Sağlık

AIDS denilen illet 40 yıldır öldürüyor!

Son zamanlarda HIV/AIDS vakalarının Türkiye’de hızla arttığına dair endişe verici haberler gündemi meşgul ederken uzmanlardan ‘erken tanı’ uyarısı geldi

Abone Ol

Özellikle büyük şehirlerde AIDS hastalığının nedeni olarak bilinen HIV virüsünün görülme oranları göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaştı, erken tanı ve tedaviye erişimdeki yetersizlikler ise büyük bir sorun oluşturuyor. İzmir, sağlık altyapısı ve sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik konusunda gelişmiş şehirlerden biri olsa da uzmanlara göre AIDS konusunda toplumsal farkındalık seviyesi hâlâ yeterli düzeyde değil. Şehirdeki sağlık kurumları, HIV testlerini ücretsiz sunmasına rağmen, pek çok insanın hala bu testlere başvurmaktan çekindiği biliniyor. Uzmanlara göre bunun başlıca nedeni de HIV'in ne olduğu ve nasıl bulaştığı konusundaki bilginin eksik olması. Özellikle bu hastalığın sadece toplumdaki belirli gruplarda görülebileceği düşüncesi de insanları yanıltıyor.

Ege Üniversitesi’ne bağlı HIV/AIDS Uygulama ve Araştırma Merkezi Merkez Müdürü Prof. Dr. Ayşe Deniz Gökengin, “Bu ölümcül hastalık gündemimize gireli 40 yıldan fazla zaman geçti. 1980 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk vakalar tanımlandı ve bir salgın haline gelmesi o dönemde başladı. Türkiye’de ise 1985 yılında ilk vaka görüldü. Hatta Ege Üniversitesi kliniğimiz, Türkiye'de HIV/AIDS alanında çalışan en eski kliniklerden biri. 1986 yılında biz de HIV pozitif hastaları takip etmeye başladık. O yıllarda tedavi yöntemleri yoktu. Hasta geldiğinde çoğunlukla hastalığın ilerleyen evrelerinde, çok kısa bir sürede kaybediyorduk. Bilgiye erişim de çok zordu. O dönemde, bu hastalığı anlamayan ve ölümcül olduğunu bilmeyen birçok hekim ve sağlık çalışanı hastalara bakmaktan kaçınıyordu. Zaman içinde çok ciddi gelişmeler oldu. Hem tanı hem de tedavi açısından büyük ilerlemeler kaydedildi. Bugün geldiğimiz noktada HIV/AIDS ile ilgili tedavi oldukça başarılı ve hastalar çok daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürebiliyorlar” dedi.

‘ETKİLİ TEDAVİ’

Günümüzde HIV/AIDS tedavisinin çok daha etkili hale geldiğini belirten Prof. Dr. Gökengin, “Bugün tedaviye erişim oldukça kolay. Yeni tedavi yöntemleri ile HIV virüsünü baskılamak çok daha mümkün. Tedaviye başlamış bir kişi, virüsünü kısa süre içinde baskılayabiliyor. Ancak Türkiye’deki en büyük sorun, hala HIV tanısının geç yapılması ve tanıdaki eksiklikler. Tanı almış kişilerin sadece yüzde 40-50’si tespit edilebiliyor. Gerisi HIV taşıyıcısı olup yaşamaya devam ediyor. Bunun nedeni de toplumda HIV’e karşı risk algısının düşük olması” ifadelerini kullandı.

‘45-46 BİN HASTA

Türkiye’deki HIV/AİDS hastalarıyla ilgili güncel verileri paylaşan Prof. Dr. Gökengin, “2020 yılı itibariyle HIV tanısı almış ve Sağlık Bakanlığı'na bildirilmiş kişi sayısı 45-46 bin civarındaydı. Ancak bu kişilerin ne kadarının hayatta olduğunu bilmiyoruz çünkü sağlık bakanlığı, hastaların takibini yapmıyor. Tanı almış kişilerin ise sadece yüzde 40-50’si tespit edilebiliyor. Gerisi HIV taşıyıcısı olup yaşamaya devam ediyor” dedi. Gökengin toplumun HIV’e karşı nasıl bir yaklaşım sergilediğini “Toplumda eşcinseller, seks işçileri ve uyuşturucu kullanıcıları gibi gruplar HIV’i taşıyanlar olarak görülüyor. Ancak bu, sadece bu grupların hastalığa yakalanabileceği anlamına gelmez. Herkes risk altında. Korunmasız ilişkiye giren herkes, enfekte olma riski taşıyor. Ancak bu konuda toplumda yeterli bilgi yok. Eğer toplum, riskin farkında olursa, test yaptırma oranı da artar” sözleriyle aktardı.

