Çok soğuk…
Kış yüzünü gösterdi…
Yaklaşık on gündür üşüyoruz…
Soğukluk sadece havada değil bizim içimiz de soğuk!
Üniversite öğrencisi bir kardeşimizin intiharı büsbütün üşüttü içimizi…
Acaba kaç...
Çok soğuk…
Kış yüzünü gösterdi…
Yaklaşık on gündür üşüyoruz…
Soğukluk sadece havada değil bizim içimiz de soğuk!
Üniversite öğrencisi bir kardeşimizin intiharı büsbütün üşüttü içimizi…
Acaba kaç insan vardır böyle, bu durumda...
Maddi imkansızlıklar, yaşam zorlukları, sağlık sorunları, şiddete maruz kalma ve daha birçok sıkıntının içinde olan…
Ne kadar duyuyoruz onları?
Ne kadar yaklaşıyoruz onlara?
Kaçının sırtını sıvazlıyor, halini soruyor ve derman olmaya çalışıyoruz…
Devlet var, belediyeler var, yardım kuruluşları var…
Var tabii yok değil ama bazen insan ulaşamıyor işte, akıl edemiyor, çare arayamıyor kendi derdine!
Suiistimal edenler yüzünden muhtaçlar yardım istemiyor, insanlar onlara yaklaşmıyor.
Ya da büsbütün duyarsızlaştık.
Büyük büyük salonlarda yemekler eğlenceler tertip ediyoruz.
Kolaylıkla geziler yapıyoruz.
Ama…
İnsandan insanımızdan kopuyoruz!
Kapılar duvar, vicdanlar beton ve ruhumuz kaskatı!
İmdat!
Asıl imdat bekleyen bizim insanlığımız olmasın sakın, sakın en çok kaybeden biz olmayalım.
Cennete gideceğiz derken, yanı başımızdaki ihtiyaç sahiplerini görmemek kim bilir belki de en büyük günahtır!
Ya eğleniyoruz ve coşuyoruz derken birilerinin acılarını, yaralarını kanatıyorsak...
Yani durumumuz hiç iyi değil!
Ama hep böyleymiş bu dünya;
Yürüyenler ve sürünenler!
Ezenler ve ezilenler…
Ağlayanlar ve gülenler, düşünenler ve düşünmeyenler!
Nasıl geçer, nasıl yıkılır bu düzen!
Bunca yıllık insanlık bakiyesi bir çare bulamadı mı yaşananlara.
Ya da niye bulamıyoruz binlerce yıldır çare acılarımıza...
Acıyı, öfkeyi, zulmü, şiddeti ve vahşeti yoksa biz mi taşıyoruz hep yarınlara.
Hani sıklıkla “Ortak akıl” falan diyoruz ya bence ortak aklı önce insanlığımız üzerine kurmalıyız artık.
Yoksa dünya yaşanası yer değil artık…
Ve soğuk!
Çok soğuk...