Ege Telgraf Gazetesi'nden Nihat Ak'ın haberine göre; "Türkiye, 2024 Küresel Servet Raporu’na göre bireysel servet artışında dünya birincisi, Eurostat verilerine göre de gelir dağılımı adaletinde Avrupa sonuncusu oldu. Ülke nüfusunun en zengin yüzde 1’lik diliminin toplam gelirlerin yüzde 14.6’sını alması emeğin temsilcilerinden büyük tepki gördü. Uzmanlar yanlış ekonomi politikalarıyla oluşan tezatlığa dikkati çekti

ADALETSİZLİĞİN KANITI

Enflasyonun servet değişiminde etkili olduğunu vurgulayan ekonomist Prof. Dr. Hüsnü Erkan, “Türkiye nüfusunun ilk yüzde 1’lik diliminin yaklaşık olarak toplam milli gelirin yüzde 15’ini aldığı görülüyor. Bu son derece adaletsiz bir durumu gösteriyor. Normal ekonomi politikalarında servet değişimi yaratmak uzunca bir süreçtir. Çünkü servete el koyamazsın. Gerçi Türkiye'deki uygulamalar bunun dışında olabiliyor. Yani biz belli şirketlere karşı ekonomi dışı ve hukuk dışı uygulamaların olduğunu da gördük yaşadık. Kapatıldı, batırıldı, satıldı, alındı, baskı yapıldı vesaire. Bu uygulanan politikalar tamamen iktidarın kendi zenginini yaratma projesinin bir parçası olarak gündeme geldi. Bundan dolayı ülkedeki servet politikası allak bullak oldu. Orta tabaka eridi. Orta tabakanın erimesini ben kendimden de hissediyorum. Çünkü kendimi orta tabaka sayıyordum. Artık sayamıyorum, emekli olarak. Çünkü fiyat artışlarına yetişemiyoruz. Mesela orta tabaka eskiden ev alabiliyordu. Orta tabaka bırakın ev almayı, ev kirasını verebilmekte zorlanıyor. Arka sokaklarda bile en düşük ev 4 milyon lira olmuş. Türkiye'de tarihinde gelir dağılımının en çok bozulduğu bir dönemi yaşıyoruz” dedi.

Hüsnü-Erkan

DOĞRU POLİTİKA DEĞİL’

Milli gelir havuzunun dağılımında iktidar politikalarının etkili olduğunu belirten ekonomist Prof. Dr. Erkan, “Servet bir havuzdur. Sürekli o havuza gelen akım bir gelirdir. O akımın büyüklüğünü paylaştırabilirsin. Dolayısıyla gelirdeki artıştan kime pay aktarırsan dağılımı zaman içinde yavaş yavaş düzeltirsin. Mesela ücretlilere daha fazla pay vermek, gelirden pay vermek şeklinde. Dolayısıyla servet politikası ile gelir politikası ayrı politikalardır. Gelir politikasını uygulamak daha kolay gelirden daha fazla pay vermek şeklinde, ücretleri artırma şeklinde çalışanların payını artırma şeklinde. Refah payı verme şeklinde uygulamalar getirirseniz, sosyal politika olarak bu geliri de düzeltebilirsiniz. Ama bu kolay, düzeltmek daha zordur. Öncelikle böyle bir gelir dağılımının düzelmesini istemeniz gerekiyor. Ama iktidar biraz farklı bir politika izliyor. Bu maalesef doğru bir politika değil” ifadelerini kullandı.

Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümüne Avrupa Coğrafi İşaret yolda! Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümüne Avrupa Coğrafi İşaret yolda!

