Meşhur hikayeyi hatırlayalım. Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinl...
Meşhur hikayeyi hatırlayalım. Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne de öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş.
İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.
Sonuçta ikinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş: "Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?"
İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş: "Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir."
Son dönemde baltayı bilemeye öyle çok ihtiyaç var ki... Kaçak göçmen sorunu, her gün uç uca eklenen zamlar, alım gücünün düşmesi ülke gündeminin hızlı ve sert seyretmesine neden oluyor. Kaygı düzeyi yüksek. Genelde herkes stresli, bu stresle baş edemeyen de boşvermişlikle uyuşmuş. Ancak hepimizin bir durup dinlenmeye, yalnızca kendisini dinlemeye ihtiyacı var. Neredeyiz, nereye gidiyoruz, sorgulamalı ve zihnimizi bu kargaşadan kurtarmalıyız.
Kendimizi tanımak, eksiklerimizi tamamlamak daha verimli bir çalışmanın anahtarıdır yani baltayı bilemektir. Şartlar ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın mücadele etmeli, kendimizi geleceğe hazırlamaktan vazgeçmemeliyiz.