Didar DEMİRCİ- EGE TELGRAF/ Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, yakın zamanda görüşmelerine başlanacak Öğretmenlik Meslek Yasası’na (ÖMY) ilişkin verdiği demeçte, öğretmen atama sisteminin değişeceğini duyurmuştu. Söz konusu yasa ile birlikte öğretmen adayları, 4 yıllık lisans eğitiminin ardından Öğretmen Akademileri’ne girecek. KPSS’den geçerli not alan adaylar atanırsa üç yıl da bakanlık bünyesinde staj yapacak. Sisteme ilişkin Bakan Tekin, tamamen öğretmen yetiştirmeye odaklanacak bir ‘Milli Eğitim Akademisi’nin kurulacağını söyledi. Tekin’in açıkladığı tasarıya göre: öğretmen adayları Akademi kapsamında teorik ve uygulamalı derslerden oluşacak 550 saatlik eğitim alacak. Eğitimde başarı sağlayan öğretmen adayları ise bakanlık bünyesinde “ücretli olarak” görev alacak. Adaylar 3 yıl sözleşmeli çalışmanın ardından kadroya alınacaklar. Yeni yasa teklifini eğitim çevreleri “laik, bilimsel eğitimden uzaklaşan bir sistem” olarak yorumladı.
ÜNİVERSİTE EĞİTİMLERİ YETERSİZ Mİ?
Eğitim Sen İzmir 5 Nolu Şube Başkanı Savaş Candemir, Milli Eğitim Akademisi sistemine ilişkin sorularımızı yanıtladı. Candemir, üniversitelerden mezun olan eğitimcilerin Milli Eğitim Akademisindeki bir eğitime ihtiyaç duymadığının altını çizerek, “Bu durum eğitim fakültelerinde verilen lisans eğitimini anlamsızlaştıran bir yere doğru gidiyor. Bir de burada ne amaçlanıyor. Eğitim fakültesinden mezun olan insanlara tekrar eğitim verilmesi… Bu 550 saatlik eğitimde meslek bilgisi, kültür sanat ve manevi değerler alanında bilgi vereceklerini söylüyorlar. Şimdi meslek bilgisini zaten üniversitelerden almış olacaklar. Bu yeterliliğe sahip değillerse zaten mezun olamazlar. Kültür sanat alanı için de aynı şey geçerli. Üçüncü kısım aslında bu işin yapılmaya çalışılan kısmı manevi değerler kısmı. Özellikle Yusuf Tekin’in “Bu eğitimi alanlardan mülakatı da kaldıracağız. Mülakatın kalkması da anlamı taşır’ dediği kısım. AK Parti İktidarı eğitimde müfredatında uzunca bir süredir manevi ve milli değerler diye atıfta bulunduğu içerik kısmını bir şekilde düzenlemeye çalışıyor. Şimdi de manevi ve milli değerler kısmında eğitim verebilecek, bu ideolojiyi eğitim alanında uygulayacak kişiler yetiştirmeye çalışıyorlar” sözlerini kaydetti.
“KENDİLERİNE BENZEMEYEN İNSANLARI ATAMAK İSTEMİYORLAR”
Burada asıl hedefin öğretmen yeterliliğini ölçmek olmadığını dile getiren Candemir, “Milli değerler, manevi değerler adı altında, kendilerinin oluşturmaya çalıştığı müfredatı öğretecek insanları yetiştirmeye çalışmak ve kendilerinden olmayan insanları da seçmemek. Bu değerleri veremeyecek insanları, dünya değerlerine sahip çıkan insanlara burada öğretmenlik dahi yani mülakatla elemeye çalıştıkları insanı bu şekilde elemeye çalışmak. Burada hiçbir riske girmek istemiyorlar. Kendilerine benzemeyen insanları atamak istemiyorlar. Bu insanlar zaten yeterince eğitimden geçiyorlar. KPSS’den atandıktan sonra tekrar sıfırdan bir eğitim alması insanların zamanını en verimli olacakları yaşları insanlar sadece öğretmen olmak için uğraşıyorlar. O nedenle öğretmenlerimiz üç kuruş paraya özel okullarda çalışıyorlar” şeklinde konuştu.
