Çöp deyince aklımıza günlük yaşantıda kullandığımız, hızlı tüketim ürünlerinden kaynaklanan artıklar gelir. Satın aldığımız ürünlerin hemen hemen hepsinin üzerinde onu dış etmenlerden koruyan, temiz,...
Çöp deyince aklımıza günlük yaşantıda kullandığımız, hızlı tüketim ürünlerinden kaynaklanan artıklar gelir. Satın aldığımız ürünlerin hemen hemen hepsinin üzerinde onu dış etmenlerden koruyan, temiz, taze, steril tutan ve henüz kullanılmamış; “yeni” olmasını sağlayan, bir katman bulunur. Bu koruyucu bariyer plastik, cam, alüminyum, kağıt, karton gibi maddelerden meydana gelir. İhtiyacımızı karşılamak maksadıyla, satın almış olduğumuz her ürün tüketilmesinin ardında bahsi geçen paketleme, ambalaj gibi kısımlarıyla bir çöp meydana getirir. Bu çöpler, çöp ve atık imha tesisleri aracılığıyla, kimi tamamen yok edilerek, kimi ise çeşitli dönüştürme işlemleri sonrası yeniden kullanılmak üzere üretim tesislerine gönderilir. Genel hatlarıyla dünya üzerinde meydana gelen ve çeşitli aşamalardan geçerek bertaraf edilen çöpün serüveni bu şekildedir.
Bu serüvende teselli bulduğumuz, çöpün tamamen kendi kaderine terk edilmeyişi ve bilinçlenen insanlık sayesinde, günden güne onun zararları etkilerinin en aza indirgenmeye çalışılmasıdır. Zira aynı şey normal şartlarda kolay kolay kirletmeyi başaramayacağımız uzay boşluğu için söz konusu değildir. Çünkü, uzaya insan eliyle gönderilen veya bırakılan hiç bir madde toplanmaz, imha edilmez yada yeniden kullanılmak üzere dönüştürülmez.
Uzay çöpü, devre dışı bırakılan uydular, uydu veya roket parçaları, uzay görevleri sırasında astronotlar tarafından bırakılan ya da kaybolan çeşitli aletler, dünyanın yörüngesel alanına fırlatılan ve artık kullanmaya elverişli olmayan nesnelerdir. Zaman içinde bu şekilde onlarca nesnenin bir araya gelmesiyle oluşan yapıya ise uzay çöplüğü denmektedir.
İnsanlık için zor ve son derece heyecan verici olan uzaya yolculuk kavramı ilk ortaya atıldığı tarihlerde ilk akla gelen şey sorunsuz bir şekilde bu yolculuğun gerçekleştirilmesinden ibaretti. Oysa teknoloji ve bilim geliştikçe; uzaya gönderilen nesnelerin çeşitlliğinden bahsedilmeye başlandı. Günümüzde gelinen noktada ise yıllar içerisinde her gönderdiğimiz şeyle arkamızda büyük bir çöp enkazına sebep olduğumuz yönündedir. Bu da bizi henüz kendi dünyamızdaki çöple başetmekte zorlanırken, uzay çöpü denen yeni bir sorunla yüzyüze getirmiştir.
Üstelik söz konusu çöplüğün tek zararı kirlilikte değil; uzaya gönderilen her şey kendisinden sonra gerçekleştirilecek olan bir sonraki uzay görevi içinde tehlike oluşturmaktadır. Yapılan bilimsel araştırmalar neticesinde elde edilen bilgilere göre, dünyanın yörüngesinde binlerce irili ufaklı çöpün olduğu ve saatte 30.000 km hızla hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Bu hızda hareket eden onlarca parçadan küçük boyuttaki bir tanesi bile bir aracı veya uyduyu parçalayabilir. Söz konusu uzay çöplerinin 150 yıla kadar yörüngede kalarak tehdit oluşturmaya devam edeceği düşünülmektedir.
Söz konusu çöplerin bilinen ve izlenebilir durumda olan büyük bir kısmının, dünyadan yaklaşık 2 bin km yukarıda olduğu düşünüldüğünde; hava durumu, küresel iletişim, gps ve navigasyon gibi sistemlerin bulunduğu alçak dünya yörüngesinde bir çok küresel teknolojinin yer aldığı altyapı ağınında tehlikede olduğu anlaşılmaktadır.
Uzayda ve diğer gezegenlerde yeni bir yaşam formu arayan günümüz insanı için, henüz keşfedilmeyi bekleyen, onlarca bilinmez içindeki uzayın daha şimdiden insan eliyle kirletilmesi hem acı verici hem de hayrete düşürücüdür. Artık sadece dünyadaki değil; uzaydaki çöplerimizle mücadele etmek zorundayız.