Haftalar olmuştu elime kalem kağıt almayalı. Sadece terapilerde danışanlarımın notlarını tutuyorum böyle. Kendim için yazmayalı baya olmuş. Bazen hikayeler yazardım, bazen elimden dökülen herhangi bir şeyi. Geçenlerde aldım kalemi, dur bakalım neler oluyormuş karmaşıklığıyla oturdum başına.

YAVAŞLIK…

Muntazam bir yavaşlık var kağıt üzerinde. Bir bilgisayar klavyesinde değilsiniz ki hızlı yazasınız. Zihninizin çıkardıklarını yavaş yavaş görmek, yüzünüze vurmasını sindire sindire gerçekleştirmek için hiçbir aceleniz yok. Ayrıca düşüncelerinizin doğal akış hızını da görebilirsiniz. Bu hız benim çok hoşuma gitti. Hoşunuza gitmeyen bir şey mi yazıyorsunuz? Tek tıkla geri alamazsınız. Yazıldı çünkü. Somut gerçeklik haline dönen o kağıtla baş başa kalabilir, her şeyi yeniden değerlendirmeye alabilirsiniz.

GERÇEKLİK…

Somutlaşıyor olmanın gücü nereden geliyor acaba? İçerideyken bizi rahatsız etmeyen bir düşüncenin söylenen ya da yazılan hali neden bu kadar dokunuyor bizlere? Çok zorlandığınız bir durum mu yaşıyorsunuz? Bir kağıt üzerine ‘ben bugün bunu yaşadım’ diyerek bir açıklama yazın. Otomatik olarak daha fazlasını anlatmak isteyecek ve yazdığınız şeye bakakalacaksınız. İşte buna gerçekliğin gücü diyebiliriz..

BALONUN DIŞI…

Hadi bugün de hayatı bir balona benzetiverelim. Kendi kurduğumuz gerçekliğimizle, hayat tarzımızla, hedeflerimiz ve hayallerimizle kendimize bir balon inşa ederiz. Bunu kalın duvarlar olarak da tanımlayabilirdik, bir kaleye benzetebilirdik. Aslında bu yazıların bir yerlerinde inşa ettiğimiz evlerden sıklıkla bahsettim. Balon olarak tanımlamak istiyorum çünkü hızlıca sönebilen ve uçabilen bir yapının olduğunu düşünmek bu aralar benim işime geliyor. Kendimizi içinde tuttuğumuz bu balonun dışında bizim henüz farkında bile olmadığımız binlerce hayal, yüzbinlerce hedef, milyonlarca insan yaşıyor. Ve her birinin balonu kendine has renkler ve büyüklüklerle bezeli. Yazarken, ne yaşadığınızın somut gerçekliğini görmekle kalmayıp bir an için onun dışına da çıkarsınız. Balonun dışına yapılan küçük bir gezi. Terapilerde bu konu konuşuluyor olsaydı ana problemimiz için şu soruyu sormaya eşdeğer olurdu, ‘bu konu başka gözlerden nasıl görünürdü?’ ya da ‘sen bu konuya farklı bir yerden bakacak olsan nereden bakardın?’. Tabi ki terapilerde bir eşlikçiniz oluyor burası ayrı bir his. Gene de düşünceleri adımlamak ve farklı kapılar açmak için çok kuvvetli bir aracımız var. Neden biraz daha yavaşlayıp, inşa ettiğimiz balonların dışında turlarken olaylarımızı farklı açılardan görmüyoruz ki?

Bir sonraki problemde denemenizi tavsiye ederim, etkisini göreceksiniz!

Herkese iyi hafta sonları olsun..