“ATANMAK İÇİN ÖMÜRLERİNİN YARISINI HEBA EDİYORLAR”
Eğitim iş İzmir 4 No'lu Yükseköğretim şube başkanı Haluk Dağdevir de Milli Eğitim Akademisi hakkında şu ifadelere yer verdi:
“Milli Eğitim Bakanı, lisans eğitiminden sonra doğrudan öğretmen atama oranının ülkeler arası bir karşılaştırmasını yapıyor, fakat önerimiz atanamayan öğretmen oranlarının ve öğretmen intihar oranlarının da milletlerarası mukayesesine ilişkin de bir rapor sunmasıdır. Eğitim fakültelerinde verilen dört yıllık eğitimin üzerine artık iş sahibi olmak isteyen mezun bir gence neredeyse bir o kadar sene daha staj vb. eğitsel bir geçiş süreci tanımlamak, yükseköğretim sisteminin işlemediğinin alenen itirafıdır. Bakanlığın, adına devrim diyerek yaptığı duyuruya göre; bir Milli Eğitim Akademisi kurulacak, yıllarını barınma ve beslenme zorluğu çekerek eğitimine harcayan fakülte mezunu yetişmiş bir vatandaş, hala aday statüsüyle teorik ve uygulamalı derslerden oluşan bir hazırlık eğitimi alacak. Bu eğitim esnasında adaylar devlet memuru olarak kabul edilmeyecek. Adaylar akademiye KPSS puanı ile alınacak. Akademide başarılı olursa bu kez de sözleşmeli olarak atanacak. 3 yıl çalıştıktan sonra da kadroya geçecek. Bu öyle bir devrim ki, şayet biraz daha zorlanırsa, bir eğitim fakültesi mezunu devlet memuru olarak özlük haklarıyla atanabilmek için ömrünün yarısını çoktan heba etmiş olacak. Bu açıklama bir müjdeden öte, yükseköğretimin rejiminin ve milli eğitim sisteminin çöküşünün bir itirafı gibidir.”
ÖĞRETMEN PROFİLİNİ DEĞİŞTİREN BİR SİSTEM
Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube önceki dönem Başkanı Necip Vardal da, “Ak Parti iktidarı uzun süredir bir hazırlık içindeydi. Bu hazırlığını ulusal öğretmen strateji belgesinde, 2023 vizyon belgesinde, son açıklanan müfredat değişikliği ile geldiğimiz noktada bunu görüyoruz. Milli Eğitim Akademisi de Ulusal Öğretmen strateji belgesinin 20’nci maddesi olarak geçmişti. Yani iktidar bütünlüklü bir süreç yürütüyor. İktidarın yürüttüğü siyasi süreç açısından yeni bir durum değil. Burada asıl düşünülmesi gereken nokta buna karşı kamuoyunun, eğitim sendikalarının, veli derneklerinin yeteri kadar örgütlenemeyişimizle alakalı. Milli Eğitim Bakanının yaptığı açıklamaya göre, öğretmen kriterlerini değiştiriyor. Eğitim fakültelerinden mezun olanlar, alan bilgisi, mesleki formasyon ve pedagoji kriterleriyle mezun oluyorlar. Bu 3 kritere sahip olanlar öğretmen olarak kabul ediliyor. Şimdi Milli Eğitim Akademisi kurarak Eğitim Fakültelerini etkisiz hale getiriyoruz. Eğitim Fakülteleri neredeyse devreden çıkıyor ve öğretmen kriterleri de değişiyor” sözlerini kaydetti. Öğretmen kriterlerine manevi değerlerin de eklendiğini söyleyen Vardal, “Önümüzdeki dönem öğretmen profilini değiştiren bir sistemle karşı karşıyayız. Daha çok inanç temelli bir sistemin yürütüleceğini buradan söyleyebilirim. Laik bilimsel demokratik eğitim olgusunun tamamen ortadan kaldırıldığı bir süreçle karşı karşıyayız. Eğer Milli Eğitim Akademisi bu şekilde hayata geçerse” dedi.