 yılına… // VE KAÇINILMAZ SONUÇ Geçen hafta, TOBB’a bağlı Gümrük ve Turizm İşletmeleri A.Ş., adada yapılan Katre Island Otel’in “zarar ettiği gerekçesiyle devredileceğini” açıklandı. Şirketin Genel Müdürü Ömür Gebeş, Odatv haber sitesine “Gümrük ve Turizm İşletmeleri A.Ş., adadaki işletme hakkını kamuya devretmek için görüşmelere başlamıştır.” açıklamasını yaptı. Yap-İşlet-devret projesi kapsamında 2018 yılında hizmete açılan ve yemyeşil bir adayı adeta tek karış toprak bırakmayacak şekilde beton denizine çeviren otel projesi, henüz 4 yıl bile geçmeden kapılarını kapattı. Otele telefonla ulaşarak rezervasyon yaptırmak isteyenlere “Tadilatta olduğumuz için kapalıyız” yanıtı verilerek oda satışı yapılmıyor. İnternet üzerinden de oda satın almak isteyen kişiler “Müsait oda yok” uyarısıyla karşılaşıyor. // İÇKİ SATIŞI DA YASAK Ve bir başka garabet de şurada: En ucuz odasının günlüğü 150 Euro (Yaklaşık 2400 TL) olduğu 5 yıldızlı otelde alkollü içecek satışı yapılmıyor. Otel müşterileri alkollü içeceklerini yanlarında getirerek, kaçak göçek şekilde sadece odalarında tüketebiliyor. Bu durumu öğrenen yabancı turistler doğal olarak oteli tercih etmiyor. İçki satışının yapılmaması, büyük organizasyonların yapılmasına da engel oluyor. Hülasa… İş dünyasının dişinden tırnağından artırarak TOBB’a aktardığı kaynaklar, bana göre gereksiz olan ve TOBB’un hiç mi hiç görevi de olmayan proje uğruna heba edildi. Bugünün rakamı ile 2 milyar TL’lik kaynak, KOBİ’lere finansman kaynağı olarak dağıtılabilir, çarpan etkisi ile ekonominin çarklarının daha hızlı dönmesi sağlanabilirdi. Olmadı, yazık oldu… Umarız yapılan bu yanlışlardan ders alınır… BAŞKAN’IN BOYNUNDAKİ CİHAZ NE İŞE YARIYOR? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nu gerek kendisinin gerekse kurumun sosyal medya hesapları üzerinden izliyoruz. Bir yılı aşkın süredir devam eden paylaşımlarda Sayın Başkan’ın fotoğraflarında gördüğüm bir ayrıntı epeydir dikkatimi çekiyordu. Rifat beyin boynunda sürekli asılı duran ve daha çok ses kayıt cihazına benzeyen aygıtın ne işe yaradığını merak ediyordum. Nihayet öğrendim. Bu cihaz bir hava temizleyici imiş. Pandemi etkisi ile olsa gerek, Rifat başkanın görevini ve hız kesmeyen kabullerini daha sağlıklı yapmasını sağlamak amacıyla bulunan bir çözümmüş bu cihaz…

