Kültür-sanat

Anadolu'nun ruhu, sahnelere taşınıyor

Ritminin kalplerde yankılanacağı, adımlarının birbirine ahenk katacağı, destansı bir dansın parçası olma heyecanı İzmir’de başladı. Uluslararası ve ulusal düzeydeki nefes kesen gösterilere imza atan Üçetek Kültür Sanat, yeni sezonun startını verdi

Abone Ol

EGE TELGRAF/NİHAT AK-İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 9 Eylül İzmir'in işgalden kurtuluşunun 100'üncü yılı nedeniyle Gündoğdu Meydanı'nda 60 kişilik zeybek ekibiyle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyet’in 100. yılı etkinliklerinde İzmir'i temsilen 10 kişi ile sahne alan Üçetek Kültür Sanat, amatör ruhla başarı yolculuğuna devam ediyor.

Geçtiğimiz sezon sergilenen “Yeniden Gölgelerin Dansı” adlı danslı anlatı ve “Gülen Gözler’de Üçetek” adlı kursiyer gecesi ile yüksek performans gösterilerek sahneye veda edilmişti. Yeni sezon hazırlıklarını tamamlayan kurum ‘Sahnemize Bekleriz’ sloganıyla kurs kayıtlarını başlattı.

Yetişkinler, çocuklar ve gençler proje ekipleri ve yetişkin perküsyon grubu oluşturulacak. Eylül ayının sonunda da çalışmalara start verilecek.

Kültürel mirasa olan bağlılığı dile getiren deneyimli halk dansları kursiyeri Hale Orhan Türeli, "Geleneksel dansların büyüsüne kapıldığımız bu eğitim sürecinde, her hareketle köklerimize daha da bağlanıyor, bu büyük coşkunun parçası olmanın gururunu hissediyoruz" dedi.

‘TARİHE YOLCULUK’

Yeni sezonun heyecanını şimdiden iliklerine kadar hissettiğini belirten kursiyer Melda Koçak, "Ayaklarımızın yere vurduğu her an, tarihe bir yolculuk yapıyoruz; nefes kesen bu dansın büyüsüyle hayallerimizi sahnede canlandırmaya hazırlanmanın coşkusu anlatılmaz yaşanır" ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz yılın final gecesinde sahne alan kursiyerlerden Deniz Gül, "Ritmin kalbimizde yankılandığı, adımlarımızın birbirine ahenk kattığı bu yolculukta, destansı bir dansın parçası olmanın mutluluğunu yaşıyoruz" sözleriyle duygularını paylaştı.

ZENGİN KÜLTÜRÜN MİRASI

Milli kültür ve sanata sahip çıkmanın toplumsal bir görev olduğuna dikkati çeken Üçetek Kültür Sanat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülseçgin, “Halk oyunları, milletimizin geçmişini ve kültürel zenginliklerini taşıyan bir mirastır. Bu mirasın yaşatılması ve yeni nesillere aktarılması, hepimizin ortak sorumluluğudur. Kültür ve sanat bir toplumun ruhudur. Halk oyunları gibi değerlerimizi yaşatmak için hem merkezi hem de yerel yönetimlerin, sanatın her alanına katkı sağlaması çözümler üretmesi gerekir. Sanata yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır. Gençlerimizin sanatla buluşması için her türlü imkanı sunmak, kültürel varlığımızı korumanın en etkili yollarındandır. Kültür ve sanat, sadece geçmiş değil, gelecek de inşa eder. Yerel yönetimlerin bu bilinçle hareket edip, sivil toplum kuruluşlarına çalışma ve eğitim alanları oluşturması toplumun kültürel yapısını güçlendirecektir. Bizler amatör ruhla kültür ve sanata hizmet ediyoruz. Bizler farklı yaş gruplarına ülkemizin farklı yöresel halk oyunlarını öğretiyoruz. Ulusal düzeydeki gösterilerimiz ve uluslararası yarışmalardaki başarımız büyük takdir topladığı için yurtdışından yoğun davetler alıyoruz. Pandemi öncesinde Türklerin yoğun yaşadığı Türk Halk Oyunları’na ilgi duyan topluluklara yurtdışında gösteriler yapıyorduk. Önümüzdeki dönemde yurtdışı etkinliklerimize kaldığı yerden devam etmek istiyoruz. Sanat, milletlerin evrensel dili, kültürleri onun taşıyıcısıdır. Bu iki önemli öğeyi yaşatırken yurt içindeki ve dışındaki toplumun toplumun tüm katmanlarıyla sağlam köprüler kurmak istiyoruz. Kamu ve özel kurumların ulaşım ve konaklama desteği sağlaması sanatı daha erişilebilir kılacaktır” diye konuştu.

‘ÖĞRENMEK ŞEREF’

Mustafa Kemal Atatürk’ün "Ulusal oyunlarımızı öğrenmek bir şeref, öğretmek ise kutsallık kazandırmaktır" sözünü hatırlatan geleneksel halk oyunları eğitmeni İrem Gülseçgin, “Bizim insanımız oyun oynamaya başladığında bedenini duygularının seline bırakır. Davulun sesini yüreğiyle duyar, zurnanın nağmesini gönlünün sesiyle birleştirir. Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen bir duruşla, bir bakışla müziğin ritmine eşlik edilir. Bu güzel duyguları yaşamak isteyenlerle yıllardır süren bir yolculuğumuz var. Gerek bu yolculukta birlikte olduğumuz gerekse yeni kayıt yaptıran arkadaşlarımızla çalışmalara başlayacak olmanın heyecanını yaşıyoruz” dedi.

Hayatın çarkları arasındaki monotonluktan kurtulmak gerektiğine dikkati çeken halk oyunları eğitmeni Fulya Sayköse Zeyrek de, “Hayatın klasikleridir iş/okul-ev/yurt-tv/net-uyku döngüsü. İnsanımızın yeniden yaşama heyecanı katan aktivitelere ithiyacı var. Halk oyunlarımız bu anlamda monotonluktan kurtulmak isteyenlerimiz için önemli bir etkinlik. Yeni bir figür öğrenirken zihinsel yorgunluktan uzaklaşırız. Neşeli bir ritim iş hayatının döngüsüyle aramıza mesafe koyar. Monotonluktan kurtulmak, kendine vakit ayırmak isteyenleri sahnemize bekleriz” diye konuştu.

Her milletin kendine özgü oyunlarının, danslarının ve ritüellerinin olduğunu belirten halk oyunları eğitmeni Yusuf Emre Karadaş, “Halk oyunlarımızı yaşatmak, kendi kişiliğimizi ve milli karakterimizi korumanın en önemli yoludur. Her bir milletin kendine özgü oyunları, dansları ve ritüelleri vardır. Halk oyunlarımızın her figüründe, bizim milletimizin ruhunu taşıyan hikayeler vardır. Bu yüzden 7’den 70 tüm öğrencilerimizle amatör bir ruhla aynı duyguları paylaşarak çalışmalar yapıyoruz” ifadelerini kullandı.