YATIRIMA GİTMİYOR

Yatırıma yönlendirilmeyen servetin ülkeye faydasının olmadığına vurgu yapan ekonomist Prof. Dr. Erkan, “Önemli kurumların başındaki kişilerin liyakatleri olmadığı halde büyük maaşlar aldığını medyadan okuyoruz. Bir yönetici zihni katkı koyar, yenilik getirir ise onun maliyetine kurum olarak katlanırsın. O kişi çalışmasının sonucunda yenilik karı elde ederse o hak edilmiştir. Ama liyakatsiz rant aktarımı, bu hak edilmemiş kazançtır. Adil değildir, haksız kazançtır. Servet yayılmaz da belli ellerde toplanırsa yatırıma yönlenir görüşünü şu dönemde hiç kimse savunamaz. Yatırım iklimi olmadığı için belli ellerde servet birikirse bunlar yatırıma yönlenir denilemez. Zaman zaman geçmişte olduğu gibi yatırımcılar yurt dışına kaçıyor. Afrika'ya, Çin’e gidiyor. Servet yönlendirerek zengin ettiğiniz yatırımcı parasını yurt dışına götürdüğünde ülke ekonomisine fayda sağlamış olmazsınız. Ticaret motivasyonunu, ticaret iklimini mutlaka sağlamak zorundasınız. Türkiye'nin ekonomisinin düzelme ve sağlıklı işleme iklimi önemli ölçüde yok oldu” şeklinde konuştu.

Memiş Sarı-4

HESAP SORMA ZAMANI

Yanlış politika uygulamalarına karşı omuz omuza mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yapan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Az gelişmiş ülkelerde kapitalizmin kol gezdiği, emperyalistlerin daha çok kar amacı güttüğü bir dönemi yaşıyoruz. İşçilerin ve emekçilerin üzerinden bir sırtlan gibi beslendiği bu dünyada gelirde ve vergide adaletin olmadığını görüyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok adil bir vergi sistemi oluşturulmadığı sürece bu ülkede dolar milyarderleri daha da çoğalacaktır. Yüzde birin zenginleştiği ama yüzde 99 olan emeklerinin hiçe sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Doğal olarak kapitalist sistem daha çok hırsını emekliler, çiftçiler ve köylülerin üzerinde yoğunlaştırıyor. Derin yoksulluğa doğru iteklendiğimizi artık üçüncü dünya ülkesi haline geldiğimizi ifade ediyorum. İşçilerin ve emekçilerin birliğinin sağlanması, dünyayı yaratanların işçilerinin ve emekçilerin elleri olduğunu ifade ediyorum. Buna karşı bütün işçi sendikalarının, örgütsüz toplumun, öğrencilerin, işsizlerin yan yana gelerek iktidara karşı hesap sorma zamanının geldiğini düşünüyoruz” dedi.

hayrettin-cakmak-2

BİRİ YER BİRİ BAKAR…’

Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar’ sözünü hatırlatan Türk-İş Ege Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak, “Türkiye nüfusunun yüzde 1’i multi-milyarlık olacak. Ama geriye kalan kesim yokluk ve sefalet içinde yaşayacak. Bir kesim bal börek pasta yiyecek, diğer kesim ekmek bulamayacak. Bir kısım sırça köşklerde yaşayacak, öbür taraftakiler kira parasını ödeyemeyecek. Bu evdeki ilaç bulamadığı için sancılar içinde inim inim inleyecek, karşı tarafındakiler eğlencenin dibine vuracak. Emekçilerle zengin azınlık arasındaki uçurum daha da derinleşiyor. Yapılan araştırmalardaki tablo bu fotoğrafı ortaya koyuyor. İş barışı, sosyal barış sağlanmadan toplumsal mutluluk yaşanamaz. Biri yerken biri bakamaz, bunun olacağını düşünenler bilsin ki Kıyamet de ondan kopar. Biz ister emekli ister çalışan olsun emekçilerimizin hakkını aramak için büyük mücadele veriyoruz. Bordrolu çalışanlara milli gelirden daha fazla pay verilmesini istiyoruz. Ülke nüfusunun yüzde 1’ine milli gelirin yüzde 15’in verilmesi, adaletsiz gelir dağılımında Türkiye'nin Avrupa sonuncusu olması kabul edilebilir değil” diye konuştu.  

Kaynak: EGE TELGRAF