Selçuklu Devleti'ne ait "Pisili Türbe", hayvan sevgisini tarih boyunca en güzel şekilde işleyen örneklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Konya'da yer alan bu türbe, halk arasında "Pisili Sultan" olarak bilinen Pir Esad Sultan’a ait. Peki, bu türbe neden bu şekilde anılıyor? İşte "Pisili Türbe"nin ardındaki anlamlı hikâye…
13. yüzyılın ortalarında yaşamış olan Pir Esad Sultan, Selçuklu döneminin önemli dini şahsiyetlerinden biriydi. Mevlâna Celaleddin Rumi’nin yakın dostu ve müridi olan Esad Sultan, halk arasında "Pisili Sultan" olarak anılmaya başlanmıştı. Bu unvanın ardında ise oldukça dokunaklı bir hikâye yer alıyor.
Pir Esad Sultan’ın kedilere olan sevgisi, zamanla bir efsane haline gelmişti. Sultan’ın en çok sevdiği kedisi, bir gün Sultan’ın içeceği sütün bozuk olduğunu fark eder ve onu uyarır. Kedisi, sütü içmemesi gerektiğini anlatmak için sütü koklar ve Sultan’a işaret eder. Ancak Sultan, kedisinin uyarısına aldırmadan sütün bozulmuş olduğunu fark etmez ve içmeye başlar. O sırada kedisi, Sultan’dan önce davranarak sütün zehirli olduğunu anlayıp, onu içmek üzere hamle yapar.
Sultan’ın zehirli sütün etkilerini görmesi uzun sürmez, kedisi hızla zehirlenir ve hayatını kaybeder. Sultan, bu acı olay üzerine kedisini özel bir mezara defnetmeye karar verir. Kedisi, Pir Esad Sultan’ın türbesinin ayakucuna, sol tarafına gömülür. Bugün hâlâ bu türbede kedisinin mezarı da ziyaretçilere açıktır.
Pir Esad Sultan’ın kedisi, aslında sadece bir hayvan değil; sadakat, sevgi ve fedakarlığın simgesi hâline gelmişti. Bu nedenle halk arasında "Pisili Sultan" olarak anılmaya başlanmış ve kedisinin mezarı, bu derin bağın ve sevginin bir hatırlatıcısı olarak türbede yerini almıştır.