Safanur ÖZTÜRK- EGE TELGRAF/ 18. yüzyılın ortalarında Avrupa ve Asya’da salgın hastalıklar yaygındı. Şehirlerin giriş çıkışları sıkı denetim altındaydı, ancak deniz ticaretiyle hastalıkların taşınması büyük bir sorundu. Avrupa ülkeleri, dış ülkelerden gelen gemileri limana girmeden önce 40 gün boyunca açık denizde bekletiyordu. Daha sonra bu uygulama değiştirilerek gemi personelinden hastalık şüphesi olanlar yaklaşık yedi gün boyunca gözlem altında tutuluyordu. Bu gözlem süreci için “karantina” adı verilen binalar inşa edildi ve hastalık şüphesi taşıyan kişiler burada izole edilerek uygun sürelerde tutuldu.

Urla Karantina Adası (1)

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI BİTENE KADAR FAALİYETTEYDİ

Urla’daki Karantina Adası, 1865 yılında Fransızlar tarafından inşa edilen tesislerle bu mücadelede kilit bir rol üstlendi. Bu tesisler, dönemin teknolojisine göre oldukça ileri seviyedeydi ve 1865-1869 yılları arasında yoğun olarak kullanıldı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar da faaliyet gösterdi.

Karantina sistemi oldukça titiz bir şekilde işliyordu. Adaya yanaşan gemilerden indirilen yolcular ve gemi personeli, soyunma odasına alınıyor ve kıyafetlerini özel filelere koyarak dezenfekte ediliyordu. Yolcular, sadece peştemal ve takunya giyerek duşlara giriyor ve sabunla özel dezenfektanlarla yıkanıyordu. Muayeneden geçen yolcular, sağlıklı olanlar yollarına devam ederken hasta olanlar özel bölmelerde kontrol altında tutuluyordu. Vefat edenler ise sönmüş kireç dökülmüş mezarlara gömülerek izole ediliyordu.

DÜNYADA AYAKTA KALAN 3 MİRASTAN BİRİ

Karantina Adası, dünyada sadece üç yerde ayakta kalan benzersiz bir mirastır. Amerika’daki Ellis Adası ve Hırvatistan’daki Zupa Dubrovacka Adası ile birlikte bu tesisler, salgın hastalıkların tarihini anlatan önemli bir hikâyeyi barındırır. Günümüzde Karantina Adası, 323 bin metrekarelik bir alana yayılmaktadır ve antik Klazomenai kenti kalıntılarına ev sahipliği yapmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından kullanılan ada, müzeye dönüştürülmesi planlanmaktadır. Covid-19 salgını sırasında da karantinada kalmak zorunda olan gruplar için kullanılan bu tarihi ada, hem yerli hem de yabancı turistler için önemli bir ziyaret noktası olma potansiyeline sahiptir.

Urla Karantina Adası, tarihin tozlu sayfalarından günümüze uzanan, salgın hastalıklarla mücadelenin simgesi olan bir miras olarak keşfedilmeyi bekliyor

Kaynak: EGE TELGRAF