‘DIŞLANAN GRUP’

Prof. Dr. Gökengin, “Riskli grupların toplumdan dışlanması da tedaviye karşı tutumun bir diğer nedeni. Dışlanan gruplar, toplumda damgalandıkları için test yaptırmaktan çekiniyorlar” dedi. Prof. Dr. Gökengin, “Böylesi durumların önlenmesi, bu kişilerin teste ulaşabilmesini sağlamak için bazı yöntemler geliştirildi. Örneğin, anonim testler sunan merkezler kuruldu ama sayıları çok az. Türkiye'de HIV testi yapılabilen merkezlerin sayısı yetersiz ve çoğu zaman tetkikler sağlanamıyor. Ayrıca, HIV testlerinin anonim yapılabilmesi için sağlık sisteminde daha fazla adım atılmalı” şeklinde konuştu.

‘GEBELİK TESTİ GİBİ’

Ayrıca, “Dünyada, ‘kendin yap’ HIV testleri çok yaygın. Gebelik testi gibi, insanlar evde kendi testlerini yapabiliyorlar. Ancak Türkiye'de bu yöntem yasak. Oysa tüm dünyada bu testler kullanılıyor ve oldukça başarılı sonuçlar elde ediliyor. Bu testler, anonimlik sağlayarak, kişilerin test yaptırmalarını teşvik edebilir. Türkiye’de ise bu tür uygulamalara henüz geçilmedi.” diyerek Türkiye’de bu alanda geliştirilmesi gerekenlere de değindi. HIV/AIDS hastalığına karşı en önemli tedbirin korunma olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gökengin, “Korunma konusunda toplumda hala büyük bir eksiklik var. En yaygın korunma yöntemi prezervatif kullanımıdır. Ancak kondom kullanımında azalma gözlemleniyor. Bunun nedeni, kondomun pahalı ve erişilmesinin zor olması. Ayrıca, HIV ile yaşayan kişilerin tedaviye erken başlaması ve virüsün baskılanması, bulaşmayı engelleyen önemli bir korunma yöntemidir. ‘Biyolojik baskılama’ sayesinde, virüs saptanamaz hale gelmiş kişilerin artık HIV bulaştırmadığı gösterildi. Bu, HIV tedavisinde devrim niteliğinde bir bulgu oldu” dedi.

‘BİLİNÇ KAZANDIRMA’

Toplumdaki bilinci artırmak ve toplum sağlığı konusunda iyileştirmeler için küçük yaşlardan itibaren bilinç kazandırılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Gökengin, “Eğitim, HIV’i önlemede önemli bir araçtır ama bu konuda ciddi eksiklikler var. Cinsel sağlık ve HIV konusunda eğitim, çok erken yaşlardan itibaren başlamalı. Bugün, HIV vakalarının artmasıyla birlikte, eğitim konusunda çok geç kalındığını görüyoruz. Eğitim, genç yaşlardan itibaren, doğru bir şekilde ve toplumun ihtiyaçlarına uygun bir dil ile verilmelidir. Aksi takdirde, sadece slaytlarla yapılan anlatımlar hiçbir değişim sağlamaz” dedi.

HIV/AIDS’ten korunmak için en etkin yöntemin korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmak ve olası bir durumda test yaptırmaktan çekinmemek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gökengin, “Korunmasız cinsel ilişkiye giren herkese HIV testi yaptırmalarını tavsiye ediyorum. Bu kişilerin risk taşıdığını bilerek, test yaptırmaları son derece önemlidir. Ayrıca, HIV’le yaşayan kişiler için en iyi korunma yöntemi tedaviye başlamak ve biyolojik baskılama sağlamaktır. Eğitimle ilgili çalışmalar da bu süreçte yardımcı olmalıdır” ifadelerini kullandı.

‘ÜCRET ÖDEMEDEN’

Son olarak HIV testi yapılabilen yerler hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Gökengin, “Ülkemizdeki sağlık kuruluşlarında anonim şekilde de ücretsiz test imkanı sunulurken bazı şehirlerde buna özel merkezler de bulunmakta. İzmir'de Konak Belediyesi de anonim HIV testi hizmeti sunan merkezlerden biri. Burada, insanlar herhangi bir ücret ödemeden ve kimlik bilgilerini vermeden 20 dakika içinde hızlı HIV testi yaptırabiliyorlar. Bu gibi hizmetlerin Türkiye genelinde yaygınlaştırılması önemli bir adım olacaktır” dedi. 

Ege Telgraf