SAFANUR ÖZTÜRK-EGE TELGRAF-İzmir’de yaşanan büyük yangının ardından TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Şubesi yaşanan felaketle ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. Oda Başkanı Ahmet Mustafa Güleç, artan yangınlarla ilgili endişelerini dile getirdi. Yanan alanlarda sadece ağaçların ve bitki örtüsünün olmadığını aktaran Güleç, ekosistemin ve tarım alanlarının tüm bileşenleri de yok olmakta ve yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldığını aktardı. Güleç, “Orman alanlarının, ormancılık amacı dışındaki tahsisler ile baskı görmekte ve insan ile temasının arttığı gözlemlenmektedir. Bu noktada orman arazilerinin orman vasfından çıkartıldığı kararları endişe ile takip etmekteyiz. 28.06.2024 tarihli Artvin, Bitlis, İstanbul ve İzmir illerinde bulunan bazı alanların orman sınırları dışına çıkartılması hakkında karardan sonra, 17 Temmuz 2024 ve 2 Ağustos 2024 tarihli Cumhurbaşkanı kararları ile Manisa'da, Balıkesir’de (Balya, Bigadiç ve Dursunbey), Amasya’da, Bingöl’de, İstanbul’da, Kastamonu'da, Kütahya'da, Mersin'de, Muğla' da, Niğde’de, Samsun'da, Sinop'ta ve Sivas'ta yaklaşık olarak 393 alan orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Her ne kadar mevzuat gereği, orman sınırları dışına çıkarılan alanın en az iki kat büyüklüğündeki arazilerinde orman tesis edilmesi gerekiyor. Ancak bu kararların uygulamasına yönelik işlemler ve tahsis edilecek alanları, ormanların sağlığı ve sağlayacağı ekosistem hizmetleri açısından ne derece uygun olduğu hakkında endişe duyulmaktadır. Bu uygulamalar ile ekoloji, ziraat vb. dengeler ile oynanırken başta yangına hassas bölgeler olmak üzere ileride çıkacak orman yangını sayılarında da ivmelenmeye neden olacağı göz ardı edilmemelidir.  Bu konuda yetkililere çağrıda bulunuyor ve kamuoyu vicdanında kabul görmeyen bu kararların gözden geçirilmesini talep ediyoruz” dedi.

“SORUMLULUK PAYLAŞILMALI”

Yangınların çıkış nedenlerine bakıldığı zaman yüzde 90’lık bir oranda insan hatası olduğunu söyleyen Güleç, “2024 yılında orman yangınlarının çıkış sayılarının 2023 yılına göre önemli derecede arttığı gözlemlenmektedir. Orman Genel Müdürlüğünün yangın önleme faaliyetleri kapsamında yaptığı bilinçlendirme, eğitim, bilgilendirme faaliyetleri bu anlamda yetersiz kalmaktadır. Yangınlara müdahale için özveri ile çalışılsa da yangın sayıları, zarar gören alanlar göz önünde bulundurulduğunda yangın öncesi hazırlığın yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Yangın riskini ve olası zararları azaltmak ve afet yönetim süreçlerini doğru bir şekilde tanımlamak için ilgili tüm kurumların iş birliği ile iklim değişikliği senaryoları da göz önünde bulundurularak yangın eylem planları hazırlanmalı, yeterli araç, gereç ve personel bulundurulmalıdır. Orman içi verilen izinlerin kapsamları daraltılmalı, koşul ve standartları net olarak belirlenmeli ve etkin denetimi sağlanmalıdır. Orman içi ve bitişiği alanlarda bu alanlara çöp/atık bırakılmasının önlenmesinde, enerji nakil hatlarının yangına özel bakımlarının planlamasında, sanayi tesisleri ve karayollarında koruma bandının belirlenmesinde vb. önlemlerin geliştirilmesinde kağıt üzerinde kalan kararların ötesine geçerek özel sektör, yerel yönetimler ve kamuoyu ile sorumluluk gerektiği şekilde paylaşılmalıdır” diye konuştu.

“YANGIN ÖNCESİ PLANLAMA HAYATİ”

Çıkan yangınların neden gerçekleştiğini aktaran Güleç, “Bu yangınların en önemli sebebi, sıcak dalgaları sırasında aşırı kurak koşullarda bitki örtüsünün nem miktarının iyice azalması ve daha kolay yanıcı hale gelmesidir. Özellikle aşırı sıcak havaya kuru rüzgârların da eşlik etmesi, başlayan bir yangının kontrol altına alınmasını ve durdurulmasını zorlaştırmaktadır. Bu durum, iklim değişikliğinin ülkemiz ve yakın coğrafyamızda büyük orman yangınlarını giderek daha fazla tetikleyeceği anlamına gelmektedir. İnsan yerleşimleri ile doğal bitki örtüsünün kesişim noktalarının artışı, orman yangını riskini de doğrudan artırmaktadır. Büyük yangınların yönetimindeki başarı yangınla mücadele çalışmalarıyla olduğu kadar, yangınlar çıkmadan önce alınacak tedbirlerle de yakından ilişkilidir. Bu sebeple, en az yangınlarla mücadeleye verilen önem kadar, yangın öncesi planlamalara da ağırlık verilmelidir. Bu kapsamda yangına hassasiyet derecelerine göre orman alanlarının potansiyel yangın risk ve tehlike durumları dinamik modellerle ortaya konulmalıdır. Yangın risk ve tehlikesinin yüksek olduğu alanlarda, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yanında, yanıcı maddeyi azaltma düzenlemeleri, yangın emniyet yol ve şeritleri ile alanların yangın riski ve tehlikesini azaltmaya yönelik tedbirler alınmalıdır. Olağan üstü hava durumlarında çıkan yangınlarla mücadelede başarı oranı oldukça sınırlı olmaktadır” dedi.

