Mikrofonu uzatıp sorsanız şahsım da dahil, 'Niye kimden korkalım ki, bizim Allah'a vereceğimiz hesaptan başka kimseden korkumuz yok, olamaz' derler, deriz. Yok aslında öyle de değil, biraz konuyu açma...
Mikrofonu uzatıp sorsanız şahsım da dahil, 'Niye kimden korkalım ki, bizim Allah'a vereceğimiz hesaptan başka kimseden korkumuz yok, olamaz' derler, deriz. Yok aslında öyle de değil, biraz konuyu açmak gerekirse. Korku nedir, korkmak nedir, endişe nedir, kaygı nedir, ona bakmak gerekir. Aslında işin tıbbi, bilimsel adına korku ama, korku demeyelim de, endişe, tereddüt, kaygı diyelim gelin isterseniz biz buna. Korkan insan, korkak, ödlek, her şeyden nem kapan birinden asla hakem olmaz, olamaz, olmamalı da. Hakemler de insan, onların da insani halleri olacak haliyle. Hakemlerin en büyük korkusu pardon endişesi bir daha, asla maça alamama korkusudur. En oturaklı korkuları da budur. Şöhretin, tanınmışlığın birden yok olması, sudan çıkmış balık olma, durumu yani. Korkmak ifadesi tam karşılığı olamasa da, endişe kelimesi de bunun hakkını vermiyor, maalesef. Maç sırasında kılı kırk yaran, onun bunun için maç yöneten, ona buna yaranmak için maçı idare eden hakem, huzursuzdur, rahat karar veremez, zeki olamaz, akıllı davranamaz. Yüz ifadesinden bile anlaşılır, kafasında tilkiler dolaşan hakemin ruhi hali. Ekrandan bile bakıp anlarım.
Lütfen bu olayı dört harfli kağıt parçasıyla yapılan işlerle karşılaştırmayın, karıştırmayın, kastettiğim bu asla değil. Olsa zaten ilk ben yazarım, ispatlı bir şekilde tabii ki de. Masum gibi görünen ama hakemin içini parazit gibi kemiren, korona gibi yavaş yavaş sömüren bir şeyden bahsediyorum. Evet, maç alamama korkusu dedik. Profesyonel maçlara MHK, ildeki amatör maçlara İHK görev verir. Bir hakem öğrendiği, öğretilen, defalarca aktarılan, futbol oyun kuralları kitabı çerçevesindeki kurallar gereği, maçını yönetir. Kural yaratamaz, maç sırasında kural değiştiremez. Neyse o, hiç sakınmadan, kuyrukları birbirine değmeyen tilkilere aldırmadan kararını verir, vermelidir. 'Sen sahada adaleti uygula, eşit davran, adil ol da, ister bir daha maç vermesinler, ister maç yarıda kalsın, ister sahadan çıkama, sana ne, önce adalet, adalet, adalet' evet işte bizler bu ruh çerçevesinde yetiştirildik. Aslında bunlar hayatın her alanında, her meslekte geçerlidir. Torpilsiz, kartvizitsiz, evet efendim sepet efendimsiz bir dünyadan bahsediyorum. Başka yerde varsa bilemem, ama asla sahada olmamalı. İşinin gereğini yap, kimseye, yakınlarına, tanıdıklarına peşkeş çekme. Kuralları bir öyle bir böyle verme, dümdüz ol. Hayat bile su gibi akıp geçip gitmiyor mu, her şey bir gün bitmeyecek mi, maç da biter, yarıda kalması da bir bitmek değil midir. Baktın futbolcular seninle dalga mı geçiyor sahada sen hakemsin, o şerefli forma, hakim beyin önlüğü gibidir. Eğilip bükülmeyeceksin, dik duracaksın. Aklını kullan zeki ol, kendini kullandırmalarına izin verme. Adaletten sapmadan her şeyin bir çıkış yolu vardır, dersine iyi çalış. Hakem olarak maç öncesi sahada dolaşırdık, saha ve file kontrolü gibi görünse de aslında maçı o an yaşamaya başlardım. Sahanın konumu, tel örgülerin, kapısının uzaklığı önemlidir, bil, yorumla yeter. Maçın nasıl biteceği, ne olacağı hiç belli olmaz. Yardımcılarını yanına alıp, topuklaman gerekebilir, tedbirini al da sen. İddiasız gibi görünen ne maçlarda bile biz neler gördük, yaşadık. Onun içindir ki, 'Takımın küçüğü büyüğü olmaz, maçın önemlisi önemsizi olmaz'. Bu felsefeyle sahaya çıkarsan hiç bir şeyden de korkmazsın. Futbolu bileceksin, hakemliğe yatkın olacaksın ki, gerisi gelir. Korku ve endişeleri şöyle sıralarsak, bir daha maç alamama, gözlemcinin notu, beğenmemesi, söyleyeceği ifadeler, medyanın yazdıkları, yardımcı hakem arkadaşlarını kırmama gayreti, sahadan çıkamama, eve dönememe endişesi, pişman olacağı bir karar nedeniyle klasman yükselememe kaygısını sayabilirim. 'Kararından dönen hakem hiç gördünüz mü' derlerdi. Niye dönmesin, dönmek döneklik, korkaklık değildir. Baktın buz gibi hata, senin hata, karıştırdın, elin yanlış yeri gösterdi, karıştırdın, olabilir. Sırf sahadan çıkma, gözlemciden çekinme, MHK ne der, sonra bana maç vermez diye düşünürsen, işte hakemliği o zaman bitmiştir, çek git daha iyi. Kararından dönmeyi adalet için yapıyorsan, hak yerini bulsun diye yapıyorsan, dünya yansa da umurunda olmamalı, adalet bunu ister, Hakk da ve hak da bunu bekler. Şunu bilir, şunu söylerim, 'Hakemler öcü, futbolcular da kötü' değil. Futbolculara nasıl yaklaşırsan karşılığını görürsün. Hepimiz insanız. Maçın başlarında yoklama çeker hakeme, cin gibi futbolcular. Yedin yedin, yemedin vazgeçerler. Topunu oynar sonra futbolcu doğrusu da bu. Hakemlerle hiç uğraşmayan, topunu oynayan, saha dışındaki efendiliğini sahada da kaybetmeyen futbolcular da var iyi ki de varlar. Hatta çoğunlukta. Bunlardan biri de, soyadı gibi güzel adam, güzel insan Nevzat Güzelırmak hocamdır. Sahada topunu oynardı, gelecek maçlara değil o maça, o ana bakardı. İşini yapar işine bakardı, bir başka güzel adam Halil Kiraz hocamın hemen ardından o güzel insan Nevzat Güzelırmak hocamı da kaybettik. Allah gani gani rahmet eylesin mekanı cennet olsun, nurlar ışıklar içinde yat emi Nevzat hocam, güle güle kaptanım, uğurlar olsun İngiliz Nevzat. Minnettarız, hakkını helal et.