‘Ah nerede kaldı bu yaz?’ dediniz dediniz… Alın işte, geldi!
Aman yarabbi! Bu ne sıcak!
Ev sıcak, salon sıcak, yastık sıcak… Azıcık esse diye çıktığımız balkon bile sıcak…
Geçenlerde size bu yaz ta...
‘Ah nerede kaldı bu yaz?’ dediniz dediniz… Alın işte, geldi!
Aman yarabbi! Bu ne sıcak!
Ev sıcak, salon sıcak, yastık sıcak… Azıcık esse diye çıktığımız balkon bile sıcak…
Geçenlerde size bu yaz tatil planımın olmadığını söylemiştim.
Hatta ‘Aman kardeş hepiniz normalsiniz, farkımız anormal olmamız’ demiştim lakin…
Çöllerde kalmış bahtsız bedevi gibi seraplar görmeye başladım…
Henüz kutup ayılarıyla karşılaşmadım ama bir yudum suya dalacak hale gelmiş bulunmaktayım…
Sosyal medyama bakıyorum…
Nebahat, Çeşme’de flamingolu deniz yatağına uzanmış Cool Passion Fruit Caipirinha’sını yudumluyor…
Karşı komşum yeni gelin Hatice, Mordoğan’da kocasıyla dalış dersi almaya başlamış…
Ayşe Teyze de Gümüldür’deki yazlığında…
Üst komşum İbrahim Bey ve İpek Hanım’ın bile sesi çıkmıyor, neredesiniz hu hu?
Herkes bir yerlere kaçmış…
Peki, bu Semra kulunuz ne yapsın?
‘Eh o kadar konuştu bu yaz sıcakta yansın, patlasın’ dediğinizi duyar gibiyim…
Olsun, seneye hepinizle görüşürüz!
Benim hala gözüm televizyonda, radyoda, gazetelerde…
Siz tatilinizi yapın, ben ‘Sıfırlandı’ müjdesini beklemekteyim…
Bunaltıcı havalar çok yorsa da, sağlık için nöbetteyim…
Kış için hazırlıklar yaptım…
Asma yaprağını şişeye su koymadan depoladım…
Tazecik çıkmış börülceler… Kaynatıp kaynatıp buzlağa attım…
Mis kokulu domatları rendeledim, erişteye kattım… İnce ince kestim, keselere sakladım…
Hele koruklar, hele koruklar…
Eskiden anneannemin bahçesinde bir asma ağacı vardı… Yaprağı el kadar olur, sarmalarının tadına doyulmazdı… Ama benim gözüm hep o yeşil, ekşi, sulu koruklarda kalırdı. ‘Çok yeme, karnın ağrır’ laflarına kulağımı tıkar, bahçeye her çıktığımda salkım salkım koparıp tadına bakardım. Sonra hep birlikte toplardık onları tatlanmadan… Tülbentin arasına koyup sıkar, şişeleri dizerdik sıra sıra… Akşam sofra kurulmadan önce çıkarır buzdolabından salataları şenlendirirdik ekşileriyle… Şimdiler bilmez bu mücevheri… Hele bir de şerbeti olur ki…
Sağlık deposu mübarek… Şekere, göze, kurdeşene… Bire bir!
Ağzınız sulandıysa tarifi de verelim:
Korukları taneleyin yani salkımından koparın. Salkımını atın. Tanelenmiş korukları katı meyve sıkacağından sıkın. Eğer o yoksa havanda ezip, süzerek de çıkarabilirsiniz. Sıkılmış suyu tencere alıp kaynamaya bırakın. Kaynamaya başlayınca üzerinde biriken köpükleri kevgirle alın. Şekerini damak tadınıza göre ayarlayıp eriyene kadar kaynatmaya devam edin. Daha sonra ocaktan alıp yeniden ince bir süzek veya tülbentten şerbeti süzün. Soğuduktan sonra içebilirsiniz. Şekerini daha fazla atarsanız, içerken sulandırıp içersiniz.
Ağustos böceğine özenme, karınca gibi işle…
Yazın tatil beldelerinde gezeceğine, az biraz hazırlan kışa, geleceğe…
Eh bizde uyduk kurala…
Bu sene,
Nebahat’e deniz, kum güneş…
Bizde ise
bebelere koruk!
Sağlıkla kalın…