Hayal etmeye kalksam yazmaya cesaret edemeyeceğim şeyleri yaşıyor güzel ülkemin masum çocukları, biricik genç kadınları.

Daha kötüsü olamaz dediğimiz her vahşet bir başkasını doğuruyor. Yürek dayanmayacak işkencelerle hayattan koparılan bu canlar, toplumun adalete inancına derin çentikler atıyor. Öyle ki yıllar önce meydana gelen korkunç cinayetin izleri sürülüyor hala, katilin mezarı "Gerçekten intihar etti mi yoksa kaçtı mı?" kaygısıyla açılıyor.

Bu güvensizlikte payı olanlar ne yapıyor? Yılllardır yaptıklarını, hiçbir şey! 

Bir çocuğun canice katledilmesine "Aile bizim dostumuzdur, bilip de söyleyemeyeceklerimiz var" diyenler vekil olarak ortalıkta geziniyorsa yansın artık bu dünya!

Sapıklar sokakta ellerini kollarını sallaya sallaya genç kızları tekrar tekrar taciz edebiliyorsa batsın adalet sarayları!

Bağımlılar, caniler ve ne idüğü belirsiz yüzlercesi... Kıymaya cesaret edebiliyorsa ana kuzularına en acı veren yöntemlerle, canavarca... Devlet kademelerinden isimlerle de boy boy fotoğraflar paylaşıyorsa hesaplarından aynı zamanda, kimse adil yargıdan, bağımsız mahkemeden bahsetmesin. 

Annelerin çocuklarını güvenle sokağa salamadığı hiçbir ülkede adalet yoktur. Toplumun tecavüze uğrayan çocuklara, katledilen kadınlara, parçalanan cenazelere ağladığı topraklarda adalet kimlerin ellerindedir? Neden kuytularda gömülmektedir? 

Ne zamandan beri, "Yakalanırsa onu içerde hallederler" düşüncesiyle adaleti sağlaması beklenen hapishanedekilerdir! 

Bu ülkeyi bu hale getiren herkese yazıklar olsun! Suçu, suçluyu koruyanlara, gerçekleri bilip de susanlara, katili sapığı yakalayıp gerekli cezayı vermeyenlere hatta yeterince yazmadıysak bize de yazıklar olsun! 

O saatte orada ne işi varmış'çıların, küçüğün rızası vardı diyenin, bir kereden bir şey olmaz diyebilenin açtığı yoldur bu!

Kabullendiysek, çürüdüysek, kokuştuysak hepimize yazıklar olsun!