Nihat AK/EGE TELGRAF- İzmir'in işgali ile burada atılan ilk kurşun, Türkiye'de başka bir yerin işgal edilmesinden çok daha fazla ve büyük etki yarattığına dikkati çeken Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakkı Uyar, kenti hem Kurtuluş Savaşı'nın başladığı hem de sona erdiği bir şehir olarak niteliyor. Ege Telgraf Haber Koordinatörü Nihat Ak’a bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Uyar, bu sürecin askeri, stratejik ve sosyo-ekonomik yönlerini değerlendirerek İzmir'in kurtuluşunun Türkiye tarihindeki önemine dikkati çekiyor.

‘FİTİLİ ATEŞLEDİ’

Aslında İzmir'in Anadolu’daki ne işgal edilen ilk Türk toprağı, ne de ilk kurşunun atıldığı yer olduğunu belirten Prof. Dr. Hakkı Uyar, “Vatanın en önemli parçalarından biri olması, kaybının daimi bir kayba dönüşeceğinin görülmesi, buraya Kurtuluş Savaşı’nın fitilinin ateşlendiği ve Kurtuluş Savaşı’nın nihai hedefi, Kızıl Elma’sı haline getirdi. Emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı yürütülen üç buçuk yıllık mücadelede halkı kazanmak ve halkın elindeki kıt imkanları kullanarak, emperyalist devletlerin kendi aralarındaki rekabetten yararlanarak savaşı kazanmak hiç de kolay olmadı. Kurtuluş mücadelesi 9 Eylül’de sembolik olarak İzmir’de bitti. Eylül’ün 12’sinde Urla, 15’inde Alaçatı, 16’sında Çeşme, 17’sinde Karaburun kurtarıldı. Bir haftalık süre, ne kadar kıt imkanlarla ve bıçak sırtı bir mücadeleyle gerçekleştiğini gösteriyor. Bu süreçte 16. yüzyıldaki taarruz niteliğindeki askeri başarılardan 400 yıl sonra ilk kez savunmadan taarruza geçildi. Başkomutan Meydan Savaşı’yla Yunan ordusunun bel kemiği kırıldı. Mudanya ve Lozan'a giden süreçteki İzmir'in kurtuluşuyla üç önemli olay gerçekleşti” dedi.

Yeni trend tamir| Ayakkabı, çanta ve valizlerde artan talep Yeni trend tamir| Ayakkabı, çanta ve valizlerde artan talep

HALASKAR GAZİ

İlk aşamadaki etkin topçu saldırısına ve süvarilerin oynadığı kilit role vurgu yapan Prof. Dr. Uyar, “İzmir’in aslında sokakları, caddeleri bu unutulmuş ya da az bilinen kahramanların isimlerini taşır. Hasan Tahsin, Yüzbaşı Şerafettin, Teğmen Ali Rıza Akıncı, Fahrettin Altay gibi isimler anılmalı. İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi’yi, İzmir Müdâfaa-i Hukuk-ı Osmâniye Cemiyeti’ni, Maşatlık Mitingi’ni anmak gerekir. Halkapınar’da şehre girerken şehit olanların bulunduğu yeri, burada şehit olan isimleri, onlar adına dikilen anıtta yazan “Vatan ve Namus” ifadesinin anlamını, üzerinden sürekli olarak geçtiğimiz Şehitler Caddesi’ni (ki farklı yerlerinde şehitlerin adı verilen bir caddedir) anlamını bilerek bu şehirde yaşamalıyız. Elbette bunun anlamını İzmirliler büyük ölçüde biliyor ama herhalde bu bilinci daha da artırmak gerekir. Atatürk, İzmir’e girdiğinde artık Halaskar (Kurtarıcı) Gazi idi. Bu, ona devrimleri yapabilme ve Cumhuriyeti kurabilme imkanı sağladı. Ancak bu hiç de kolay olmadı. İzmir’e girdiklerinde biraz dinlenirsiniz diyen Halide Edip’e, daha birbirimizi yiyeceğiz diyecek ölçüde gerçekçiydi. Ancak aynı ölçüde de hümanistti. Muhalif arkadaşlarını siyasetin dışına çıkarsa da karlı bir tasfiyeye tabi tutmadı” ifadelerini kullandı.  

KARA BİR MİRAS

İşgalden büyük zarar gören İzmir'in imarının ülkenin imarıyla birlikte başladığını belirten Prof. Dr. Uyar, “Yunan ordusu geri çekilirken pek çok yeri yakarak çekildi. Anadolu tam anlamıyla bir yangın yerine döndü. İzmir'i yakanlar Yunan ordusu değildi. Ermenilerdi. Eldeki veriler, hazırlanan raporlar ve tanıklar bunu teyit etmektedir. Nüfus mübadelesi ve diğer yollarla Rum, Ermeni nüfusun kenti terk etmesiyle siyasal kaos ortamı da sona ermekteydi ama ticareti önemli ölçüde elinde bulunduran gayrimüslim unsurların gitmeleri, kentin eski ihtişamını yitirmesi anlamına da geliyordu. 60 bin civarında mübadilin kente yerleşmesi, şehrin en gelişmiş bölgesinin yanması ve 1929 ekonomik krizi, kenti olumsuz yönde etkiledi. Ekonomik sorunlarla boğuşan kentin ortasında kara bir yangın mirası, 1930’lara kadar varlığını sürdürdü” diye konuştu. 

CUMHURİYET KENTİ

İzmir'in her zaman bir Cumhuriyet kenti olduğunu dile getiren Prof. Dr. Uyar, “Bununla birlikte imar faaliyetleri, yaraların sarılması için dirik ve Uz’un büyük çabaları oldu. İzmir Fuarı bu yangın bölgesinde kuruldu. İzmir’in imarı açısından en büyük şans valinin Kızım Dirik, belediye başkanının Behçet Uz olmasıdır. Atatürk’ün sıklıkla geldiği ve sevdiği bir şehir olan İzmir, hiçbir zaman gerici düşüncelere teslim olmayan bir Cumhuriyet kenti olarak geldi. Bu elbette kentin demokrasiden yana tavrını hiçbir zaman etkilemedi. Örneğin 1930’da Serbest Fırka’yı ve 1950’de Demokrat Parti’yi destekledi. Ancak kurtuluşun kızıl elması olan İzmir, her zaman bir Cumhuriyet kenti olarak kaldı” şeklinde konuştu.

Kaynak: EGE TELGRAF