Türkiye’nin su kaynakları ve tarım üzerinde iklim değişikliğinin etkisi her geçen gün artıyor. TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, ülkenin bu değişikliklere hazırlıklı olmadığını belirterek, acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı.
KURAKLIK VE SU KRİZİNE KARŞI YENİ YAKLAŞIMLAR
Prof. Dr. Yaşar, Türkiye'nin 2020'den itibaren üç yıl boyunca La-Nina dönemi yaşadığını ve bu dönemde yağışların yüzde 9 ile yüzde 12 arasında eksik düştüğünü belirtti. "Yaşanan bu kuraklık dönemi, barajların boşalmasına ve hidroelektrik santrallerin devre dışı kalmasına neden oldu. Türkiye, fosil enerjiye yönelmek zorunda kaldı ve enerji fiyatları arttı" mesajı veren Yaşar, "Doğa kendini dengeler, önemli olan kuraklık ve yağışlı döneme hazırlıklı olabilmek" ifadelerini kullandı.
Konya Ovası'nın obruklara dönüşmesini, iklim değişikliğine değil, yanlış tarım uygulamalarına bağlayan Prof. Dr. Yaşar, Türkiye’nin 25 havzası olduğunu ve Tarım Bakanlığı’nın her yıl bu havzalarda ne ekileceğini belirlemesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, yer altı sularının hızla tükenmesi ve göllerin kuruması üzerine de uyarılarda bulundu.
'O SU GEDİZ OVASI'NA VERİLMELİ'
Prof. Dr. Yaşar, suyun verimli kullanılabilmesi için yer altı barajlarının yapılması, tarımsal sulamada damlama sistemlerine geçilmesi ve yağmur sularının yeniden barajlara yönlendirilmesi gerektiğini söyledi. İzmir için de özel bir örnek vererek, günlük 400 bin metreküp suyun Çiğli’den çıkarıldığını ve bu suyun Gediz Ovası’na verilmesi gerektiğini belirtti.
'BÜTÜN BATI ANADOLU'DA SU KAYNAKLARI TEHDİT ALTINDA'
Prof. Dr. Yaşar, Batı Anadolu'daki su krizine dikkat çekerek, İstanbul’daki barajların haziran ayında yüzde 81 olan doluluk oranının şu an yüzde 29'a düştüğünü söyledi. Bu durumun Türkiye genelinde büyük bir su krizine yol açabileceğini belirten Yaşar, "Bilimi kullanmazsak, iklim değişikliklerini suçlamaya devam ederiz" diye konuştu.