Gelmiş geçmiş koalisyonlar içinde, ANAYOL Hükümeti, zamanın ender uyumlu iktidarlarından biri olmuştu. Başbakan S...

Gelmiş geçmiş koalisyonlar içinde, ANAYOL Hükümeti, zamanın ender uyumlu iktidarlarından biri olmuştu. Başbakan Sayın Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller. Tarih 28 Şubat tabii.. Her zamanki gibi yine bir Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı. Ancak bu defaki MGK toplantısı on saate yakın sürmüştü. Toplantı bittiğinde Hükümete ültimatom gibi bir bildiri çıkmıştı. Demokrasilerde bu tür çıkışlar olduğunda hükümetlerin otoritesi zedelenir. Sadece hükümetlerin mi, bürokrasi de şaşkınlaşır, kime hizmet edeceğinin kararsızlığını yaşar. MGK bildirisinde özetle ve üstüne basa basa Türkiye’de hürriyetlerin ve hukukun teminatı kendilerinin olduklarını ifade etmekteydi. Bu kadarla bitmiyordu. Hükümetin diğer yapacağı işler bulunuyordu. İlk yapılacaklar arasında laiklik yasalarının uygulanması, tarikat okullarının denetlenmesi, derhal sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi isteniyordu. Bildiride Kur’an kurslarının denetlenmesi, tarikatların kapatılması isteniyordu. Oldukça sert ve kararlı bir bildiriydi.Yaptırım da mevcuttu çünkü irticai nedenle ordudan atılan kişileri savunanların ve orduyu din düşmanı gibi gösterenlerin her türlü faaliyetlerinin önlenmesi isteniyordu. Ayrıca tevhid-i tedrisat da uygulanması istekler arasında yer alıyordu. O tarihte bitmez tükenmez kurban derisi toplama rekabeti nedeniyle derneklerin deri toplamasına mani olunması, kıyafet kanuna uyumun da sağlanması bildiride önemle belirtiliyordu. Atatürk aleyhine eylemlere son verilmesi, hatta bu konularda ceza uygulanması gerektiği hususu üstüne basarak belirtiliyordu. Şimdi bakalım tankları yürüten bu bildirinin ne kadarına uyuldu ya da uyduruldu… 28 Şubat’ta irticai suçlar nedeniyle atılan asker ve bürokratlar kimler, atanlar kimlerdi? 15 Temmuz’daki durum o gün mevcut muydu veya hangi taraf irticacı idi? Sanırım hala açıklık kazanmadı… 28 Şubat her kesimde lanetlenip ayıplanıyorsa o tarihte atılan kimselerin suçsuz olacağı akıllara geliyor. Atılanlar mı, atanlar mı suçlu? Yoksa ihtilal alışkanlığının sonucu mu, hangisi merak şahikası? İnsanı ister istemez düşündürüyor. Şimdi MGK bildirisindeki taleplere bakalım: Hürriyet ve hukukun teminatıyız’ deniyor. Başta ‘Tarikatlar kaldırılmalı, kıyafet kanuna uyulmalı’ deniyor. ‘Atatürk aleyhindeki faaliyetler cezalandırılmalı, irticai faaliyetler derhal önlenmeli’ deniyor. Orduyu din düşmanı gibi göstermeye televizyonlar dahil tüm araçlar ile mani olunması isteniyordu. ‘Ordudan atılanlar savunulmayacak’ denmesine rağmen ‘Dindarlar ordudan atılıyor’ düşüncesi açıkça yazılabiliyordu. O tarihte bu taleplere ne oldu? Bir şey olmadı. Hükümetin ömrü vefa etmeyince sanırım kaldı. Kime kaldı bilemiyoruz. Ancak kurban derisi işi halledildi, ihtiyaç olan yerler derileri toplayarak bazen de paylaşarak bir problem bitirildi. Kur’an kursları esasen hiç bir şekilde sorun değildi, yine denetimli ve sorunsuz devam ettirildi. 28 Şubat’ın derdi Hükümetti. Herhalde Hükümet gidince MGK’nın bütün talepleri halloldu gibi geliyor. İnsanın garibine giden önemli bir gelişme de 28 Şubat’ın önderi ve ordu içindeki Batı Çalışma Gurubu Lideri Çevik Bir’in Cumhurbaşkanı adayı olarak mecliste 8 oyla kaybetmesi oldu. Bunca bağırmaya çağırmaya rağmen mecliste aldığı oy, ders alınacak bir durum sanıyorum. Meclis ama ne meclis…