İzmir son yıllarda maalesef sorunlarla boğuşuyor. Bu sorunları sıralayacak olursak; Körfez kirliliği, çöp sorunu, her yağmurda göle dönen kent, koku yayan dereler, çözülemeyen trafik ve otopark mesele...
İzmir son yıllarda maalesef sorunlarla boğuşuyor. Bu sorunları sıralayacak olursak; Körfez kirliliği, çöp sorunu, her yağmurda göle dönen kent, koku yayan dereler, çözülemeyen trafik ve otopark meselesi, bir türlü başarılamayan kentsel dönüşüm, kent hayatına kazandırılamayan tarihi yapılar, 1 milyonu bile aşamayan turizm potansiyeli, bunların başlıcası. Buna bir de tamamlanamayan kent içi demiryolu ağlarını eklerseniz, “N’oluyor bu kentte?” sorusunu sormak işten bile değil.
İşte bu noktada, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup kaleme aldığını açıklayıverdi önceki günkü meclis toplantısında. Soyer, AK Parti Grubu’nun gözünün içine bakararak okuduğu o mektupta şunları söylüyor:
“Sayın Cumhurbaşkanım, İzmir’i gerçekten anlamak istiyorsanız, sizin de yumruğunuzu gevşetmeniz gerekiyor. İzmir, Türkiye’nin vicdanıdır. Tarih boyunca öyle olmuştur. O yüzden İzmir’i anlamadan ülkenin geleceği kurulamaz. İzmir’i anlamanın bazı anahtarlarını naçizane paylaşmak istiyorum; İzmir, muhalefeti, çok sesi, çok rengi, çok nefesiyle var olmaya devam edecektir. Çünkü bu çok seslilik tehdit değil, zenginliktir Türkiye için… İnsanlar özgür düşünceleriyle kendilerini ifade etmeye devam edecektir. Çünkü özgür düşüncenin şehridir İzmir… Unutmayın size oy vermeyenler en az size oy verenler kadar milliyetçi, en az sizin kadar milletine, memleketine aşıktır. O yüzden ne korkarlar ne sinerler. ‘Ya benim gibi sev ya da terk et’ demeyin bize… Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden bir an bile sapmadan var olmaya devam edeceğiz. CHP’li belediye başkanı var diye İzmir’i cezalandırmayın. Örneğin 7 yıldır ihalesi yapılmayan Halkapınar-Otogar Metrosu… Örneğin 4 yıldır ihalesine çıkılmayan Elektrik Fabrikası satışı… Örneğin yaklaşık 1 yıldır borçlanma izni verilmeyen Çiğli Tramvayı… Örneğin yaklaşık 1 yıldır Hazine ve Maliye Bakanlığında sadece onay bekleyen 30 milyon avroluk Narlıdere Metrosu kredisi…. Hak ettiğini kısmayın, zira İzmirli haksızlığa gelmez.”
Evet, Başkan Soyer tüm bu anlattıklarında yerden göğe kadar haklı. O bu kentin Şehremini olarak Ankara’dan bunları istiyor. Bu konuda AK Parti Grup Başkanı Sayın Özgür Hızal’a da seslenerek, “Ankara’ya birlikte gidelim” çağrısı yaptı. Bence AK Parti’nin bu konuda duyarsız kalmaması lazım. Aslında bugüne kadar birçok konuda İzmir’in CHP’li yerel belediyelerine destek verdi iktidar partisi. Buca Cezaevi, İnciraltı meselesi, Çiğli Tramvayı kredisi, bunlardan birkaçı. İZBAN ortaklığı ise Türkiye’de tek örnek.
İnanıyorum ki, CHP’li belediyeler birçok kentte iktidarın açık veya gizli baskısı altında. Bu bana Rahmetli Özal’ın bir yerel seçim öncesi bilboardlara astırdığı, “Eli kolu bağlı bir belediye başkanı ister misiniz?” ilanını hatırlattı. Şimdi bu hesap da ona dönmesin.
AK Parti’nin İzmir’i isteyip istemediğinden pek emin değilim. Bir önceki seçimlerde, Nihat Zeybekçi’ye rağmen bunu başaramamışlardı. Bana kalırsa bu kez Bilal Saygılı riyasetindeki AK Parti İzmir’i CHP’den almak ister mi, önümüzdeki 8 ay içerisinde göreceğiz. Eğer AK Parti, CHP’den İzmir’i almak istiyorsa İzmirlilere değer vermek ve bunu göstermek zorunda. Bunu da tıpkı 35 İzmir 35 Proje’de başarabildiklerini tamamlamakla gerçekleştirebilir. Zira Sayın Binalı Yıldırım’ın bu projeleri yarım kalmış vaziyette.
Ayrıca, AK Parti’nin İzmir milletvekilleri, başta Büyükşehir olmak üzere kentin CHP’li belediyelerini sürekli eleştiriyor. Eleştiri güzel bir şey. Ama bunu yaparken, türlü yöntemlerle o belediyelerin boğazını sıkarsanız, hizmeti nasıl yapacaklar. Elbette CHP’li başkanların da hataları vardır. Ama amaç halka hizmet ise bunun partisi olmaz. Verirsiniz imkanı, göğsünüzü gere gere yaparsınız reklamınızı. Sonra da seçim sathı mahallinde anlatırsınız bunu halka. En azından kendinizi savunacak bir fırsat olur. İş bu kadar basit…