Herkes kaybetmiştir bir yakınını.
Her kayıp zamansız gelir ama bazen ölüm fikrine alışmak için zamanı olur insanın; bazen de ansızın çok sevdiğinin son nefesini verdiği bir sabaha uyanırsınız.
Kimi...
Herkes kaybetmiştir bir yakınını.
Her kayıp zamansız gelir ama bazen ölüm fikrine alışmak için zamanı olur insanın; bazen de ansızın çok sevdiğinin son nefesini verdiği bir sabaha uyanırsınız.
Kimi ‘çok çekti kurtuldu’ diyerek acısını biraz olsun hafifletmeye çalışır, kimi için ise ‘erken kaybettik’ diyebilirsiniz sadece…
Göğüs kafesiniz sıkışır. Her şeye iyi kötü çare bulduğunuz hayatta ölüm gerçeğiyle tıkanırsınız.
Çaresizlik boğazınıza kocaman bir yumruk gibi oturur, ne yutkunabilirsiniz ne de nefes alabilirsiniz.
Zaman geçer, gariptir ama alışırsınız. Alışılmayacak acı yoktur çünkü fani dünyada. Tabi alıştığınız çok değerlinizin yokluğu değil iliklerinize kadar hissettiğiniz sızıdır.
Hani dedim ya gidenin ardında bıraktıkları hep diyecek bir şey bulur; ‘Ya Çok çekti kurtuldu’ ya da ‘Çok erken kaybettik’ der diye tek bir durumda ölüm acısı sözleri düğümler, adeta kor olup yakar geçtiği yeri.
Davulla zurnayla kına yakıp gönderilen gencecik fidanlar bayrak sarılı tabut ile baba ocağına döndüğünde söylenecek tek şey kalır; Vatan sağolsun…
36 hayat yarım kaldı İdlib’de.
Tam 36 şehit, baba, abi, kardeş, evlat.
36 şehidin annesi, 36 baba, bir o kadar eş, sevgili ve bir o kadar çocuk için hayat o gün durdu.
Şimdi gel de yaşa, işe git, yemek ye, uyu.
Medyada isimlerini duyup ‘Yüreğim kaldırmıyor’ diyerek zap yaptığımız bir zaman sonra da unutup gittiğimiz o isimler birilerinin yüreğinde kor olarak ebediyete kadar kalacak.
Ne için mi?
Senin için benim için ‘Böyle bir Türkiye’de askerlik yapmak akıl işi’ değil diyenler için her karışına Alilerin, Ahmetlerin, Mehmetlerin kanının karıştığı bu topraklar için o kor yüreklerde bir an olsun sönmeyecek.
Umuyorum ki şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak.