İnsan yaşadığı çevreyle bir bütündür; dolayısıyla içinde bulunduğu ortamdan her yönden etkilenir. Ancak bu etki yer, zaman ve koşullar nezdinde herkes de farklı tezahür eder. Günümüz sorunları bu çerç...
İnsan yaşadığı çevreyle bir bütündür; dolayısıyla içinde bulunduğu ortamdan her yönden etkilenir. Ancak bu etki yer, zaman ve koşullar nezdinde herkes de farklı tezahür eder. Günümüz sorunları bu çerçeveden bakıldığında, birey ve toplum üzerinde farklı anlamlar kazanır. Birbirine kıyasla avantaj ve dezavantajlar tam da bu nokta da belirginleşir. Afrika’nın kurak, az gelişmiş bir noktasında su kıtlığıyla mücadele veren insanla, Avrupa’nın, sudan zengin yağışlı topraklarında yaşayan insanın, suyun önemine bakışı aynı olmaz. Biri için ona ulaşmak ne kadar kolaysa diğeri için de bir o kadar imkânsızlaşır.
Gelişmiş, ülkelerde suya, gıdaya ve ihtiyaçlara ulaşım daha kolay olduğundan, kaynakların yetersizliği ve yakın gelecekte bu konuda yaşanacak sorunlar çoğu zaman görmezden gelinir. Gerçeği duyar, ön görür ve biliriz ama henüz yaşamadığımız için sanki hiç başımıza gelmeyecekmişçesine hoyratlık ederiz.
Mevsimlerin, hava koşullarının, sıcaklıkların her yıl biraz daha ve olumsuzca değiştiği dünyada, su artık görmemezlik yapma lüksüne sahip olduğumuz bir sorun olmaktan çıkmıştır. Özellikle söz konusu, temiz içme suyu olduğunda, bu önem bir kat daha artmaktadır. İnsan metabolizmasının yiyecek hiçbir şey olmasa dahi yalnızca su içerek günlerce hayatta kalabildiğini göz önünde bulundurursak, sanıyorum ki konunun ehemmiyeti daha iyi anlaşılacaktır.
Bütün biyolojik yaşamı ve tüm insan faaliyetlerinin devamlılığını sağlayan; Dünyanın nerdeyse 4/3 ün, vücudumuzun da büyük bir kısmını oluşturan su, günden güne tükenmekte ve insanoğlu’ nu yeni kaynak arayışlarına sürüklemektedir. Dünya nüfusunun büyük bir bölümünü barındıran yaklaşık 80 kadar ülke de daha şimdiden ciddi su sorunu yaşandığını görmekteyiz, bu nedenle başka gezegenlerde sıvı halde su arayışına gidildiğine şaşırmayız.
Hali hazırda başka bir dünyamız ve orda bolca da suyumuz olmadığı için, mevcut rezervlerini idareli kullanmaktan başka çaremiz yoktur. Günlük işlerimizi yaparken, elimizi yıkarken, duş alırken, evimizi temizlerken, çamaşır ve bulaşık makinesi gibi su tüketimi yapan elektrikli eşyaları kullanırken, bahçemizi, çiçeklerimizi sularken; ihtiyacımız kadar su tüketmeye, israf ve ziyan etmemeye özen göstermeliyiz.
Elbette, suyun önemini anlamak ve onu gereksinim duyduğumuz kadar kullanmak iyi bir başlangıç olabilir. Ama yeterli değildir; zira su tek başına değil, beraberinde başkaca faktörlerinde önem haiz ettiği çok geniş bir konudur. Örneğin, hava ve çevre kirliliğinin suyu kirletmesi, orman ve sık ağaçlı alanların sayıca azalmasıyla yağmur ve dolayısıyla toprak su dengesini olumsuz yönde etkilemesi, temiz ve kirli suların yanlış alt yapı işlemleriyle birbirine karışması gibi hataları ortaya koymuştur. Çeşitli yapı maddeleriyle dere, körfez gibi alanların doldurulması ve daha pek çok faktör suyu gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak etkiler.
Gelecekte susuz kalmamak ve bizden sonraki nesilleri susuz bırakmamak adına, hem bireye hem topluma hem ülkelere kısacası dünya insanına epey görev düşmektedir.