Türkiye alevlere teslim oldu. Bir günde tam 72 noktada çıkan yangınlar, ormanlık alanları yok etti. Şiddetli rüzgarın da etkisiyle hızla büyüyen yangınlarr, yerleşim yerlerine dayandı, çok sayıda ev ve işyeri tahliye edildi. 

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), son bir haftada yurt genelinde 131 zirai alan ve orman yangınının meydana geldiğini bildirdi. AFAD’ın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “İzmir’de 1430, Manisa’da 1475, Bolu’da 516 ve Aydın’da 550 vatandaşımızın tedbir amacıyla AFAD, jandarma ve emniyet koordinesinde güvenli alanlara tahliyesi gerçekleştirildi” denildi.

Yangınlara neden oldukları tespit edilenler hakkında işlem başlatıldı. Araştırmalar sürüyor. 

İzmirliler, yangın felaketini en ağır yaşayanlardan oldu. Vatandaşın hem can hem de mal güvenliğinin tehlikeye girdiği anlar tüm Türkiye tarafından üzüntüyle izlendi. Bazı ayrıştırıcı mesajlarla ortalığı karıştırmak isteyenler olsa da İzmir, tüm ülkenin desteğini hissetti ancak bir kişi hariç.

İzmir cayır cayır yanarken, kentin bir  milletvekilinin TBMM kürsüsünde arbede çıkarması eleştirilere neden oldu. Bir milletvekilinin konuşma yaptığı sırada kürsüye yürümek, konuşma yapan insana yumruk atmak zaten kabul edilemezdi. Bir de vekili olduğu kent doğal afetle mücadele ederken başka şeyleri dert etmesi, vekilin sadece kenti değil, vatandaşın derdini de önemsemediğini gösterdi.

Her seçim döneminde konuşulan "ithal vekil" tartışması yeniden gündem oldu. Ancak bir afet, sadece bölgenin değil tüm insanların derdi olmalıydı. 

Her afetin kurumların teçhizat ve strateji hazırlığını, işbirlik gücünü, profesyonellerin niteliğini, kentlerin altyapısını, vatandaşların bilincini, vekil, bakan ve diğer bürokratların sorun çözme kabiliyetini sergilediği acı bir sınav olduğunu defalarca deneyimledik. Ders aldık mı? Yeni sınavlar için hazırlandık mı? 

Kendimizi hazırlamalıyız, her şeyden  önce bir insan olarak, torunlarımıza, dünyamıza bir borç olarak hazırlanmalıyız. Sonra sorumlu olduğumuz kurumun ve birlikte yürüdüklerimizin hazır olduğundan emin olmalıyız. Hepimiz, birbirimiz için var olduğumuzu artık anlamalıyız. Kendi için yaşayanlardan olduğumuz sürece bataklıktan çıkamayız.