Yağmur Daştan / EGE TELGRAF-Her afet acıdır ama insanın tam yüreğinin ortasını yıkıp geçince daha da bir acıtır… Tıpkı 30 Ekim 2020’de yaşanan İzmir depremi gibi… Kentte özellikle Bayraklı ve Bornova’yı vuran, tüm Türkiye’yi derinden yaralayan ve 117 kişiye mezar olan depremde, yerle bir olan Emrah Apartmanı en çok kişinin ölümüne yol açmasıyla hafızalara kazındı. Emrah Apartmanı’nda hayatını yitirenler arasında Burcu Yüksel ve çocukları Dila (10) ve Ilgaz Yüksel de (17) vardı. Onların ardından geriye acılı bir eş, bir baba kaldı. Doktor Nuri Yüksel acı kayıplarının ardından annesinin tek bir sözüyle yeniden ayağa kalktı; “Sen hala onların babasısın…” Evlatlarının adını yaşatmak ve diğer çocuklara ‘umut’ olmak için Dila Yüksel Yürek Atölyesi’ni kuran Nuri Yüksel, şimdi binlerce Ilgaz ve Dila’ya kol kanat geriyor…

Dila Yüksel Yürek Atölyesi Derneği Başkanı Nuri Yüksel, evlatlarıyla ve sevgili eşiyle geçirdikleri mutlu hayatın, depremin ardından nasıl yarım kaldığını anlattı… Evlatlarının ardından derneği kurmak için yaptıkları çalışmaları da aktaran Yüksel, iyilik dolu gönüllülere de ‘Destek’ çağrısı yaptı.

Çocuk gelişiminde sanatın ve sporun çok önemli olduğunu düşünen biriyim. Yıllardır koruyucu sağlık hizmeti sunarken çocukları ve onların gelişim evrelerini çok iyi gözlemleme şansı buldum” sözleriyle açıklamalarına başlayan Yüksel, “Takip ettiğim çocukları anlamaya ve fark ettiğim özelliklerine göre onları yönlendirmeye çalıştım. Uzun zaman boya kalemleri ve resim defterleri dağıtmıştım gelen çocuklara. Ses özelliklerine göre müzik ya da tiyatroya yönlendirdiğim, vücut yapılarına göre atletizm, cimnastik, voleybol, yüzme gibi farklı spor dallarında çalışmalarını tavsiye ettiğim çocuklar oldu. Mesleğimi yaparken hep bu durumu gözeterek yol gösterici olmayı seçtim, cumhuriyetimizin eğitimini sağladığı bir birey olarak sorumlu hissettiğim bir konuydu. Belki maddi destek olup çözüm üretemezdim, hayatın zorlu koşullarına hızlı çözüm bulmazdım ama yetişen çocuklara başka bir bakış açısı kazandırabilir ufuk açabilirim diye düşündüm” dedi.

deprem-kizi

ILGAZ ÇOK BAŞARILI BİR ÇOCUKTU”

Çocukları olunca bu tür konulara daha da ağırlık verdiğini söyleyen Yüksel, “Oğlum Ege Ilgaz küçük yaşında kağıt ve oyun hamurları ile şaşırtıcı şeyler yapıyordu. Bir gün birçok ünlü ressam ve heykeltraş eserlerinin sergilendiği bir sergiye götürdüm onu. Yanıma da yaptıkları o küçük şeylerden almıştım. Sergiyi neredeyse saatlerce gezdik. Her sanatçının bölümünde, özellikle dikkatini çekenlerin önünde, dakikalarca kaldık. Ben de oradaki kıymetli sanatçılardan birkaçına oğlumun yaptıklarını gösterdim ve çok beğendiler. “Oğlunuz sanat yapıyor bu basit bir oyun durumu değil” dediler. Yıllar içinde farklı malzemelerle, farklı şeyler yaptı oğlum. Sergi açmayı düşünsek de öyle özel bir hevesi olmadığı için zorlamamıştık. Başarılı bir çocuktu. Bilim Sanat Eğitim Merkezi’ne (BİLSEM) devam ediyordu. Okulda da başarılıydı. Belki dışardan bakınca çok ders çalıştığı düşünülebilirdi. Halbuki evde zamanının büyük bölümünü bu tip uğraşlarla geçiriyordu. Çok az çalıyordu ama okul birincisi olarak ortaokulu tamamladı. Büyürken cimnastikle başlayan spor hayatı, yelken ve atletizmle devam etti. Yarışmalarda yaş grubuna göre birçok madalyası vardı. İl birincilikleri bölge birinciliği Türkiye 7.liği vardı. Kısa mesafe ve uzun atlamada başarılıydı. İstanbul Erkek Lisesi’ne geçince folklor yaptı ve okul yelken takımına girdi. Beşiktaş BİLSEM robot takımı kaptanlığı yaptı” dedi.

