Nihat AK/EGE TELGRAF- Türk tarımı, 2024’te 36,2 milyar dolarlık ihracatla tüm zamanların en yüksek dış satım rakamına ulaşarak, Türkiye’nin toplam ihracatındaki payını yüzde 16’ya yükseltmeyi başardı. Ancak bu tarihi başarı, iflasın eşiğinde olan çiftçinin yüzünü güldürmeye yetmedi. Üreticinin, artan maliyetler ve borç yükü altında ezilen hali, ihracat rekorunun gölgesinde kaldı. 2025 yılına dair umutlar ise tıpkı bir papatya falına bakar gibi, belirsiz ve soluk. Türk çiftçisi, her geçen gün daha da büyüyen belirsizliklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.
Türk tarımındaki büyük çarpıklığa dikkatleri çeken Menderes Ziraat Odası Başkanı İsmail Pala, "Türk tarımının ihracatçıları, aracıları ve pazarlamacıları kazanç sağlarken, üreten çiftçi maalesef her geçen gün daha da büyük bir zararla karşı karşıya kalıyor. Tarımda büyük bir açmaz var. Ne ekeceğini, ne dikeceğini bilemez hale çiftçi karar kara düşünürken çiftçinin üzenden para kazanan kesimler neşesine neşe katıyor. Ama çiftçi ne yetiştirirse yetiştirsin, kazanç sağlayamıyor. Sözleşmeli ürününü bile belirlenen fiyatın çok altında satmak zorunda kalıyor. Örneğin, 4 liradan anlaşma yapılan ürününü 1 liradan satabilmek için mücadele ediyor.Bu çarpıklık, üreticiyi iflasın eşiğine getiriyor. O kadar büyük bir maliyet yükü var ki, birçok çiftçi borçlarını ödeyebilmek için tarlasını satmak zorunda kalıyor” dedi.
Çiftçi üretmeden mutlu bir toplumun inşa edilemeyeceğini vurgulayan Başkan Pala, “Üreticinin emeği, sadece tarımsal üretimle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda ülkemizin gıda ihtiyacının karşılanmasında, tarım kültürünün sürdürülmesinde ve kırsal kalkınmada da çok büyük bir rol oynuyor. Bu önemli fonksiyonu göz ardı edilen çiftçi üretim yapmaya küsme noktasına geldi. Artan maliyetler ve belirsiz fiyatlar altında ezilen çiftçi, toprağını terk etme, tarım sektöründen çekilme aşamasına geldi. Çarpık sistemin acilen düzeltilmesi gerekiyor. Üreten çiftçinin yüzü güldürülmeli. Tarımda sürdürülebilirliği sağlamak, üreticinin emeğinin karşılığını almasını temin etmek, toplumun geleceği için hayati öneme sahip. Çiftçi para kazanamadıkça, sadece kendi geleceği değil, tüm ülkenin gıda güvenliği riske girecektir. Bizim bu gidişata dur dememiz, üreticimize hak ettiği değeri vermemiz ve sürdürülebilir bir tarım politikası oluşturmamız gerekiyor" diye konuştu.
‘KIYAMETİN KOPMAMASI İÇİN’
Türk tarımında üretici ağlarken sadece ihracatçının gülmesinin getirdiği çarpıklığa dikkatleri çeken Manisa Ziraat Odası önceki dönem başkanlarından Turgutlu Ziraat Odası Başkanı Abdullah Şenol, “Son bir yılda, tarım sektöründeki girdi maliyetlerimizde büyük bir artış yaşandı. Girdi fiyatlarımız yüzde 50, yüzde 70, bazı ürünlerde ise yüzde 80 oranında yükseldi. Ancak, üretim maliyetlerimiz bu kadar artarken, tarım ürünlerimizin satış fiyatları ne yazık ki geçen yılın çok altında kaldı. Girdi fiyatları yüzde 50-80 arasında artarken, bizler ürettiğimiz ürünleri, geçen yılın fiyatlarının çok daha altında satmak zorunda kaldık. Türk tarımı ihracatçısı ise, bizlerden ucuza aldığı ürünleri yurt dışına geçen yıla göre yüzde 40, 50, hatta 60 daha yüksek fiyatlarla satıyor. Burada bir adaletsizlik var. Türk tarım ihracatçısı, bizden ucuza aldığı ürünlerle kazanç sağlarken, biz üreticiler zarar ediyoruz. Üretenin emeği yok sayılırken, sadece aradaki aracılar ve ihracatçılar kazanç sağlıyor. Ama herkesin bilmesi gerekir ki, bir yerde gülen varsa, ağlayan olmamalıdır. Kıyamet koparsa, bu dengesizlikten kopar. Devletin bu dengenin sağlanması için elini taşın altına koyması kaçınılmazdır. Üreticiye, emeklerinin karşılığı olarak bir kar payı verilmesi gerekiyor. Bugün biz zararına satış yaparken, bu duruma karşı hiçbir önlem alındığını görmüyoruz. Çiftçilere verilen destekler de maalesef devede kulak kalıyor.
