Şu anda hayatından şikâyetçi olmayan tek bir kişi var mı, gördüğümüz kadarıyla yok. Memleket ağlama duvarına döndü!
Ne hikmetse ağlayanların çoğunluğu da hali vakti yerinde olanlar…
Dar gelirli dara...
Şu anda hayatından şikâyetçi olmayan tek bir kişi var mı, gördüğümüz kadarıyla yok. Memleket ağlama duvarına döndü!
Ne hikmetse ağlayanların çoğunluğu da hali vakti yerinde olanlar…
Dar gelirli daraldıkça daralmaya alışmış bir kere!
Zaten onların standartları hep en alt seviyedeydi. Her zamda alım güçleri daha da düşüyor ama onlar için şükretmek geleneksel bir hal almaya devam ediyor…
İzmir’de sohbet ettiğim adının açıklanmasını istemeyen bir iş insanından bir serzeniş geliyor. “Ekonominin yarısı kayıt dışı”…
Yani birileri sürekli kazanıyor ama bunun devlete yansıması yeteri kadar olmuyor! Düz mantıkla bakarsak doğrudur. Bu ülkede denetim yeterli olmuyor… Söylediklerine hak vermemek elde değil. Yerden göğe kadar da hakkı var!
Bu ülkede denetim mekanizması hiçbir zaman sağlıklı bir şekilde yürümüyor. İşte pandemi sonrası market raf fiyatlarında günlük fiyat artışları yaşanıyor. KDV, vergiler indiriliyor ama fiyat artışlarının önüne geçilemiyor…
Yapılan denetimlerde göstermelikten öte bir şey değildir!
Türkçesi şudur; “Dostlar alışverişte görsün!”
Ülke insanı olarak günlük siyasi kısır çekişmelerin içinde debelenip gidiyoruz. Altılı masanın adayı kim? Televizyonlar, açık oturumlar hep bu konuyu işliyor. Seçime daha dokuz ay var. Bu kadar sorunun içerisinde sanki çok önemli, “Altılı masanın adayı.” Aday olarak kim çıkarsa sandıkta boyunun ölçüsüne göre oy alır. Seçilir ya da seçilemez. Oy verecek olanlar düşünsün. Bu kadar ülkenin sorunu varken, hayat pahallığı varken, varsa yoksa “altılı masa adayını” işlemek, bana göre abesle iştigal etmektir…
Ama görmediğimiz ya da görmek istemediğiniz daha büyük sorunlarımız var bizim…
Bizleri hayat pahalılığı, göllerin kuruması, ovaların susuzluktan bağların bahçelerin, ağaçların kuruması, yer altı sularının çekilmesi gibi önemli konular yerine, varsa yoksa siyaset ile ilgileniyoruz...
Bir başka gün de Manisa, Turgutlu’ya gidiyorum. TARİŞ Ege Pamuk Birliği Başkanı, Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Faruk Aydın ile karşılaşıyoruz. Başkan Faruk Aydın, çok tanınan ve renkli bir simadır. Beni kahve içmeye davet ediyor. Sade kahvemizi yudumlarken koyu bir sohbet etmeye başlıyoruz... Sohbet dönüp dolaşıp bölgede yetişen “Sultani üzüm” bağlarına geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağ olsun güzel fiyat verdi. Cumhurbaşkanımızın açıkladığı “27 TL” fiyatla DMO alım yapması için başfiyat belirlemişti. Üzüm yetiştiricileri fiyattan memnundu...
Manisa Bölgesinde yağan yağmur, kuru üzümü vurunca, yağmur yiyen üzümün kararması nedeniyle fiyat tabi ki düşmeye başladı…
Başkan Faruk Aydın, asıl konu daha çok önemli deyip Göl Marmara gölünün kurumasına sözü getiriyor. “Yetkilileri, Devlet Su İşlerini uyarmak istiyor. Adeta feryat ediyor. Göl Marmara gölü kuruyor. Bu bölgede yer altı suları çekildi. Manisa, Akhisar, Turgutlu, Salihli bütün bu ovalarda yer altı suları iyice çekildi. Gediz Nehrinde, fabrikaların kontrolsüz atıkları nedeniyle zehirli sular akıyor. Bağlarımızdan ve ovadan verimli ürün alamıyoruz Ekinlerimiz, bağ ve ağaçlarımız kuruyor. Devlet Su İşlerini Göl Marmara Gölü’nü kurtarmak için gerekli çalışmaları geç kalınmadan başlatılmasını istiyoruz” diyor…
Başkan Faruk Aydın, kendisi için bir şey istemiyor. İlçesi ve tüm o bölgenin ovalarını ayağa kaldırmak için haklı olarak feryat ediyor. Umuyorum, yetkililer, Tarım Orman Bakanı Sayın Vahit Kirişçi, bu haklı feryadı duyar ve çiftçinin yardımı için Göl Marmara gölünü eski günlerine kavuşturur…