M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan tarihiyle Likya bölgesinin en önemli kentlerinden biri olan Limyra, antik yapıları ve muazzam doğasıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor. Finike’nin yaklaşık 9 kilometre kuzeydoğusunda, Toçak Dağı eteklerinde konumlanan bu antik kent, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve tarihi boyunca birçok iz bırakmıştır.
Tarihin derinliklerine ışık tutan bu yer, Likya Kralı Perikle'nin başkenti olarak biliniyor. Bizans döneminde ise piskoposluk merkezi olma özelliğini taşıyor. Kentin görkemli surları, kaya mezarları, 6 bin kişilik tiyatrosu ve Roma hamamı gibi tarihi yapılarının yanı sıra, özellikle yer yer 70 santimetre yüksekliğe ulaşan sularla kaplı caddeleri ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Tarihi Yapılar ve Su Sistemleri
Limyra’nın antik sokaklarından akan su, ziyaretçilere alışılmadık bir atmosfer sunarak serinleme imkanı sağlıyor. Ziyaretçiler, bu suların içinde yürüyerek tarihle iç içe bir deneyim yaşıyor. Limyra Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Martin Seyer, antik kentin ilk kazı çalışmalarının 1969’da başladığını belirtti. Seyer, "Kentte klasik döneme ait çok sayıda yapı ortaya çıkarıldı ve bu yapılar, Limyra'nın kentsel gelişim sürecini anlamamıza yardımcı oluyor" dedi.
Seyer, özellikle su sisteminin antik kenti diğerlerinden ayıran önemli bir unsur olduğunu vurguladı. "Burada birden fazla kaynaktan fışkıran soğuk su var. Roma döneminde inşa edilen kanal ve drenaj sistemleri, kentin su ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş" dedi. Ancak zamanla bu sistemlerin kaybolduğunu ifade eden Seyer, yapılan kazıların zorlukları hakkında da bilgi verdi.
Gelecek Planları
Seyer, kazı çalışmalarının yanı sıra "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında restorasyon çalışmalarına odaklanacaklarını belirterek, kentin batısı hakkında daha fazla veri toplamak istediklerini söyledi. Ziyaretçilerden Meryem Yılmaz ise Limyra Antik Kenti’ni çok beğendiğini ve antik caddelerden akan suyun ilginç bir detay olduğunu ifade etti.