BM toplantısına katılmak için ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan hanımefendi, doğaya verilen zararları önleme çalışmalarında “sıfır atık” projesini başlatmasıyla ve b...
BM toplantısına katılmak için ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan hanımefendi, doğaya verilen zararları önleme çalışmalarında “sıfır atık” projesini başlatmasıyla ve bu çalışmaların başında bulunmasıyla tanınıyor. Bu özel çalışmalarından dolayı BM Genel Sekreteri Guterres, tarafından büyük övgülerle karşılanması ülkesinde “sıfır atık” projesi ile mücadele gösterdiği örnek çalışmalarının takdirle karşılandığını ve BM tarafından izlendiğini ve BM içerisinde yapılacak çalışmaların başında bulunmasını istedi.
BM acil yardım koordinatörü Jan Egeland, 2005 yılında Amerika’da büyük zararlara sebep olan Rita kasırgasından sonra verdiği beyanatta, bu doğal felaketlerinin insanlar için uyandırma alarmı olduğunu ifade etmişti. Yaşanan dönemde doğal felaketlerdeki artış nedeniyle, birçok bilim adamı, bu görüşün gerçekleşmekte olduğu inancındadır.
Son yıllarda uzak doğu, Avrupa, Türkiye ve Amerika’da görülen fırtına, sel, aylarca söndürülemeyen orman yangınları, doğayı tahrip etmenin bedelini ödemeye başladığımızı göstergesidir. Bu felaketler, gelecekteki trajedilerin en aza indirilmesinin yolunun bulunması gereksinimini, ortaya koymaktadır.
1990’lı yıllarda ‘iklimlerin değişmemesi için alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekir’ diyorduk. Bugün ‘iklimler değişti, biz alışkanlıklarımızı değiştiremedik. Artık önümüzde kaybedilen, yok olan ve geri dönüşümü çok zor bir gelecek var. Halen küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yadsınamayan bir gerçek olduğu kabul edilmiştir. Kutuplardaki buzulların erimesi burada yaşayan canlıların varlığını tehlikeye atması yanında, denizlerdeki tuzluluk derecesi değişti. Doğal felaketlere hazırlıklı olmalıyız.
Küresel iklim bozulması sonucu ortaya çıkan doğal felaketler dünyamızın karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri göstermektedir.
Bilimadamları bundan sonra artık deniz seviyesinde yükselme, fırtına, sel baskını, kuraklık, gibi doğal afetlerin bütün dünyada daha sık görüleceğini ve bunların sağlığımız ile ekonomimiz üzerinde ciddi sonuçlar ortaya çıkaracağını belirtiyorlar.
Bugün ‘iklimler değişti, artık değişim sırası bizde’ diyorum ama yaşanan dönemde, ekolojik sorunlar toplumsal sorunlarla iç içe geri dönüşümsüz bir şekilde ilerleyecektir diyorum. Tabii bu yazdıklarımı, söylediklerimi ben değil, uzmanlar inceleme yapan profesör hocalarımız anlatıyor, biz de dinlediklerimizi yazıyoruz.
Bir yandan küresel iklim bozulması ve ısınmanın sebep olduğu iklim değişikliği, yaşamı felç eden felaketlerle, geride binlerce evsiz barksız, yoksul insan bırakırken, ulus ötesi sermaye ve ilişkili devletler, küresel ısınmanın baş sorumlusu olan petrol şirketlerine iş alanı açmak için doğanın ve insanlığın kanını emmenin hayâsızca gerekçelerine devam ediyor.
Emperyalistler, hidrokarbon zenginliklerinden yararlanmak amacı ile Ege ve Doğu Akdeniz’i sahiplenmek çabasındadır. Yunanistan’ı da piyon olarak kullanmaktadırlar. Oysa insanlık, dünyamızın karşı karşıya bulunduğu ciddi durum karşısında, küresel iklim bozulmasına zemin hazırlayan petrol yerine, temiz enerjiye yönelmelidir.
Doğayı korumak sadece devletin görevi değildir. Dünyada yaşayan tüm insanların ortak sorumluluğu ve başlıca görevlerimizin olduğunu unutmamalıyız.