Çoğu insan, "aşkından verem olmak" ifadesinin sadece bir benzetme olduğunu düşünür, ancak Ortaçağ'da bu durum gerçek bir hastalık olarak kabul edilirdi. Aşk, her zaman büyüleyici ve karmaşık bir duygu olmuştur. Ancak, bu duygunun yalnızca mutluluk ve heyecan değil, aynı zamanda ciddi duygusal ve fiziksel etkiler yaratabileceği de bir gerçektir. Ortaçağ'dan günümüze kadar süregelen "aşk hastalığı" fenomeni, hala ilgi çekici bir konu olmaya devam ediyor.
“YAŞAM KALİTESİ”
Ortaçağ'da, sevilen kişiye ulaşamamanın yol açtığı derin üzüntü ve takıntı hali, “aşk hastalığı” olarak tanımlanıyordu. Aşıklar, sevdiklerinden uzak kaldıklarında, bu durum bazen takıntıya dönüşerek kişinin yaşam kalitesini etkileyebiliyordu. Beynin karmaşık kimyasıyla da bağlantılı olan bu hal, zamanla tıbbi bir mesele olarak ele alınmıştı. Sevgiye duyulan aşırı bağlılık, Ortaçağ hekimleri tarafından ciddiye alınarak, çeşitli tedavi yöntemleri önerilirdi.
“FİZİKSEL VE DUYGUSAL”
Aşk hastalığı, sadece Ortaçağ'la sınırlı kalmamış, Rönesans dönemiyle de birlikte kültürel bir olgu haline gelmiştir. Sanat ve edebiyat, bu melankolik durumu sıkça işlemekteydi. Sevdiği kişiden uzak kalan aşıkların durumları, dönemin sanatçılarının eserlerinde sıklıkla yer bulmuş, aşkın fiziksel ve duygusal etkileri geniş bir şekilde ele alınmıştır.
KAYNAK: HABERTÜRK