Yaşam

Can sıkıntısının asıl kaynağı bulundu! Yapılan yeni araştırma şaşırttı

Dijital medyanın artan kullanımı, eğlence sunmasına rağmen sıkılganlık hissini tetikleyerek, insanların anlam arayışı ve içsel tatmin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor.

Abone Ol

İrem KAYA- EGE TELGRAF/ Dijital çağın sunduğu olanaklarla birlikte insanların çevrimiçi medya kullanımı hızla artarken, bu durumun global anlamda sıkılganlık oranlarını da artırdığı ortaya çıktı. Yapılan yeni bir araştırma, dijital dünyanın aslında neden sıkılmamıza yol açtığını ve bu durumun yaşam kalitemizi nasıl etkilediğini gözler önüne serdi.

Dijital Medya ve Artan Sıkılganlık

Son yıllarda sosyal medya platformlarında geçirilen sürelerin hızla arttığı gözlemlendi. Örneğin, sosyal medya kullanıcıları günlük ortalama 2 saat 20 dakika gibi uzun bir süreyi bu platformlarda geçiriyor. Ancak bu süre, insanların daha fazla içerik tükettikleri ve eğlenceye odaklandıkları bir dönemde, sıkılganlık hissinin de arttığını gösteriyor. TikTok videoları izlemek, sürekli haber akışlarını gözden geçirmek veya Netflix dizilerini bir çırpıda bitirmek, dijital medya alışkanlıklarının başında geliyor. Ancak tüm bu dijital eğlenceye rağmen, sıkılganlık hissi giderek daha yaygın hale geliyor.

Tolstoy'un Sıkılganlık Tanımı: Anlam Arayışı

Rus yazar Lev Tolstoy, sıkılganlıkla ilgili olarak, "Sıkılganlık: Arzu edilen arzuların eksikliği" şeklinde bir tanımda bulunmuştu. Tolstoy’a göre, sıkılganlık yalnızca yapılacak bir şeyin eksikliğiyle değil, insanların anlamlı bir şeyler arayışında olmalarından kaynaklanır. Dijital medya ise sürekli içerik sunsa da, bu içerikler genellikle tatmin edici ve anlamlı deneyimler sunmaktan yoksundur. Bu da insanların dijital dünyada geçirdiği süre arttıkça, içsel bir boşluk hissi yaşamalarına yol açmaktadır.

Küresel Çapta Artan Sıkılganlık Oranları

Dünya çapında yapılan araştırmalar, sıkılganlık oranlarının arttığını ortaya koyuyor. Özellikle ABD’deki ergenlerle yapılan anketlerde, 2011 yılından sonra sıkılganlığın önemli ölçüde arttığı görülmüştür. Benzer bir artış, Çin’deki üniversite öğrencileriyle yapılan çalışmalarda da gözlemlenmiştir. 2009 ile 2020 yılları arasında sıkılganlık seviyelerinin yükseldiği, yaşam doyumunu ve ruh sağlığını olumsuz etkileyebileceği belirtiliyor.

Dijital Medyanın Sıkılganlık Üzerindeki Etkileri

Araştırmalar, dijital medya kullanımının dikkat dağılmasına yol açtığını ve yüzeysel deneyimlere neden olduğunu ortaya koyuyor. Sürekli bildirimler ve hızlıca geçilen içerikler, derinlemesine bir deneyim yaşanmasını zorlaştırıyor. Bu durum, dijital medyanın hızla değişen heyecan beklentileriyle birleşince, daha basit ve sade aktivitelerin cazibesi kayboluyor. Ayrıca sosyal medya platformlarında yer alan içerikler genellikle düzensiz ve anlamlı bir bağdan yoksun olduğu için, izleyicilerin içsel bir boşluk ve amaçsızlık hissi yaşamalarına neden olabiliyor.

Kaçırma Korkusu ve Hızlı Tükenen İçerik

Dijital medyanın sunduğu seçenekler, "kaçırma korkusu" yaratabiliyor. Bu durum, kullanıcıların mevcut aktivitelerinin keyfini çıkarmaktan alıkoyabiliyor. Dijital dünyanın sunduğu sonsuz içerik, insanların şu anda yaptıkları şeyin değerini tam anlamıyla takdir etmelerini zorlaştırıyor. İnsanlar sürekli olarak "daha iyi bir şey" arayışına giriyor ve bu da tatminsizlik duygusunu pekiştiriyor.

Sıkılganlıkla Başa Çıkmanın Yolları

Sıkılganlıkla başa çıkmak için dijital medya kullanımını sınırlamak ve anlamlı aktivitelerle zaman geçirmek etkili bir çözüm olabilir. Tolstoy’un sözlerinden yola çıkarak, sıkılganlıkla mücadele etmek yalnızca meşguliyet yaratmakla değil, anlamlı ve amaçlı bir şeyler yapmakla mümkündür. Bildirimleri kapatmak, dijital medya için belirli zaman sınırları koymak, dikkatinizin dağılmasını engelleyen uygulamalar kullanmak ve offline hobilerle zaman geçirmek, bu süreci daha sağlıklı hale getirebilir.

Sıkılganlıkla başa çıkmanın herkese hitap eden tek bir çözümü olmayabilir, ancak dijital medya kullanımını sınırlayarak ve daha anlamlı uğraşlarla bu duyguyu hafifletmek mümkündür.