Yarım asır sonra yollarda: Dedesinin yadigarını yaşatıyor Yarım asır sonra yollarda: Dedesinin yadigarını yaşatıyor

Kahve, çoğumuz için güne başlarken gerekli bir enerji kaynağıdır. Kafein, uykusuzlukla mücadele ederken zihin açıcı etkisiyle bilinir. Ancak bazı insanlar, kahve içtikten sonra tam tersi bir etki yaşar; kendilerini daha yorgun, uykulu ve halsiz hissederler. Peki, neden bazıları kahveden enerji alırken, diğerleri tam aksine düşüş yaşar?

Bu durumun temelinde, vücudumuzun kimyasal dengesi yatmaktadır. Gün boyunca yorgunluk hissi, adenozin adlı bir nörokimyasalın vücutta birikmesiyle ortaya çıkar. Adenozin, beyin hücrelerinin daha az aktif hale gelmesine ve kan damarlarının genişlemesine neden olur. Bu, vücudun dinlenme zamanının geldiği mesajını iletir. Ancak kafein, adenozine benzediği için adenozin reseptörlerine bağlanarak bu süreci engeller ve uyanıklığı sürdürmemize yardımcı olur.

Kafein bir süreliğine bizi uyanık tutarken, etkisi geçtikçe adenozin tekrar birikmeye başlar. Kafein, beynin adenozini işlemesini engellediği için, kafein etkisi sona erdiğinde vücudumuzda birikmiş olan adenozin nedeniyle yorgunluk hissi artar. Bu durum, şekerli içeceklerde olduğu gibi, kısa süreli enerji artışı ve ardından çabucak düşüş yaşanmasıyla benzerlik gösterir.

Ayrıca, kahvenin diüretik özelliği nedeniyle vücutta susuzluk yaratabilmesi de yorgunluk hissine yol açabilir. Ancak bazı araştırmalar, kafeinin aslında vücutta ciddi anlamda susuzluk yaratmadığını öne sürmektedir.

Bir diğer etken de, zamanla kafeine karşı geliştirdiğimiz tolerans olabilir. Yani, günlük kahve tüketimi arttıkça, bir fincan kahve eskisi kadar canlandırıcı etki yapmayabilir. Bu durumda, kahve tüketimini azaltmak en iyi çözüm olabilir.

Kaynak: webtecno