“ALGI YÖNETİMİ” KAVRAMININ BABASI: TAVISTOCK ENSTİTÜSÜ

“Algı Yönetimi”, son yıllarda olur olmaz yerde kullanılan, dillere adeta pelesenk olmuş bir kavram… Sağ olsunlar siyasetçilerimiz de işlerine gelmeyen her eleştiriyi duyduklarında, “Algı yönetimi yapıyorsun” diye çıkışıyorlar. “Pekâlâ kimdir bu kavramın mucidi?” sorusu kafanızı kurcalıyorsa, doğru sütunlardasınız demektir. Başlayalım mı? // ENSTİTÜ’YE ASKER BAŞKAN Birinci Dünya Savaşı, başta Osmanlı olmak üzere pek çok devlette derin travmalar yaratmıştı. 1916 yılında İngiltere’nin başkanti Londra’da kurulan Tavistock Enstitüsü, tam da savaş zamanlarında insan psikolojisine ve kararlarına yön vermek amacını taşıyordu. Görünürdeki amacı, savaştıktan sonra ülkelerine dönen İngiliz askerlerinin geçirdikleri travmaları tedavi etmek, normal yaşama dönmelerini sağlamaktı. Enstitünün başında İngiliz silahlı kuvvetlerinin Psikolojik Savaş Bürosu Başkanı “Sir” unvanlı John Rowlings-Reeese bulunuyordu. Bazı iddialar, İkinci Dünya Savaşı ile yaklaşık 60 milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep olan Adolf Hitler’in de bir Tavistock Enstitüsü projesi olduğunu dile getiriyordu. Buna göre bir illimünati projesi olan Hitler, henüz şöhret olmadığı dönemde yaralanmış, hastanede yatarken bu örgüt tarafından beyni yıkanmıştı. İktidara gelişinde ve sonrasında, en büyük desteği de Rockefeller gibi Yahudi sermaye grupları ve bankerler vermişti. Görevi ise Avrupa’daki Yahudilerin İsrail’e gitmesini sağlamaktı. // 1946’DA ADRES ABD 1946’ya kadar İngiltere merkezli olarak faaliyet gösteren Enstitü, aynı yıl Rockefeller Vakfı’nın yaptığı büyük bağışlarla görev alanı genişletilip merkezini ABD’ye taşımıştı. Yaptığı çalışmalarla insan zihnini kontrol etmeyi, olaylara nasıl bakacağına yön vermeyi, kısacası kukla halini almış bir insan modeli hedeflemekte idi. Böylelikle insanların aile, din, onur ve milliyetçilik gibi olmazsa olmaz değerleri köreltilecek ve devletler “Dünya Düzeni”ne muhalefet edemeyecek hale geleceklerdi. Böylelikle de önceleri silah zoruyla hammadde kaynakları elinden alınan toplulukların, artık bir takım teknolojik alet ve psikolojik yöntemlerle ruhları ve zihinleri de kontrol altına alınacaktı. Tavistock Enstitüsü’nün ilham kaynağı ise ünlü psikanalist Sigmond Freud olmuştu. // HEDEF KİTLE GENÇLER 1933'de Tavistock Direktörlüğü’ne getirilen Kurt Lewin, Harvard Üniversitesi’nde geliştirilen propaganda ve beyin yıkama kampanyaları ile Amerikan halkını ABD’nin, Almanya’ya karşı savaşa girmesi için hazırlamaya çalışmıştı. Tavistock Enstitüsü’nün kitlesel beyin yıkama stratejisinin ilk örneği 1950'de Kore Savaşı’nda denenmişti. Geliştirilen, kalabalıkların kontrol metotları gizli ve halkın tepkisini çekmeyecek şekilde ABD halkı üzerinde denenmiş ve onların psikolojik tavırları tespit edilmişti. Tavistock’un çalışmalarıyla Küba Füze Krizi, dünyanın değişik yerlerinde siyasi liderlerin öldürülmesinin altyapısı hazırlanmıştı. 70’li yılların ABD’sinde TV’lerde her gün defalarca yayınlanan kanlı ve vahşi Vietnam Savaşı görüntüleri ile sarsılan ve bunalan gençliğinin zihinlerini; milliyetçilik, sosyal sorumluluk, kamu yararı, etik değerler gibi kavramlardan uzaklaştırmak da Tavistock’un görev alanı içerisinde idi. // DÜŞÜNME YETER… Toplumları değiştirmek ve kontrol altına almak, düşünemez hale getirmek; içinde bulunduğu sistemi tanıyamaz, kavrayamaz duruma düşürmek temel amaçtı. Çünkü bir toplumun bedeni tutsak olursa, aklıyla o tutsaklıktan kurtulabilirdi. Ancak aklı tutsak olmuşsa, o toplumun bedeni artık aklını tutsak eden kişi için çalışıyor demekti. Tavistock Enstitüsü, insan zihnini kontrol etme ve insanın sahip olduğu değerlerden vazgeçirme çabası içindeydi. Gelelim bugünün Türkiyesi’ne… Unutalım Tavistock’u… Yaşadığımız onca felakete, onca ahlaki erozyona, onca ahlaksızlığa tepki bile vermeyen; “Bana dokunmuyorsa yaşasın” diyen vurdumduymazlığı görüp, “Algı yönetimi yapıyorsun” diyenlere gülüyorum sadece… Tavistock’a pabucunu ters giydiriyoruz maşallah!…  

MÜSLÜM’ÜN FOTOĞRAFI NELER DÜŞÜNDÜRÜYOR?

Gazeteci meslektaşım Karabağlar Belediyesi Basın Danışmanı Müslüm Karaaslan, sosyal medya hesabında ilginç fotoğraf karelerini paylaşıyor sıklıkla… Karşıyaka Çarşısı’nda çektiği bu kareyi, “Yaş kaç olursa olsun; aşk hep bahar tadında, taptaze, sımsıcak!” cümlesiyle paylaşmış dostlarına. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki… Şu yarım yüzyıla yaklaşan ömrümde bile, böylesine derin bir yoksulluğu, çaresizliği, nereye doğru sürüklendiğini bilememenin çaresizliğini görmedim. // ESKİDEN, AH O ESKİDEN… Yoksulluğun derinleşmesini izlerken, boğazımızdan geçen iki helal lokmaya bile şükredemiyoruz. Bu psikoloji, elbette insani ilişkilerimize yansıyor. Ama Müslüm’ün sonsuzluğa bıraktığı öyle anlar oluyor ki, “Eskiden ne kadar da mutlu ve huzurluymuşuz” cümlesini kurduruyor insana. Yaşlı amcamız, belli ki yürümekte zorlanan hanımını öylesine sıcak ve öylesine sevecen taşıyor ki… Belki de, gelecek güzel günlere olan, giderek daha fazla yiten inancımızı pekiştiriyor… Ne dersiniz? HAFTANIN SÖZÜ Cahilin beğenmesiyle ve kendi kuruntunla güzel konuşuyorum diye gururlanma. Olgunluğun yoksa dilini ağzında sakla... Şirazlı Sâdi