Güncel

Bilimsel gerçekler uyarıyor depremler üst üste vuruyor!

17 Ağustos 1999 depremi, Türkiye'yi derinden etkileyen bir felaket olarak hafızalara kazındı ama üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen yeterli önlemler hala alınamadı

Abone Ol

Nihat AK/EGE TELGRAF- 25 yıl önce bugün, saat 03:02’de Sakarya, İzmit ve İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi kâbus dolu bir geceye uyandı. Hiç uyanamayacak olanlar ve bir daha kendilerinden haber alınamayanların yüreklerde bıraktığı acı aradan geçen 25 yıla rağmen hâlâ taze. 1999'da 17 binden fazla kişiyi hayattan koparan 17 Ağustos depremi Türkiye'de bir milat oldu ama teorikte kalan milatın pratiğe yansıması hala tartışma konusu. Deprem ve depreme dirençli yapılar konusunda uzman isimler Ege Telgraf’a özel değerlendirmelerde bulundu.  

GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMİYOR

Büyük depremlerden ders çıkarılıp çıkarılmadığını anlamak için ortaya konulan icraatlere bakılması gerektiğini belirten Mimarlar Odası İzmir Şubesi önceki dönem başkanlarından Dr. Öğr. üyesi İlker Kahraman, “ ‘17 Ağustos depreminin ardından binalarda ne kadar dönüşüm oldu, Kahramanmaraş depreminin üzerinden geçen zamanda neler yapıldı, İzmir depreminin üzerinden geçen süreçte kentsel dönüşüm karnesinde neler değişti? Depremle yaşamasını öğrendik mi?’ sorularının cevaplarına bakmamız gerekiyor. Sorunları çözmemiz gerekiyor. Ama görünen köy kılavuz istemiyor. Yaşanan büyük depremlerden ders aldığımız da öğrendiğimiz de bir şey yok. Yönetmelikleri her ne kadar düzeltsek de uygulamadaki çeşitli hatalar ve kontrol eksikliği devam ediyor. Emlak barışı da tuzu biberi oldu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) çocuklarına mezar olan otel Türkiye’nin bir özeti gibi. Mühendislik, mimarlık hizmeti almamış pek çok bina yıkıma mahkum oldu” dedi.

‘HER YIL VİZE YAPILSIN’

Bakış açısını değiştirerek yeni yaklaşımlar sergilenmesi gerektiğini belirten Kahraman, “Ekonominin değil hayatların değerli olduğu anlayışıyla hareket edilmelidir. Bina yapıldıktan sonra içinde başka neler yapıldığına hiç bakılmıyor. Her sene kontrol edilmesi gerekir aslında. Ticari araçlarımızı yılda bir özel araçlarımızı iki yılda bir muayeneye götürüp kontrol ettiriyoruz. Binalarımızda aynı şeyi neden yaptırmıyoruz? Binalarda bizim farkında olmadığımız kolon kesmeler, büyük tadilatlar, döşemelerde başka yaklaşımlar sergileniyor. Teknik bir inceleme bunun farkına varabilir. İşçilik hataları, malzeme eksikliklerine bir de denetimsizlik eklendiğinde sıkıntılı bir durum oluşuyor. İmar affıyla bu eksikliklerin tescillenmesi sonucunda çok büyük bir problemle karşı karşıya kalıyoruz. Çözüm, denetimi artırmak, farkındalık oluşturmaktır” diye konuştu. 

DERS ALDIYSAK 70 BİN CAN NEREDE?

Bir ülkenin bir depremin ardından benzer bir kayıp yaşamaması için gerekli adımları atıp atmadığına en net cevabı vereceğini belirten TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Koray Çetin Önalan, “17 Ağustos depreminin ardından geçen yaklaşık 25 yılda Türkiye'de neler yapıldığına bakmamız gerekiyor.  Nelerin değiştiğini son 25 yılda yitirdiğimiz insanlar ve depremdeki hasarlarla ölçebiliriz. 1999 depremini eğer bir milat olarak kabul edersek 6 şubat depremiyle birlikte resmi kayıtlara göre 70 binin üzerinde insanımızı kaybetmememiz gerekiyordu. Resmi ağızlara göre 104 milyar dolarlık bir zararın Türkiye'de olmaması gerekiyor. Bu bakış açısıyla o günden bu güne kadar bir şeylerin yapıldığını, yapılan şeylerin de yeterli olmadığını görüyoruz” ifadelerini kullandı. 

NEDEN YOK YERE ÖLÜNÜYOR?

İnsanların yok yere ölümlerine bir son verilmesi gerektiğine dikkati çeken Başkan Önalan, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Türkiye’de 6 milyondan fazla konutun dönüştürülmesi gerektiğini, bunlardan yaklaşık 2 milyonunun çok acil olarak kentsel dönüşüm kapsamına alınması gerektiğini açıkladı. Şimdi çok basit bir hesap yaparak. Bu yılın inşaat birim fiyatları üzerinden hesap yaparsak 104 milyar dolar ile bu iki milyon konut acil dönüştürülmesi gerekiyor. O zaman tersten düşünerek şunu söylemimiz lazım; biz eğer 104 milyar dolar harcadıysak depremde niçin 55 bin insanımızı kaybettik? Bu bakış açısıyla 1999’dan bugüne değişen birçok şey var. Fakat bu değişen şeyler, yasalar yönetmelikler ne  insanlarımızı ne de kaybolan maddi değerlerimizi koruyor. Kaybolan maddi değerler elbette ki yerine gelir. Ama çok üzücü olan 21. yüzyılda yani ‘gelişmiş sınıfına’ kendisini koyan bir ülkede 55 bin insanın yok yere ölmesidir” şeklinde konuştu. 

