Özellikle pandemi döneminde çocukların uzaktan eğitime katılmak zorunda kaldıkları süreç itibariyle omurga problemlerinin çok küçük yaşlarda sıklıkla görmeye başladık. Çocuklarda  ve gençlerde uzun süre kötü pozisyonda durmaya bağlı olarak skolyoz vakalarında artış görülmekte. Hazır beslenme ve hareketsiz yaşam kaslarımızı güçsüzleştirip, eklemlerimizi dondurup, kas ve iskelet hastalıklarına sebep oluyor. Bunun yanında, uzun süre masa başı çalışanlarda skolyoz görülme olasılığının arttığını söyleyebiliriz. 
 
DEFORMİTE

Peki Skolyoz nedir? Skolyoz, omurganın yana (sağa ya da sola) eğrilerek üç boyutlu görünümde S veya C şeklini almasına neden olan omurga deformitesidir. Skolyoz gelişmeyen bir vücuda arkadan bakıldığında omurga düz bir görüntüdedir; ancak skolyozu olan birinde omurgada anormal bir eğrilik gelişir (Genellikle omuzlardan biri aşağıda biri yukarıda; veya biri önde biri arkada şeklinde görülebilmektedir). Skolyozun çeşitli nedenleri vardir. Bunlar yapisal ve yapisal olmayan seklinde ikiye ayrılmaktadır. Yapısal skolyoz, çoğunlukla karşılaşılan idiyopatik skolyozdur. İdiyopatik skolyoz, skolyozun en sik görülen halidir. Genellikle skolyozu olan bireyler, sırt ağrısı, göğüs deformitesi, asimetri gibi semptomlar nedeniyle hastaneye başvururlar. Bu semptomlar arasında özellikle sırt ağrısı tarifleyen skolyoza sahip bireylerde, sekonder (ikincil) bir problem varlığı açısından dikkatli olunmalıdır. Skolyoz, aynı zamanda psikolojik birçok problemi de beraberinde getirmektedir. Bu sebebe bağlı olarak skolyoz tanısı olan bireyler, günlük yaşam aktivitelerini devam ettirmeye çalışırlar ve birtakım engellerle karşı karşıya kalırlar. Bu engeller; skolyoza sahip bireylerde, fiziksel asimetri ve deformitelere bağlı olarak fiziksel kısıtlılık, beden imajinda bozulma, kötü vücut görüntüsü, özgüven eksikliği, kas iskelet ağrısı, anksiyete ve sosyal ilişkilerde bozulmalar gibi sorunlarla karşımıza çıkmaktadır. Skolyoz teşhisi almış kişilerin, erken tanı ve doğru tedaviyle sağlıklı bir yaşama sahip olmaları
mümkündür.

25 DERECE

Skolyozun tedavisi için klinikte standart protokoller izlenmektedir. Eğer Cobb açı değerleri 25 dereceye kadar ulaşırsa korse tedavisi başlanmaktadır. Bu açının 45 derece üzerine çıkması durumunda ise cerrahi yöntemler önerilmektedir. Skolyoz tedavisindeki öncelikli amaç, olabildiğince stabil ve düzgün bir omurga için kemik gelişimine izin vermektir. Diğer amaçlar ise skolyozun fizyolojisinden kaynaklanan kardiyovasküler ve nörolojik patolojilerin oluşmasını engellemek, omurganın normalden sapan görüntüsünü önlemek ve böylece yaşam kalitesini artırmaktır. Erken teşhis ve doğru tedavi süreci ile omurgadaki deformitenin ilerlemesini yavaşlatıp, durdurmak hatta oluşmuş deformiteyi düzeltmek mümkündür. Skolyozun tedavi yaklaşımını değerlendirdiğimizde, cerrahi müdahale ve konservatif tedavi olarak iki ana kategori belirlenebilir. İdiyopatik (sebebi bilinmeyen) skolyozun standart tedavi protokolüne göre, kemik gelişimi henüz tamamlanmamış ve Cobb açısı 20 derecenin altındaki eğriliklere sahip bireylerde takip önerilmekte ve bu süre zarfında egzersiz terapisi uygulanmalidir. Cobb açısı 20-40 derece arasında olan hastalarda takip ile birlikte egzersiz tedavisi önerilmekte, 25-40 derece arasındaki eğriliklerde ise egzersiz tedavisine ilave olarak korse kullanımı önerilmektedir. Ayrıca, 45-50 derece ve üzerindeki eğriliklerde cerrahi müdahale düsünülmektedir.  İdiyopatik skolyozun konservatif tedavi (cerrahi dışındaki) yaklaşımında ise skolyoza özel egzersizler ve rehabilitasyon, manuel terapiler, elektrik stimülasyonu ve korse kullanımı gibi yöntemler bulunmaktadır.