Çocukluğum bitti, geçti, gitti. Mesafeler engel değil sevmeye, saymaya, değer vermeye. Ünlü olmak da değil konu. Her şey ayan beyan ortada. Süzgeçten geçirmeden karar verilmez de. Yüzlerce binlerce insanımızı kaybettik. Her gün de devam ediyor. Hepimizin mutlak sonu aynı. Kadercilik, matem, arabesk değil bu. Olacak gerçek. Ona göre yaşamak gerek. Almaya, çalmaya, vurmaya, kırmaya, dökmeye gerek yok ki. Yiyeceğimiz bir topan ekmek, o kadar. Sonu aynı yer, foseptik atıklarla yan yana. En güzel kıyafetiyle, son model arabasıyla giden gördünüz mü ? Gidip de dönen haber veren var mı ki? Anlayabildiğimiz kadarıyla işte. Her yanımızda, her anımız bir kayıp, içe kapanmaya da gerek yok. Yaşarken kadir kıymet bilmek gerek. Kalp kırma, ah alma. İki saniye sonra ne olacağımız belli değil ki asla. Gırgır Dergisi'nde 80'li yıllarda Ferdi Tayfur üstadımızla, başka birilerinin karşılaştırması yapılmıştı, yazılmıştı. Hepsi aklımda da belge de olmalı ya. Çok doğru tespitler, aynısı devam etti son nefese kadar. Hayat herkesin farklı, ne yaşadığını bilemezsin ki. Yargılama. Bir kez İzmir Fuarı'nda görebilme, tokalaşma olanağım oldu o kadar. Sportif bir fotoğraf gördüm sosyal medyada sizlerle paylaşmak istedim. 1980-81 sezonu, yaşım 14 filan. Rizespor - Trabzonspor maçı öncesi, ikinci yarıdaki maç. Yardımcı hakem Erol Polat hocam, Ferdi Tayfur abim, üstadım, gönlümün kralı ve de efsane Trabzonspor'un 1 numarası Şenol Güneş kaptanım. Hatıralarda kaldı. Kim çektiyse Allah razı olsun, Rize'deki foto muhabiri kimdir, bilemiyorum. Vefat edenlerimize rahmetle, şükranla. 

İSMAİL ÖZELÇİNLER USTAMA

Bugün toptan, tüfekten bahsetmeyeceğim. Bıktım, usandım artık. Yettiniz, yeter. Yok hakem hatası, yok o takım kollanıyor, bu takım kullanılıyor feryatları. Kim haklı kim haksız? O an değil zamanla belli oluyor. O an belli olmuyorsa, karar verilemiyorsa yani. İçim yanıyor, utanıyorum. Bir eski hakem, hakem eskisi olarak. Hakem aşağı hakem yukarı. Yazsan ne olacak yazmasan ne olacak ? Yazmadan da duramıyor insan. Gazete okumayı çok severim. Deplasman maçlarına gidince otelde, havaalanında, otogarda gittiğimiz her yerde yerel gazeteler olurdu. Şimdiki gibi değil, çok acı. Diğer hocalarım, arkadaşlarım bakardı illaki. 'Benden, bizden ne yazmışlar' diye. Ne gerek var ki. Adlarını görmeye bayılanlar olurdu, nasıl bir ego ise. Elime bile almam, okumazdım. Paket yapar dönüşte, evde bakar, sonra da masa üstünde sofra bezi olurdu. Saklamazdım. Sayfa düzenine filan bakardım daha çok. Hakem isen, etkilenir insan, çömezim o zaman. Kocaman başlık 'Yine O'. Arşivlere bakabilirsiniz. Kapattım sayfayı bir daha açmamak üzere. Şimdi yeni muhabbet, 'Bizim maçımız haftaya filancayla, hakem bilerek bizdeki iki oyuncuya yok yere sarı kart göstererek cezalı duruma düşürdü'. Buyurun burdan yakın. Acayip iddia, 'Korkak hakem'den bin beter. Şeytani zekâ (!). Yok artık, olamaz, Olmamalı. Herkesi kendim gibi sanıyorum. Yahu bakmayın çıkacağınız takımın maçlarına, kim oynayamayacak, kim sarı kart sınırında. Size ne sana ne ? Çık maçını yönet. Gözünü dört aç, kulağını kapa. 'Şuna dikkat et' diyerek uyaran da çıkar. Daha yeni tebligat almıştır, gözleri hemen. O ismi arar. Sen işine baksana sana ne birader ? Rizespor dedik, Çaykur Rizespor - Beşiktaş maçı. Böyle ofsayt mı olur. Bugüne dek en az böyle 100'den fazla 'ofsayttan' gol attırmışımdır. İtiraf ediyorum. Doğrusunu yaptım, yapmışım meğer. Zaman her şeyin ilacı. Helali hoş olsun. Vicdanım çook rahat. İçim yanıyor dedim. Güzel insan, dürüst gazeteci İsmail Özelçinler abim, ustam şu an yoğun bakımda. Beyin kanaması geçirdi. Okumayı çok sever, beni de çok iyi takip eder yıllardır. Emeği çok geçti, Allah razı olsun. Umarım inşallah bunu da okuyacak, görecek duruma gelecek. Sizin için yazdım İsmail ustam, okumanız umuduyla, ümidiyle.  Nahide yengeme, evladı Pınar kardeşime, kardeşi iyi sporcu Metin abime metanet diliyorum. Bunu da atlatır benim canım ustam, 'Meto devam' diyeceğiniz o anı iple çekiyorum. İbrahim Irmak ustamla parkımızda, kütüphanemizde buluşma dileğiyle, bir türlü o anı yaşayamadık. Haydi ustam, haydi...