‘KABUL, EŞİTLİK, DAHİL OLMA, İSTİHDAM’
KEDİ Otizm Derneği’nin, dernek ismini otizmli bireylerin hak arayışlarından yola çıkarak aldığını ve ‘KEDİ’’nin her bir harfinin farklı bir hakkı temsil ettiğini belirten Ahmetoğlu, “’Kabul’ derken, otistiklerin bütün özellikleriyle, içerisinde bulundukları çevrelerde kabul edilmesini ve değiştirilmemesini hatta değiştirmeye yönelik çalışmalar yapılmamasını kastediyoruz. E harfi ise ‘Eşitlik’, otistik ve diğer engelli bireyler eşit yurttaş haklarına kavuşamıyor. Uğradıkları ayrımcılıklar ve sosyal devlet desteklerine ulaşamadıkları için eşit haklarını kullanamıyorlar. Engelli gruplar için de erişilebilirlik konusunda problem yaşanıyor. Örneğin, seçimlerde bile görme engellilere yönelik oy pusulaları mevcut değil. Bu, oy kullanma konusundaki eşitliği bozan bir durum. Bunun gibi durumlar otistikler için de geçerli. Gereksinim duydukları desteklerin karşılanması gerekiyor. Örneğin eğitim gibi. ‘Dahil olma’ yine ayrımcılıkla ilgili. Otistiklerin ve ailelerinin toplum içerisinde yapılan ayrımcılıkların ortadan kaldırılmasıyla ilgili. Otistikler apartmanlarda istenmiyor ve insanlar imza toplayıp o ailenin taşınmasını talep ediyorlar. Okullarda, otistiklerle aynı sıralarda kendi çocuğu oturan veliler o çocuğa karşı imza toplayabiliyorlar. ‘İstihdam’ da otistiklerin öğrenim çağındaki eğitimlerinin, meslek ve iş sahibi olabilecekleri şekilde yürütülmesini ve yetişkin olduklarında istihdam olanaklarının sağlanmasını içeriyor” açıklamalarında bulundu.‘OTİZM BİR SPREKTRUM’
Ahmetoğlu, otizmin bir hastalık olmadığını bu sebeple de iyileşme süreci olmadığını belirtti. Otizmin ömür boyu süren bir durum olduğunun altını çizen Ahmetoğlu, “Otizm bir spektrum olarak adlandırılıyor. Nörolojik bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bir otistik başka bir otistiğe benzemez. Zeka ile alakalı bir durum değil, diğer çocuklarda olduğu gibi zeka düzeyleri farklılık gösteriyor. Zeka geriliği ve öğrenme güçlüğü eşlik ediyorsa durum biraz daha zor olabiliyor. Hepsini ortak bir noktada birleştiren ise sosyal iletişimde ve sosyal becerilerdeki problemleri. Bizim gibi sosyal normları kendiliklerinden öğrenme problemleri var. Bu durum da sosyal ilişkileri etkiliyor. Bir diğer ortak özellikleri ise duyu işlemede yaşadıkları farklılıklar ve bu sebeple yaşadıkları duyusal hassasiyetler. Örneğin; sese, kokuya, bir şeyin yüzeyine karşı aşırı hassasiyet duyuyorlar ve bunu regüle etmekte zorlanıyorlar” diye konuştu.‘SİZİNLE AYNI HAKLARA SAHİP BİR BİREY’
Otistik bireyler için en gerekli şeyin toplumsal ‘kabul’ olduğuna değinen Ahmetoğlu, “Çalıştığınız yerde otistik birey var mı? Ya da orada bir otistik birey çalışıyor olsa ona karşı tutumunuz nasıl olurdu? Bunları sorgulamak gerekiyor. İnsanların kendilerini bu konuda bilinçlendirmeleri gerekiyor. Tutum değiştirerek, acıma ve sadaka kültürü ile yaklaşmamak gerekiyor. Sizinle aynı haklara sahip bir birey olduğunun bilinciyle yaklaşarak, destek olunması gereken noktalarda destek olunması gerekiyor. Otizm ile ilgili herkesin yapabileceği bir şey var. Örneğin; bir otistik genç gördüğünüzde, kendi arkadaş çevrenizle geçirdiğiniz zamanın dışında bir saat onunla arkadaşlık kurmaya ya da otistik bir çocuk gördüğünüzde onunla ilgilenmeye zaman ayırabilirsiniz” ifadelerini kullandı.‘BÜTÇELENMİŞ VE AYAKLARI YERE SAĞLAM BASAN POLİTİKALAR’
2016 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan daha sonra ikincisinin 2023 yılında yayımlandığı birinci ve ikinci Otizm Eylem Planı hakkında görüşlerini belirten Ahmetoğlu, “Otizm Eylem Planı tam hayata hayata geçirilmedi, birincisinin ne kadar başarılı olduğu sorgulanabilir düzeydeyken yakın zamanda da ikincisini çıkardılar. Aileler otizm eylem planıyla umutlandılar, ümitlendiler fakat bu konuda büyük hayal kırıklığı yaşıyorlar. Herhangi bir ‘Otizm Eylem Planı’ adı altında yapılan vaatlerle artık ilgilenmiyoruz çünkü bu tip planlar bütçelenmedikçe ve ayakları yere sağlam saban bir politika geliştirilmedikçe vaatler şeklinde, ‘gelecek zamanlı cümleler’ şeklinde kalmak durumundalar. Öyle de kalıyorlar. Birinci otizm eylem planı da bu şekilde kaldı. Biz engelli toplumu olarak da, bütçelenmiş ve ayakları yere sağlam basan politikalar istiyoruz. Bunun da bakış açılarının değiştirilmesiyle mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Yardım edilecek, sadaka verilecek ve acınılacak bireyler olarak görülmekten vazgeçilip, Türkiye’nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin ruhuna uygun düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Eşit haklara sahip bireyler olunduğunu unutmamak gerekiyor. Engellilerin, haklarına erişim engelini kaldırmak gerekiyor. Engelli bireylerin kendi engellerinden daha çok haklarına ulaşmada yaşadıkları engeller var” açıklamalarında bulundu.
Editör: TE Bilisim