Kimse yanlış anlamasın, Türk tarım ürünlerinin yurtdışına satılmasından büyük gurur duyuyoruz. Amerika’dan Avrupa’ya kadar Türk ürünlerinin global pazarlarda yer alması, ülkemiz için bir başarıdır. Ancak bu gurur bize kazanç kapısı olmuyor. Amerika’da ve Avrupa’da satılan ürünlerin birim fiyatı dolar ve avro ile belirleniyor, ancak bu kazancın bir kısmı, üreticinin de emeğiyle hak ettiği şekilde bize yansıtılmıyor. Üretenin yüzü güldürülmeli. Eğer döviz kazanıyorsak, bu kazanıma vesile olan üreticinin de bu kazançtan pay alması gerekir. İhracatçılar büyük kazançlar elde ederken, biz üreticilere kaşıkla bile bir şey verilmediğini görmek, bizleri derinden üzüyor. Çiftçinin emeği yok sayılmamalı” dedi.
‘YOK SATACAK’
Her yıl emeğinin karşılığını alamayan çiftçinin domates, sebze, kavun ve karpuz gibi ürünleri ekmekten vazgeçtiğini belirten Başkan Şenol, “Turgutlu ve Manisa başta olmak üzere Türkiye’nin ovalarında buğday ekimi artarken, sebze ve meyvecilik adeta rafa kalktı. Bu yıl uyarıyorum, bırakın yurt dışına mal satmayı, Türkiye’deki tüketiciler çok pahalıya tarım ürünü almak zorunda kalacak. Şu anda karnabahar gibi ürünler tarlada 70-80 liraya satılıyor, ekim olmadığı için bu fiyatlara yansıyor. Tüketici pazarda karnabaharı 100-150 lira arasında buluyor. Bu durum, asgari ücretle geçinen vatandaşlarımız için ciddi bir yük oluşturuyor. Çiftçiler yazın para kazanamayınca, kışlık sebzeyi de ekmekten vazgeçti. Şimdi, hem çiftçimiz zarar etmesin hem de tüketicinin cebinden aşırı para çıkmasın diye bir denge kurulması gerekiyor. Bizim amacımız hem üreticiyi hem de tüketiciyi korumak. Çiftçiyi küstürdüğümüz takdirde, üretimden vazgeçer ve bu durum sadece ihracatçıyı değil, tüm ekonomiyi olumsuz etkiler. Üretimi sürdürebilmek için çiftçiye destek olmak zorundayız. Bankalarda biriken borçlar, ödenemeyen krediler, üreticiyi zor durumda bırakıyor. Eğer bu böyle devam ederse, yarın bu üretim sorunuyla herkes karşılaşacak. Biz, aynı gemideyiz ve bu gemiyi birlikte sürdürmek zorundayız. Çiftçimizi kaybetmemeliyiz, yoksa bu sistem çökebilir” ifadelerini kullandı.
Tarihi rekorların bile tarımla uğraşan hiç kimseyi güldüremediğini vurgulayan İzmir Ticaret BorsasıMeclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, “Tarım kesiminde kime dokunsak, bin ah işitiyoruz. Türkiye tarım ihracatında tarihi rekor kırdı ama bu rekorun sefasını sürebilen bir kesim yok. Çiftçiye bakıyoruz, ağlıyor; ihracatçı da gülemiyor. Herkes, tekeri döndürebilmek için uğraşıyor ama bir türlü kazanç yok. Bu yıl, Türk tarımının tüm kesimleri zarar etti. Hiçbir taraf para kazanmadı, çünkü kazandıran bir tarım ürünü yok. Tarımın kıymetini pandemi döneminde bir kez daha anladık ama yeterince ders çıkaramadık gibi görünüyor. Çiftçinin el üstünde tutulması, kazançlı çıkması gerekir ki üretim yapabilsin. Ama ne yazık ki, ayakta kalmaya mecalleri bile yok. Çiftçiye ve tarıma yatırım yapmak isteyenlere verilen mesaj şu: "Paran varsa bankaya yatır, paran yoksa zaten ölüsün." Ama bir çiftçi neden onca riske girip üretim yapsın? Bankada parası varken, mevduat faizi varken, girdi maliyetleri bu kadar yüksekken, neden toprağa bel bağlasın? Ucuz mazot, tohum, gübre ya da hayvan almak mümkün değil. Nasıl ucuz üretim yapacak, nasıl uygun fiyattan üretim yapacak? Tarım bir ülkenin can damarıdır, ama bu can damarı şimdi tıkanmış durumda. Tarımın acilen masaya yatırılması, zayıf yanlarının güçlendirilmesi ve öncelikle üreticinin kazançlı çıkması sağlanmalıdır. Aksi takdirde, üretim yapacak kimse kalmayacak” diye konuştu.