“ORMAN KÖYLÜSÜNE İHTİYACIMIZ VAR”

Yanıcı madde birikimi tehlikesine dikkat çeken Güleç, özellikle yerleşim yerlerinin etrafında bulunan ormanlarda yanıcı madde yönetimi uygulanmalı ve yanıcı madde miktarının azaltılması gerektiğini vurguladı. Güleç, “İklim değişikliği senaryoları da göz önüne alınarak aynı bölgede birden fazla noktada çıkabilecek ve mücadelesi zor orman yangınlarına karşı eylem planları hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. İnsan kaynaklı orman yangınları sayısı artarken, orman köylülerinin varlığını sürdürecek, orman ve orman yangın kültürü olan orman köylüsünün istihdam yaratılarak şehirden köye geri dönüşünü sağlayacak kökten bir değişim öncelikli bir ülke politikası olarak hayata geçirilmelidir. Büyükşehir uygulamalarıyla mahalleye dönüşen köyler ve orman köylerinin büyük ölçüde terk edilmesi, orman işçiliğinin müteahhitlere devredilmesi gibi faktörlerin orman yangınlarının artışından rol alıp almadığı değerlendirilmelidir. Geçmişte ilgili ekipler gelene kadar orman köylüleri tarafından büyümeden söndürülen yangın örnekleri de incelendiğinde, yaşı, sağlığı gibi kriterlere göre belirlenen ve yangın eğitimleri alarak, iş güvenliği ve söndürme ekipmanları ile donatılan köylülerin ormanı hem yasal sorumlulukları hem de sahiplik duyguları ile koruduğu görülecektir. Orman yangınları gönüllülüğü ile ilgili yasal düzenlemeler 2019 yılında ortaya atılmış olsa da bugüne somut adımlar atılmadı. Ormancılık teşkilatındaki görevli personelin dahi yangın konusunda yeterliliğini tartışırken, yangın konusunda bilgisiz ve eğitimsiz kişi, gönüllü grubu veya askerlerin ön cephede görevlendirilmesi de mantıklı bir uygulama değildir” ifadelerini kullandı.

“YANGINLARIN DİĞER YÜZÜ”

Orman yangınlarının tek yönlü olmadığını söyleyen Güleç, “Türkiye’nin kullanılabilir yüzey suyu çıkışının yarısı, ülkemizin yaklaşık yüzde otuz ’unu kaplayan orman alanlarından nehirlere ulaşmaktadır. Su toplama havzalarındaki orman yangınları, su kaynaklarımızın kirlenmesine de yol açmaktadır. Havzalardaki yangın sonrası su kalitesi kontrolü önemli bir husustur. Belirli aralıklarla numune alınarak su kalitesi izlenmelidir. Orman yangınlarının diğer bir boyutu da sera gazı etkisidir. Bitki örtüsü yanarken depoladıkları karbonu da serbest bırakacaktır. Büyük ölçekli orman yangınlarında atmosfere salınan karbondioksit iklim değişikliği oranının da büyük ölçüde artırmasına neden olacaktır. OGM verilerine göre, 2021 yılında gerçekleşen büyük yangınlarda 133 bin hektar orman alanından çıkan karbondioksit oranı hesaplandığında, Türkiye’nin 2021 yılında toplam sera gazı emisyonu olan 564 milyon tonun yaklaşık yüzde bir virgül altmış beşine denk gelmektedir. Epidemiyolojik çalışmalar incelendiğinde, yüksek kirlilik oranlarına maruz kalmanın solunum yolu hastalıklarını etkilediği bilinmektedir. Mega yangınlar ’da veya aynı bölgedeki çoklu yangınların oluşturacağı yoğun duman ve hava kirliliği halk sağlığı üzerinde de etki gösterecektir. Şayet ülkemizde mega yangınların sıklığı artar ise orman-şehir kesişiminin yakınlaştığı ve nüfusumuzun da yaşlanmakta olduğu dikkate alındığında “halk sağlığını koruma” da yangın yönetiminde önemli bir bileşen olacaktır” dedi.

“TEDBİR ALMAYA ÇAĞIRIYORUZ”

Resmen derya kuzusu: 46 kilo ağırlığındaki turna balığı avladı Resmen derya kuzusu: 46 kilo ağırlığındaki turna balığı avladı

Güleç, “Olay mahallinde üst düzey yöneticiler tarafından kamuoyunun tartıştığı konulardan uzak yapılan açıklamalar, olaya müdahale eden ekipler ve halk üzerinde endişe, stres gibi ters yönde etki yarattığı görülmektedir.  Kurum içinden bilgi akışının olmayışı sadece kamuoyunun endişeni arttırmakla kalmamakta, konu üzerine yapılacak bilimsel, yönetimsel çalışmaların da yeterince tartışılmamasına sebebiyet vermektedir. Yangının söndürülmesinde mücadele eden sorumlu teknik personelin vereceği teknik bilgi ve uyarılar kamuoyunun aydınlatılması için daha olumlu bir yaklaşım olacaktır. Biyolojik çeşitliliği ve ekosistem hizmetleri ile yaşam kaynağımız olan ormanlarımızı korumak için tüm halkımızı ormanlara sahip çıkmaya, orman yangınları başta olmak üzere ormanlara zarar verecek tüm tehditlere karşı sorumluları daha etkin tedbirler almaya davet ediyoruz” diye konuştu.

Kaynak: EGE TELGRAF