İzmir Körfezi Bilim Kurulu'ndan öneriler| Acil Eylem Planı bekleniyor İzmir Körfezi Bilim Kurulu'ndan öneriler| Acil Eylem Planı bekleniyor

Ilgaz’ın kardeşi Dila’ya da bu tür beceriler kazanmasında destek olduğunu aktaran Yüksel, şöyle anlattı: “Kardeşi Dila büyüyüp ellerini kullanmaya başlayınca bazı şeyleri beraber yaptılar; resim oyun hamur ve küçük heykelcikler... Sonra sentetik kile merak sardılar gece yarısı evden buram buram fırın kokusu gelirdi. Fırınlayıp boyarlardı o küçücük heykelleri. Abisi yatılı okula gitmek için evden ayrılınca da Dila devam etti resimler yapmaya… Piyano çalmaya başladı, bale eğitimine başladı, daha sonra da dans eğitimi alıyordu. Resim sergileri, sinema, tiyatro oyunlarına bayılırlardı. Ilgaz daha orta 2’de Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde senfoni orkestrasının cuma konserlerine gitmeye başlamıştı.”

DEPREM HAFTASI İZMİR’E GELDİLER”

Dila’nın ise dans etmeyi seven, hikayeler yazan mutlu bir çocuk olduğunun altını çizen Yüksel, “Bir akşam onunla oturup sözleşme imzaladık 10 hikayesini tamamlayınca kitabını basmayı kabul etmiştim, 2 nüsha olarak hazırladığımız süreli sözleşmeye ikimiz de imza attık… Henüz 7 hikayesi bitmişti ve onu kaybettik… O hikayeleri öldüğünde maalesef ki yayınlayamadım. Dila bir ressam ve dansçı olmak isterken aynı zamanda kendine doktorluk mesleğini hedef koymuştu. Ilgaz, Almanya’da okuma seçeneği dışında tıp okuyup, plastik cerrahi ya da garip gelecek ama psikiyatrist olmayı düşünüyordu. Pandemi sürecinde ben aktif olarak sahada çok çalıştım, hastalarımıza da baktık ve kapanma sürecinde onlardan uzak kaldım. Bir süre tedbirler alsak da onları daha fazla riske atmamak için İzmir dışına yönlendirdim. Hafta sonları gittim ama uzaktan hasret giderdim. Okullar tam açılmamıştı ve sadece bazı sınavlar için İzmir’e geliyorlardı. Uzaktan eğitim sürüyordu ve eşim de uzaktan çalışıyordu. Yani aylardır evde değillerdi. Deprem haftası geldiler, evlerini ve ailece bir arada olmayı özlemişlerdi. Ben de onların kokusuna hasret aylar geçirmiştim. Onlar evde iken ben çalışıyordum. 30 Ekim günü depremle birlikte İzmir yıkıldı, evim yıkıldı, ben yıkıldım. Çocuklarım enkaz altından cansız çıktı, eşim de öyle maalesef. Sonra katlanması zor bir süreç başladı…” diyerek yaşadığı acıyı anlattı.

