Turizm geliri, ülke turizm girdisi sağlanmadığı halde, haksız ve hukuksuz olarak devam eden rezidans inşaatları, ilçenin dört bir ucunu sardığı halde, ne bakanlık, ne de yerel yönetim gidişata müdahale etmemektedir. Her ne kadar mevcut villalar imar barışından faydalanarak yasal hale getirilmeye uğraşılmış olsa da, kullanılan alan turizm yatırımına ayrılmış alandır. 

Turizm bölgeleri olan sahil şeridini kapsayan tatil beldeleri bakımından en zengin coğrafyaya sahip olan şehir hiç şüphesiz İzmir’dir. Eşsiz coğrafyasının ayrıcalıkları saymakla bitmez. Tüm müstesna değerleri nedeniyle tarih öncesi çağlardan beri çok medeniyetin yerleşim alanı olmuştur. Bu nedenle hem tarihi zenginlik hem bereketli tarım hem de turizmin beşiği niteliğindedir. 

Örneğin Urla ilçesi iskele mıntıkası, iki farklı kazı başkanlığının farklı dönemleri incelemekle görevlendirildiği devasa tarih ve tarih öncesi mirasına haizdir. Tarım turizm ve tarih envanterine rağmen neredeyse tamamen yazlık konut inşaatına peşkeş çekilmektedir. Tarihi ve turizmi koruyan 2863 sayılı yasanın çoğu yerde delindiği, çoğu yerde işlevsiz hale sokulduğu görülmektedir. Doğal alanları tanımlayan doğal sitler ve tarihi alanları tanımlayan sitler birbirinden ayrılarak farklı bakanlıklar içindeki koruma kurullarının yetkisine bırakılmıştır. 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı uhdesindeki Tabiat Varlıkları koruma kurulları doğal alanlardan mesuldür. Bunun dışında tarım coğrafyaları 5403 sayılı koruma kanuna tabidir. Yeraltı suları Devlet Su işlerine, termal kaynak suları ise Maden Tetkik Arama’nın yetkisindedir. Ancak tüm bu farklı koruma ve kullanma ilkelerine rağmen, saydıklarımızın hemen tamamını koruyacak ve doğru değerlendirecek irade yerel yönetimdir. 

İzmir’in genelinde tüm bu koruma alanları mevcuttur. Çeşme ilçesinin de neredeyse her adım toprağında, tarihi, tarımı, arkeolojiyi, yeraltı sularını, kaplıcaları ilgilendiren koruma kanunları ile sınırlanmış alanlardan oluşmaktadır. Bu koruma tanımları haricinde ayrıca daha evvel belirttiğimiz gibi 3/2 coğrafyası neredeyse merkezin dışında kalan kıyı kesimin tamamı, turizm gelişme alanları olarak ayrılmıştır. 

Neticede, turizm gelişmemektedir ve bunun müsebbibi yıllar yılı benzer zihniyetle yönetilmesi, villa, yazlık konut üretimine ayrılı bir bölgeymiş gibi görülmesidir. Her yeni yönetim, seçim öncesi ve sonrası demeçlerinde benzer ifadelerle, turizmi çeşitlendireceklerini, 12 aya varan turizm sezonu için mücadele edeceklerini beyan ederler. Ancak her yönetim göreve geldiği andan itibaren bu söylemleri rafa kaldırıp, haritalar üzerinde yeni imar bölgeleri açmaya koyulur. 

Örneğin, kamp karavan turizmi, bireysel tatil olanağı ve özgürlüğü sağlayan, hatta bir yaşam şekli olarak tüm dünyada geniş kitlelerin tercihi bir tatil türü hatta neredeyse yaşam tarzı olmuştur. Turizm geliştirme kanunu ve çeşitli mevzuat hükümlerinde yerini almıştır. Turizm beldelerinde, kamp, kamping, karavan ve çadır turizm alanları oluşturularak hem bütçe hem de profil bakımından çeşitliliğin sağlanması gerekmektedir. 

Ülkemizin her yerinde karavan turizmine uygun alanlar oluşturulduğu halde, ilçemizde halen bu konudan bahsedilmemektedir. Tam aksine, yeni seçilen Kent Konseyinin ilk icraatı, karavanların işgal ettiği alanlar oldu. Rezidansların kalıcı olarak yok ettiği turizm bölgelerine ses etmezken, yasal denetimli hizmet veren karavan kamp alanı oluşturulması gereken yerlerin neden yapılmadığı sorgulanmak yerine, kıyılara karavanını park edip tatil yapan kampçılara işgalci suçlaması yapıldı.