BİLİMSEL YAKLAŞIM ŞART!

Bilim insanlarının Türkiye'de tam zamanını bilmemekle beraber ne zaman nerede deprem olacağını üç aşağı beş yukarı bildiğini belirten Başkan Önalan, “Türkiye’de 500’e yakın diri fay var. 24 tane ilimiz de bu fayların üzerinde. Başta İzmir’in İstanbul’un Adana’nın geldiği bu illerimizde çok acil eylem planı hazırlamamız gerekiyor. Kentsel dönüşüme hız vermek, buradaki çalışmaları hızlandırmak lazım. Türkiye'de nüfusunun neredeyse yüzde doksanı kentlerde yaşıyor. Kırsalı tamamen boşalttık. Ve deprem de gelip kentlerde insanları öldürüyor. Bizim çok uzun vadeli planlar yaparak kentleri kırsala kaydırmamız gerekiyor. Bornova’nın mikrobölgelendirme çalışmaları devam ediyor. Bunu çok önemsiyoruz ve bu mikrobölgeleme çalışmalarının İzmir'in  tamamında yapılması gerekir. Çünkü bu çalışma sonuçları yapılacak planların altlığıdır. Plan olmadan kentsel dönüşüme giremezsiniz, o binasal dönüşüm olur. Belki kağıt üzerinde olabilir ama gerçek anlamda bizim afet planımız yok. İzmir'in en tehlikeli Tuzla Fayı’nın kırılması halinde neler yapılacağının şimdiden planlanması gerekir. Arama kurtarma çalışmalarını nasıl yürüteceğiz? Tahliyeleri nasıl sağlayacağız? İnsanlara sağlık hizmetlerini nasıl ulaştıracağız?” diye konuştu. 

46 AYDIR ÇÖZEMEDİK!

Kentte yaşanan büyük depremin ardından 46 ay geçmesine rağmen sorunlarının tam anlamıyla çözülmediğini belirten İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği Kurucu Başkanı Haydar Özkan, “Kırk altı ay önce kentimizde meydana gelen depremden ağır, orta ve hafif hasarlı binalarda yaşayan 80 bin civarında depremzede oluştu. Bunlardan sadece 5 binine çözüm üretildi. Bu da bin 700 civarında proje alanındaki konutların yapılmasıyla ilgili çözüm üretildi. Bir de rezerv alanında 3 bin 600 civarında konut yapıldı. En azından ağır hasarlı konutlardaki yurttaşlarımız bundan yararlanmış oldu. Rezerv alanda yapılmış bin 200 tane fazlalık konut var. Eski Başbakan Binali Yıldırım’dan satış önceliği olarak orta hasarlardan başlamak üzere depremzedelere de satılacağıyla ilgili söz almıştık. Bir buçuk sene geçmiş olmasına rağmen bir sonuca ulaşamadık, bekliyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bayraklı Belediyesi'nden emsali aldık. Gerek Türkiye gerekse uluslararası alanda kredi bulma çalışmaları  yaptık. Önemli mesafeler almış olsak da sonuca ulaşamadık. Öz kaynaklarıyla binalarını yaptırmaya çalışan çok sayıda depremzedemiz müteahhitlerle yüksek enflasyon kaynaklı sorunlar yaşıyor. Seksen bin depremzedenin sadece 2 bin 500’ünün sorunları çözülebilmiş gibi görünüyor” şeklinde konuştu. 

SAHADA UYGULANMALI!

Yaşanan depremlerden çıkarılan derslerin teoride kaymayıp sahada uygulanması gerektiğine vurgu yapan İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, “İnşaat mühendisliği fizik ve matematiğin kullanıldığı bir meslek dalıdır. Nitelikli bir akademik kadro ve fiziki imkanları olmadan üniversiteler açıldı. Mühendislik mesleği salt teorik eğitimden ibaret değildir, deneyim ile kazanılan ve geliştirilen bir meslektir. Kamu görevini yürüten ama özel firmaların eliyle yapılan bir denetim sistemi var. Onların da işlerini hakkıyla yerine getirilmesi için onlara da koşulların sağlanması gerekiyor. Rant üzerine kurulmuş bir sektörde şiddet gören arkadaşlarımız var. İnşaatların sahadaki ustalar ile müteahhitlerin insafı ve inisiyatifine kalmaması gerekiyor. Depremlerin ardından arkadaşlarımız günah keçisi ilan ediliyor.  Yapıldığında sağlam olan yapılar bakımları yapılmayarak dış etkenlerin etkisiyle değişime uğruyor. İmar affı da sorunlu bir uygulama. Deprem İzmir merkezli olduğunda elbette ki daha kötü bir tabloyla karşılaşacağız çünkü düşünün o depremde ulaşım yolları tıkanmıştı, eğer biz merkezde yaşarsak bu durum birçok yerde yaşanır ve çok büyük bir kaosla karşılaşma imkanımız yüksek. Bunun yanı sıra halen güvenli olmadığını bildiğimiz ve tespit edilmesini beklediğimiz çok sayıda yapı var. İzBB ile odamız arasında yapılan bir protokol sayesinde yapı stoğu araştırması gerçekleştirildi. Bunun hızlı bir şekilde kent geneline yayılması gerekiyor. Bornova ve Bayraklı’yı tamamladık, Karşıyaka gündemde, sonrasında da  yapılacak hamlelerin yapılması gerekiyor” dedi.