BİNLERCE DİLA, BİNLERCE ILGAZ…’

Ayağa kalkma süresinde annesinin bir sözünün çok etkili olduğunu aktaran Yüksel, “Annem tarafından hala onların babası olduğum hatırlatılınca toparlanmam gerektiğini hissettim. Onların adını yaşatmam gerekiyordu. Bu duygularla bazı şeyler yapmaya çalıştım. Bu dileğimin ulaştığı Kadın Hekimler Eğitim Vakfı (KAHEV) bana önemli bir kapı açtı. Onların aracılığı ile İzmir’de bir ilkokula Dila Yüksel adına sanat atölyesi kurduk. Bu sırada kızıma bir şiir yazmıştım, şiirde “Yürek Atölyesi” ifadesi süzülmüştü kalemimden ve o an bunun bir anlamı olmalı diye düşündüm. Okuldaki çocukların o açılan sanat atölyesinde yüzlerindeki mutluluk bana ilham oldu. Kendi başıma birçok şey yapmama rağmen tam rahatlamıyordu içim. Oğlumla ilgili bir şeyler yapmıştım tabii kızımla da ilgili… Bireysel olarak yetişmem, daha çok çocuğa ulaşmam mümkün değildi ve dernek kurmaya karar verdim. Bizler çoğu zaman imkanlarımızı zorlayarak birçok etkinliğe çocuklarımızı götürüyorduk; arabalarımızla kapıya bırakıp kapıdan alabiliyorduk. Bazen buna 2 ebeveyn bazen 2 araba bile yetmiyor büyükanne ve babalardan, dayılardan amcalardan bile destek alabiliyorduk. Ama bu konuda şartları oluşmayan ya da oluşamayan çocukların da en azından benim çocuklarım kadar mutlu çocuk olmaya, ruhlarını beslemeye varsa ortaya çıkan yetenekleriyle geleceklerini değiştirmeye hakları vardı. Kültürel olarak kendilerini geliştirmeleri, sanat ve sporla uğraşmaları hem kendilerine hem ailelerine hem topluma iyi gelecekti. Bu düşünce üzerinde dernek fikrimi önce kendi içimde geliştirdim sonra çevreme anlattım, destek gördüm benim heyecanımı paylaşanlara uzun uzun konuşmalar yaptık. Çok keyifliydi bunları düşünmek ve kızımın adını bu şekilde yaşatabilmeyi hissetmek. Ama 6 Şubat depremi oldu. Binlerce Dila, binlerce Ilgaz ve binlerce Burcu hayatını kaybetmişti. Yeniden sarsıldım…” dedi.

HEDEFİMİZ BİRAZ DEĞİŞTİ AMA…’

6 Şubat’ta gerçekleşen acı depremin ardından bir kez daha derin sarsıntılara düştüğünü ve fikirlerini bir süre rafa kaldırmak zorunda kaldığını aktaran Yüksel, “Ancak biliyordum, yeniden başlamam gerekiyordu. Bu fikri hazırlık bir süre durdu. Böylelikle kurucu üyelerle dernek kuruluşunu yaptık. Hedefimiz bu dönem için değişti. Öncelikle İzmir’e deprem bölgesinden gelen ilk orta ve lise öğrencileri için yapabileceklerimizi düşündük. Destek tabi önemli ama öncelikle kendi imkanlarımızla yapabileceklerimizi ortaya koyarak bunlar üzerinden destek almak daha doğru olacak diye düşündüm. Yalnız bir sorunumuz vardı ekonomideki değişim planlarımızı yeniden değerlendirmemizi gerektirdi. Artık bir merkez oluşturmak, kiralamak ve masraflarını karşılamak düşündürücü oldu. Hem masraflar yerine daha çok çocuğa iyi gelebilirdik. Tam bu noktada Bornova Belediyesi Altındağ Atatürk Kültür Merkezi Sivil Toplum Yerleşkesi konusunda bilgi sahibi oldum gelip görüştüm. Karşılaştığım yaklaşım, yardım duygusu, samimiyet ve merkezin oldukça iyi imkanları bana cesaret verdi ve kuruluşta adresimiz burası oldu” ifadelerini kullandı.

