Ne “korona”ymış be…
Ne zengin dinliyor, ne yoksul.
Ne dindar dinliyor, ne ateist.
Kitabında sınıf farkı yok. Dişine uygun bulduğunu pençesine alıveriyor.
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir...
Ne “korona”ymış be…
Ne zengin dinliyor, ne yoksul.
Ne dindar dinliyor, ne ateist.
Kitabında sınıf farkı yok. Dişine uygun bulduğunu pençesine alıveriyor.
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında insanlar artık “korona” ile yaşamayı öğrenmeye başladı.
Umutla beklenen o aşı bulununcaya kadar yapacak başka bir şey de yok zaten.
Kendimizi, sevdiklerimizi ve çevremizi korumak adına hijyen koşullarına alabildiğine dikkat ederek, fiziksel temasın olabildiğince azaldığı yeni bir yaşam şekli oldu hepimizin.
Velhasıl “korona”dan başka hiç bir şeyi görmediğimiz, duymadığımız günlerden geçiyoruz.
Kendimize ait, memlekete ait ne mesele varsa, an itibari ile halının altına süpürülüyor.
Geçtiğimiz günlerde yoğun “korona” gündeminin telaşı içinde kendine yer bulamayan bir araştırma açıklandı geçtiğimiz günlerde.
Bilim insanları, 2019 yılı itibari ile her 54 doğumdan birinin “otizmli” olduğunu duyurdular.
Oysa bir önceki yıl bu oran 56 doğumda birdi.
Otizm vakalarının kayıt altına alınmaya başladığı 1966 yılında ise sadece 10 binde bir.
En iyi senaryoya göre 30 yıl içinde bu oran 4 doğumda bir olacak.
Hatta yarı yarıya olabileceğini savunan bilim insanları var.
Bu sendrom da tıpkı “korona” gibi.
Dil, din, ırk, zengin, yoksul gibi sınıf ayrımı yok.
Toplumun her kesiminde görülebiliyor.
Bunca araştırmaya rağmen “otizm”in önüne geçemiyorsak ne yapacağız?
Bununla yaşamayı öğreneceğiz.
O sendromu taşıyan insanları, çocukları dışlamak yerine onları kucaklayacağız.
Başka çaremiz de yok.
Tam tersi mecburuz.
Bir kere herkesin bildiği bir gerçek var; otizm sendromu taşıyan bireyler eğitilebiliyor.
Yani eğitim sayesinde sosyal hayata katılabiliyor otizmli çocuklarımız.
Üstelik dahası var…
Bugün insanoğlunun önüne açan buluşların çok büyük bölümünde “otizm”li bilim adamlarının imzası var.
Kimler mi bunlar?
Albert Einstein, Nikola Tesla, Thomas Edison, İsaac Newton aklıma ilk gelenler.
Buluşları olmasaydı böyle bir yaşamımız mı olacaktı?
Sadece bilimle sınırlı değil otizmli bireylerin efsanevi başarıları.
Sanat dünyasının yeri doldurulamayan isimleri Beethoven, Franz Kafka, Amedeus Mozart, Van Gogh da eğitilmiş otizmli bireylerin neler başarabileceğini ortaya koyan örneklerden bir kaçı.
Dahası, çocukların hayal kahramanı pokemon var ya.
O’nu yaratan Satoshi Tajiri de en çok tanınan otizmlilerden.
İsimler ve örnekler o kadar çok ki, buraya sığdırmak mümkün değil.
Ben bu örnekleri, otizmle mücadelede eğitimin önemini anlatmak, eğitildikleri takdirde otizmli bireylerin neler yapabileceklerini ortaya koymak adına verdim.
Tekrar sıcak gündem “korona”ya dönersek…
İnsanoğlu bir şekilde bu belayı da def edecek.
Büyük bir ihtimalle de eğitimli bir “otizmli” bilim adamı sayesinde.
O’nun için diyorum ki, otizmle mücadele edebilmek için eğime önem vermek, otizmli bireyler ve aileleri için lütuf değil.
İnsanlığın kendi geleceğini kurtarmak, daha iyi yaşamak adına bir mecburiyet.