Bazen daha fazlasını ister insan… Daha fazla gülümsemek, daha fazla konuşmak, daha fazla koşmak ve bazen de daha fazla susmak. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, karşındakinin bir elek misali söyledikler...
Bazen daha fazlasını ister insan… Daha fazla gülümsemek, daha fazla konuşmak, daha fazla koşmak ve bazen de daha fazla susmak. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, karşındakinin bir elek misali söylediklerini tutamadığını anladığın zaman susmayı tercih ediyorsun… Cevap vermemeyi… Ve benim gibiysen, haksızlığa, riyakarlığa, ikiyüzlülüğe gelemiyorsan göz göze gelmeyi bile istemezsin çoğu zaman…
Böyle olduğunda bir duvar örüyorum etrafıma. Kendime gizli bir sığınak yapıyor, kapılarını 40 sefer kilitliyorum. Anahtarı bile kırıyorum; ne bir müdahale ne de bir temas, her şeyden uzaklaşmak istiyorum. O günlerde, öylesi günlerde dokunulmaktan bunalmış bir telefon ya da bir bilgisayar gibi kendimi şarj ettiğimi düşünüyorum. Güç topluyorum… Hayat bazen öylesine zor geliyor ki, o duvarların gücünü özümsemeden ben kimseyle göz göze gelmek istemiyorum. ‘Gözler kalbin aynası’ demişler ve benimkilerin gerçek bir ayna olduğu düşüncesindeyim. Kırgınlığımı, kızgınlığımı, mutluluğumu ve hüznümü oradan rahatlıkla okuyabilirsiniz. Bu durum, pek çoklarınca güzel gelse de bazen başıma iş de açmıyor değil. Gülen yüzümü yalanlayan gözlerim sayesinde çok kör kuyuya düşmüşümdür. Ne yapalım, kusurlarımızla varız bu dünyada…
***
Bıraksan yıllarca okurum, okurum, okurum… Bıraksan yıllarca konuşmadan düşünebilirim. Kelimelerin zihnimde yankılanmasından inanılmaz büyük bir haz alıyorum. Ve ben, boyunlarının üzerinde kafaları olsa da bunu sadece süs olarak kullanan insanlardan açıkçası hiç haz etmiyorum!
Geçen günlerde metroda iki arkadaşımla sohbet ediyorduk. İnsanların olduğundan farklı görünmek için ne kadar çok çaba gösterdiğinden söz açıldı. İstemsizce ‘Avam tayfası’ çıktı dudaklarımdan; o günden beri o sözü daha çok düşünür oldum. Oysa sevmem yaftalamayı, çekinir ve çok korkarım. Çünkü biri için kalbini kirletmek kendine yapacağın en büyük kötülüktür. Sözler dudaklarının arasından döküldüğünde karşındakinin alıp almadığı kadar vardır etkisi; asıl esir altına düşen sensindir. Hem zaten ben bir yandan da saygı duyuyorum o insanlara, sakın sanmayın içten aşağıladığımı… Çünkü iyisiyle kötüsüyle bir ideali olan ve onun peşinden ısrarla giden insanlara ancak saygı duymak gerekir. Çünkü o insanı kolundan tutup çeviremezsin yolundan, o insana saatlerce bağırsan sesini duyuramazsın. Görmezden gelmen yitip gittiği anlamına gelmez, o yolunu yürür, gideceğe yere varır, sen sadece kızmak ve sinirlenmekle kalırsın.
Ayrıca, kendimden bile sakladıklarımı bir bilenin olması çok büyük sorumluluk değil mi?
***
Ve son olarak…
Çabalamak yormuyor da yapılanın geride bırakılması, dillendirilmeyenin değersizleştirilmesi, bağırmayanın sesini duyuramaması yoruyor insanı. En değerli söz, çirkin söz. Maalesef ki en değerli insan çok gürültü yapandır.
Bazen tüm bunların içinde en kıymetli yer, senin duvarlarındır…