Nihat Ak/EGE TELGRAF- Ekonomik dengelerin bozulduğu Türkiye’de adeta ‘gemisini kurtaran kaptan’ dönemi yaşanıyor. Devletinden vatandaşına, işletmecisinden yatırımcısına tüm taraflar gelirlerini artırmaya, yüksek enflasyondan kurtulmaya çalışıyor. Az gelirlilerin dayanacak gücü kalmadığına vurgu yapan uzmanlar, adil bir gelir dağılımı uyarısı yapıyor. 

KÜRESEL DEĞİL ÜLKESEL

Türkiye'de yaşanan ekonomik sorunların küresel olduğu yönündeki söylemlerin gerçeği yeterince yansıtmadığını belirten ekonomist Prof. Dr. Yaşar Uysal, “Yurt dışındaki sıkıntılarla bizimki birebir benzerlik gösteriyor mu? Hangi ülkede geniş halk kitleleri bu kadar kısa zamanda bu kadar çok fakirleşti? Hangi ülkelerde enflasyon bizim kadar yüksek? Hangi ülkelerde emekli maaşı asgari ücretin altında? Evet dünya ekonomisinde üretim ve ticaret boyutuyla kısmi bir yavaşlama var. Ancak bizim içeride yaşadığımız ekonomik sorunların çok büyük bir bölümü ekonomi politika tercihleri ve yanlışlarından kaynaklanıyor. Sadece küresel koşullara sığınmanın topu taca atmak anlamına geldiğini düşünüyorum” dedi. 

Faiz politikasındaki yanlışlıklara dikkati çeken Prof. Dr. Uysal, “Aslında Türkiye 2021’deki zamanlaması ve dozu yanlış faiz indiriminin hasarlarını onarmaya çalışıyor şu anda. Faizi indirdik. Kurlar fırladı. Ondan sonra Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile kuru korumaya çalıştık. KKM'nin büyük bir faturası ortaya çıktı devlete. Faturanın bir kısmını hazine bir kısmını ise Merkez Bankası ödedi. Ayrıca devletin faiz ödemelerinde çok ciddi artış oldu. Nitekim 2023 ocak-mayıs döneminde devlet 278 milyar TL faiz ödemesi yapmışken bu yıl aynı dönemde faiz ödemesi yüzde 100 artarak 475 milyar TL’ye yükseldi. Yine bu süreçte devletin gelir gider dengesi seçimlerin de etkisiyle daha da bozuldu. EYT nedeniyle SGK’nın zaten bozuk olan aktüeryal dengesi daha da bozuldu. Bu nedenle devletin SGK’ya daha fazla kaynak aktarması gerekti ve bu da devlet giderlerini artırdı. Emeklisinden personeline kadar gerek maaş ödemesi gerekse giderlerini karşılaması için devletin bir yerlerden kaynak bulması gerekiyor. KÖİ yatırımlarına bağlı olarak yol, köprü ve şehir hastaneleri için çok ciddi boyutlarda fark ödemesi yapılıyor. Eskiden olsaydı Merkez Bankası'na para bastırıp bu finanse edilebiliyordu. O da enflasyon yaratıyordu ama 2001’den beri Merkez Bankası bağımsız olduğu için doğrudan Merkez Bankası'na fon alamaz durumdalar” diye konuştu. 

SIFIR TOPLAMLI OYUN

Ekonominin sıfır toplamlı bir oyuna dönüştüğüne dikkati çeken ekonomist Prof. Dr. Yaşar Uysal, “Şu anda bütçede ciddi bir açık var. Faize çok ciddi bir para gidiyor. Devletin bir taraftan harcamalarını azaltması, gelirlerini artırması gerekiyor. Vergi politikasında yapılmaya çalışılan değişiklikle buna uygun strateji geliştirmeye çalışıyorlar. Nereden ilave vergi almaya kalksalar o kesim haklı olarak ‘Niye benden alıyorsun? diyor. Dolayısıyla süreç devletle vatandaş ve firmalar arasında sıfır toplamlı bir oyuna dönüştü bu. Son çeyrekte ekonominin iyiden iyiye yavaşlaması, hatta durmasına bağlı olarak bu sıfır toplamlı oyunun ‘negatif toplamlı’ oyuna dönüşmesi ihtimali de var. Devletin daha fazla alması gerekiyor. Çünkü giderleri çok, gelirleri yetmiyor. O nedenle kendi açıklarını kapatabilmek için devletin vatandaştan da firmalardan da daha fazla toplaması gerekiyor. Devletin yüksek faizle borçlanmak yerine vergi toplamak istiyor. Ancak göründüğü kadarıyla hem daha fazla vergi alacak hem de daha fazla borçlanacak. Türkiye ekonomisinde yapılan bazı yanlışların ve yapılmayan bazı doğruların faturasının ödenmesi gerekiyor. Bu faturanın geniş halk kitlelerine çıkacağı öngörülüyor. Ama yapılması gereken, vergi sisteminin hakkaniyetli ve adil bir şekilde yeniden düzenlenmesi. Vergilerin doğru yerlerden alınması gerekiyor. Çözüm gariban halka yüklenmekte değil. Türkiye'nin çıkışı için arazi rantlarının, finansal rantların ciddi şekilde vergilendirilmesi gerekir. Bunu yapmadığımız sürece biz uzun bir mesafe alamayız. Bu hengamenin içerisinde yuvarlanıp gidip dururuz” ifadelerini kullandı. 