HAYALLERİMİZ VAR’

İlk aşamada öncelikle deprem bölgesinden İzmir’e gelmiş olan 20 ortaokul öğrencisine “Cep Harçlığım” bursu adı altında 10 ay sürecek burs vermek. Daha sonraki yıl kriterleri belirlenmiş ve bağışlarla daha çok çocuğa destek olabileceğimiz bir burs sistemini oturtmayı planlıyoruz” sözleriyle devam eden Yüksel, “İlk olarak Dila Yüksel Yürek Atölyesi Derneği olarak 7-10 yaş arası çocuklara STEM eğimi verip yarışmalara hazırlayacağız. Böylelikle derneğimizi eğitim ve bilim dünyasında tanıtma temsil etme ve çocukları böyle bir etkinliğe dahil etme imkanını oluşturacağız. Başlangıç olarak 10’ar kişilik gruplara gitar, resim, konularında eğitim hazırlıklarımız sürüyor. Tamamladığımızda etkinliklerimizi sizlerle de paylaşacağız. Bu yıl etkinliklerimize katılımda, deprem bölgesinden gelen çocuklar öncelikli olacak. Eğer başarabilirsek ki bunun için elimizden geleni yapacağız; deprem bölgesinde temsilcilik açıp Dila Yüksel Yürek Atölyeleri kurmayı istiyoruz. İzmir’de yaptığımız etkinliklerimizi, orda yaşayan çocuklarımızı bir damla da olsa tebessüm ettirmek için, gönüllü eğitmenlerle bağlantı kurarak gerçekleştirme hayalimiz var. İlerleyen dönemde daha önce KAHEV’in yol göstericiliği ile kurduğumuz gibi sanat atölyesi sayılarını “Dila Yüksel Yürek Atölyesi” olarak arttırmayı hedefliyoruz. Ayrıca yerel yönetimlerin göstereceği yerlerde, bu imkanlara ulaşım sorunu yaşayan bölgelerde sayıları artan sanat atölyelerini kurmak hedeflerimiz arasında. Tabii en büyük hedeflerimizden biri Dila Yüksel Yürek Atölyesi’nde yetişen mutlu olan, iyi hisseden yüzü gülen çocuklarımızın özel yeteneği olup geliştirilmesi gerekenler için “Dila Yüksel Yürek Atölyesi çocuk bilim-kültür-sanat akademisini kurmak olacak. Bu uzun süreçte ulusal ve uluslararası projeler geliştirmek başka kurumlarla ortak çalışmalar yapmak ve destek almak için hazırlıklarımız olacak. Yerel yönetimler ve ilgili kamu kurumlarının bu konuda yön veren destekleri bizim için son derece önemli olacak ama sanırım en önemlisi fikriyle, özel yetenekleri ve ayırabilecekleri kıymetli zamanlarıyla aramıza katılacak gönüllülerimizin artması” dedi.

BAŞKA GÜLÜŞLERE VESİLE OLSUN’

Son olarak ‘Yürek Atölyesi’nin gücüne güç katmak için yüreklerini açıp gelen iyilik gönüllülerine de çağrı yapan Nuri Yüksel, “Bilim, sanat ve spor dünyasının dikkatini çekebilirsek yapılan işler toplum ve çocuklar için çok daha da anlamlı olacaktır. Zor şartların arttığı, hayallerin azaldığı, umutların kırıldığı, dezavantajlı alanlardaki çocukları ve gençleri bizi çok üzecek alışkanlıklardan uzak tutmak için bir damla dahi katkımız olması önemli. Kızım ve oğlumun bir sürü hayalleri vardı, gerçekleştirebilecek yetenek ve enerjileri... Ama olmadı… Başka çocukların gülüşlerine vesile olur umarım bu hareketimiz. Umarım kültürün, sanatın, sporun iyileştiriciliğini hissederiz” diye konuştu.

İyi ki doğdun Dila…

Kaynak: EGE TELGRAF