Son 10 yılda popülerliği artmış olan veganlık, hayvan ve kaynaklarından asla yararlanılmaması gerektiğini destekleyen, hayvandan olabilecek herhangi bir sömürüyü engellemeyi amaç ve felse edinen bir yaşam tarzı olarak karşımıza çıkıyor. Doğrudan beslenme şekliyle de ilgili olan bu yaklaşım bazı uzmanlar tarafından desteklenirken bazılarınca sağlıksız bulunuyor. Veganlığı sağlıklı sınırlara getirmek ve yeterli beslenmeyi mevcut alternatiflerden sağlayabilmek bu anlamda son derece önemli.

RİSKLERİ AZALTIYOR

Yapılan araştırmalara göre yeterli makro ve mikro besin öğelerini karşılayan vegan bireylerin sağlık dirençleri daha yüksek oluyor. Bu bireylerde kan kolesterol düzeylerinin daha düşük olduğu, kalp damar hastalıkları, obezite, diyabet, arterioskleroz ve hipertansiyon gibi hastalıkların da daha az görüldüğü bilinmekte. Bunun yanı sıra vegan bireylerin diyetlerinde sıklıkla yer verdikleri kuru baklagiller, ceviz, fındık, meyve, sebze ve tahıllı besinler diyetin toplam doymuş yağ miktarının en alt seviyede tutulmasını sağlayarak kansere karşı koruyucu bir beslenme modeli oluşturuyor. 

VİTAMİN VE MİNERAL EKSİKLERİ 

Uzun yıllardır vegan beslenen veya bu yaşam tarzına yeni başlamış olan kişilerin dikkat etmesi gereken ilk nokta vitamin ve mineral eksiklikleri oluyor. Birçok besin gurubunun çıkarıldığı bu beslenme tarzında başta B12 vitamini olmak üzere kalsiyum, D vitamini, magnezyum, çinko, folikasit, demir gibi birçok mineral ve vitamin noksanlığı yaşanıyor. Protein eksikliğinin de eşlik ettiği durumlarda ciddi problemlere yol açarak malnutrisyona kadar götürebilen bu beslenme tarzında eksik olan her öğe suplementasyonlarla veya alternatif diğer kaynaklardan desteklenmeli. 

DOĞRU ALTERNATİFLER

Sağlıklı ve dengeli beslenmenin ilk anahtarı protein, vegan beslenmesinde en zorlanılan noktalardan oluyor. Hayvansal kaynakların daha yüksek protein içeriğine sahip olması çoğu zaman bitkisel kaynakların yetersiz kalmasına neden oluyor. Bu anlamda tercih edilebilecek bitkisel  protein oranı en yüksek besinler; soya, soya fasulyesi, mercimek, keten tohumu, kinoa, nohut, karabuğday, chia tohumu, badem, tofu, bezelye, brokoli ve ıspanak olarak karşımıza çıkıyor. Her ana öğüne bu besinlerin yeterli miktarda eklenmesi ile hem diyetin protein oranı dengeleniyor hem de yüksek posa avantajı ile bağırsak sağlığı optimize edilerek sindirim sistemi hastalıkları önlenmiş oluyor.