‘ENFLASYON ERİTECEK’

Emekçi ve emekli kesimin maaş artışından önce alım gücünün artırılması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Uysal, “Milyonlarca yurttaşımız yılın ikinci yarısı için maaşlarına yapılacak zamlara odaklanmış durumda. Ne kadar maaşlarında artış olsa da giderleri de ciddi anlamda yükselecek. Elektrik ve doğal gaz fiyatlarıyla ödediğimiz arasında fark var. Onlara zam gelecek. ÖTV’ye zam gelecek. Temmuzdaki enflasyon açıklamasının ardından enflasyon farkı kadar 2,5 TL civarında akaryakıta zam yapılacak. Enflasyonist bir süreç yaşanacak. Fiyatlardaki artış nedeniyle maliyet ve enflasyondaki artışı talebi kısarak, talep enflasyonunu aşağıya çekerek azaltmaya çalışacaklar. Zamlar ne kadar yapılsa da emekçinin maaşlarını enflasyon eritecek görünüyor” diye konuştu.

‘KOMİSYON TOPLANSIN’

Maaş zamlarının yılda 4 kez yapılmasının zorunluluk haline geldiğini belirten DİSK Ege Bölge Temsilci Memiş Sarı, “Alım gücünün düşerek tamamen sıfırlandığı bir dönemden geçiyoruz. Asgari ücretliye acilen hemen bir ara zam formülü geliştirilmelidir. Türkiye'de iki tane asgari ücret var. Biri emekçiye verilen 17 bin iki lira, ikincisi ise emekliye verilen 10 bin lira. Yaşama sınırlarının zorlandığını, açlık sınırının da 17 bin 950 lira olduğu bir dönemdeyiz. Asgari ücretlilere ve 10 bin TL alan emeklilere çok acil bütün tasarruf tedbirleri bir kenara bırakılarak bir iyileştirme yapılması mutlaka ve mutlaka önemli. Yoksa önümüzdeki yılın ikinci altı ayından sonra sosyal cinayetlerin patlayabileceği, intiharların artabileceği bir yere doğru gidediz. Devrimci İş Sendikaları Konfederasyonu olarak asgari ücretin yılda dört defa toplanması çağrımızı yineliyoruz. Ekonominin ve enflasyonist ortamın bu kadar bozuk olduğu dönemde, ev kira zamlarının yüzde yirmi beş sınırının kaldırılmasıyla birlikte önümüzdeki süreçte hem ev sahiplerine, hem işverenlere çalışanları ezdirmemek adına yeni bir  komisyon toplanıp zam belirlemesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

‘KARŞILIĞINI ALAMIYORLAR’

Emekçinin ve emeklinin daha fazla mağdur edilmemesi gerektiğine vurgu yapan Türk-İş İzmir 3. Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak, “Gözümüz kulağımız Ankara’da, maaş zamları ne olacak? Vergi reformunda bizleri neler bekliyor? Biz tüm Türkiye'nin dertlerine ortağız. En düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine taşısınlar. Açlık ve yoksulluk sınırına göre en düşük maaşı belirlesinler. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alsınlar. Emekçinin yılda iki maaşı kaynakta kesiliyor. Yazıktır, günahtır. Vergi oranlarını düşürerek tabana yaysınlar. Bu ülkenin ekonomisini biz bozmadık. Bu ekonomiyi kim bu hale getirmiş ise faturasını karşılasın. Bizi yönetenler şapkalarını önlerine bir koysunlar. Her taraf yangın yeri. Enflasyonun ateşi sönmüyor. Vergiler garibanlara yüklenmeye çalışılıyor. Emekçi emeğinin karşılığını alamıyor. Biz bu ülkenin vatandaşıyız. Ülkemizdeki milyonlarca göçmen gibi gidecek başka bir ülkemiz yok” sözleriyle tepki gösterdi.  

Yüksek faizler otomotiv sektörüne el freni çekti Yüksek faizler otomotiv sektörüne el freni çekti

‘ARTIK YETER!’

2O21 Tüm Emekliler Sendikası Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri İbrahim Yılmaz, “En düşük emekli maaşına mahkum edilen arkadaşlarımız huzur içinde bir Kurban Bayramı geçiremedi. Ne maaşlarımız ne de bayram ikramiyelerimiz ihtiyaçlarımızı karşılayabildi. Biz milyonlarca emekli gücümüzün farkındayız. Biz gücümüzü ülke ekonomisine katkı vermek için uzun yıllar boyu çalıştık. Uyarılarımıza kulak verilmediği, taleplerimiz karşılanmadığı için yerel seçimde gücümüzü bir kez daha gösterdik. Hükümet, emeklileri dilenci gibi görmekten vazgeçmelidir. Yıllarca çalışan, vergi ve sigorta primi ödeyen emekliler sadaka değil, insanca yaşayabilecek bir maaş istiyor. Artık yeter! Devlet bütçesi ve maliye hazinesi, dolar milyarderi ve milyoneri bir avuç holding patronu ve müteahhit için değil, milyonlarca yoksul emekli için harcansın. Bunun gerekleri yakın süreçte yapılmazsa sokaklara çıkarız. Erken seçim yapılması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i de uyarırız” dedi.

Kaynak: EGE TELGRAF