Eğitim, öğrenim hayatında zaten 'yarış atına' çevirdik çocuklarımızı, evlatlarımızı. Bari spor hayatlarında rahat bırakalım. İçlerinden geldiği gibi oynasınlar.  Gitmeyin maçlarına, gitseniz de izlemeyin mesela. Madem, dayanamıyorsunuz. Yok olur mu öyle şey, illa karışacaklar. Öğretmenleri, antrenörleri niye var? Ucunda şöhret ve de bol miktarda olunca da. Maşallah herkesin, hepsinin evladı birer Maradona, Messi, Ronaldo, Roberto Carlos sanki. Yabancı isimleri yazdım, zaten bizimkileri hiç beğenmezler. İzleyenlerin de hepsi otorite mübarek. O sahada bir kez bile top oynamamışlar, hakemlik yapmamışlar, antrenörlük zaten yok. Sanırsınız tribünden hepsi ulema, yalamış yutmuşlar bu işleri. 'Hadi sende ona vur', 'Bu ne biçim hakem', Top taç atışından gelmiştir sadece ofsayt konumundadır o kadar 'Uleyn ofsayt bu kör müsün' deyiverir. Herkes güler, güldürür hoşuna gider. Düşünmeden, sağına soluna bakmadan söylenmiş bir laf ve de gaf. . Hoş yanındakiler de doğruyu bilseler de söyleyemez. Onlar da bilmeyince de desteğe katılırlar yanlışa, bilgisizliğe. Sonra küfür, hakaret tonla. Tribünde ebeveynler, sahada evlatları. Evlerinde yapamazlar. Sahada onlarca terbiyesizce lakırdıyı duyunca, daha 14-15 yaşındaki evladın. Eli ayağı birbirine dolanır. Haliyle, kimin olmaz ki. Ne yapacağını bilemez. Bildiğini de unutur. 'O gol kaçar mı bee, ben seni böyle mi yetiştirdim', lafa bak lafa. Ayakta bir de gösterir, sanki evladı bakıyormuşçasına. Sanki Tanju Çolak, Rıdvan Dilmen, Metin Tekin olmuştur da biz tanıyamadık. Bu isimler bile, böyle yapamaz, yapmaz. Futbol spor okullarının da idmanlarını izliyorum, takip ediyorum. 6'sından 10 yaşa kadar. Orası daha iyi yine de şükürler olsun. Daha hoşun başındalar, çok çalım atması, topu kafasında, dizinde bilmem kaç defa sektirmesi filan. Çok iyi futbolcu olacağını göstermez, kanıtlamaz ki. Henüz öğrenme aşamasındalar. Bizim gibi sokak arasında, tarlada, bahçede oynamadılar ki. Bizler acemiliğimizi oralarda attık. Ayaklarında harika ayakkabı, tozluk, forma, tekmelik almışsınız Allah razı olsun. Çok iyi de bir de rahat bırakılsalar.

TAÇTAN OFSAYT OLUR MU?

Sporcular için yazıyoruz, 'futbol oyun kurallarını öğrenin' diye. Aslında velilerine, maça giden yakınlarına ailelerine öğretmek gerek. Elzem olur, bir an önce. Hakem kadar bilmelerine gerek yok. Genel hatlarıyla bilseler o da yeter. 'Ne olunca ne olur' mesela. Yok, bu konuda tık yok. Çocukların çoğu ayakkabı bağcıklarını bağlamasını bilmiyor. Öğreten de olmamış, hep başkaları bağlamış. Hal böyle olunca, güzel bağlama yapılmayınca. Sahada çözülüyor, dağılıyor. O güzelim ayakkabı, ayaktan fırlayıp gidiyor. Hafif basmada da çıkıveriyor. Sonra da 'hakem görmedi, ayağının kopması mı lazım' olur onun adı. Faulle bir alakası yok ki, bağcık meselesi. Seçtiğim fotoğraflar konuyu daha iyi vurgulamak içindir, konuyla direkt olarak hiçbir bir alakası yoktur, bilginiz olsun. Bizim de evladımız var. Başımıza ne geliyorsa hep cehaletten geliyor. Okumamazlıktan geliyor. Gündemi takip etmek de. 'O ne yapıyor bu ne kazanıyor' değil. Bilmem kimin özel hayatı, ne kadar kazandığını değil, işin kuralını, yolunu yordamını öğretelim. Önce biz kendimizi, çevremizi iyi yetiştirmeye gayret edelim yeter. Hiç bilenle, bilmeyen bir olur mu ? Oyun kurallarını bilen futbolcu, daha rahat daha iyi oynar. Aklında başka hesap varsa da ruhunda varsa, kandırmak istese de bilerek kandırır. Bilmemek çok tehlikeli. Ama ya bir de hakeme. 'Elimle gol attım', 'Ben tokatladım topu korner' diyen kaleci bir tane bulursak. İşte o zaman hep beraber kazanırız. Üst tarafların hali malum. Bilen insan evladı, böyle yapar. Merak etmeyin dürüstlük hiçbir zaman kaybetmez. Alavere dalavere birkaç maç götürür, sonrası her zaman fos. Diyeceğim şudur ki. Hele ki bu dönemde eğitim şart. İste yeter, öğrenmek güzeldir. Bilerek, isteyerek oynamak, izlemek, takip etmek kadar güzeli yok ki. Şart olan eğitimdir, diğerleri teferruat. Evlatlarımıza, çocuklarımıza sağlıklı başarılı huzurlu önce spor yaşamı, sonra futbolculuk yılları diliyorum. Selamlar, saygılarımla, bir dost.