Nihat AK/EGETELGRAF-Bulgaristan ve Romanya, Avrupa Birliği'nin (AB) seyahat bölgesi Schengen 'e dahil oldu. Türk vatandaşlarına Schengen uygulayan ülkelerinin sayısı 29'a çıktı. Gelişmeyi Ege Telgraf’a değerlendiren eğitimcilerin, turizmcileri ve iş dünyasının temsilcileri zorlukların odağına dikkati çekti.
Vize kısıtlamalarıyla Avrupa ile yaptıkları ticaretin olumsuzlukların kendilerini yıldıramayacağının üzerine basa basa konuşan Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) Başkanı Hasan Küçükkurt, “Schengen vizesi almak gün geçtikçe daha da zorlaştırılmakta ve biz, bu vizeyi almak için sıraya girip beklemek zorunda kalıyoruz. Ancak maalesef Avrupa, bizi kabul etmemek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Şu anda başka bir çaremiz yok, bu süreci aşmak zorundayız. Çünkü bizim ticaretimizin ve ihracatımızın büyük bir kısmı Avrupa ülkelerine bağlı. Bu nedenle, AB ülkelerine girmek bizim için bir zorunluluk haline gelmiştir. Nasıl gireriz? Nasıl başarırız? Elbette ki bir takım kıstaslar, prosedürler ve engeller var. Ama ben bir sanayici ve iş insanı olarak, Schengen'in bizim için ne kadar elzem olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. İhracatçılarımız, katılmak istedikleri fuarlardan yer ayırtıyor ama talep ettikleri vizeyi alamadıkları için standlarını açamıyor. Bunu yaşayan çok sayıda arkadaşım bulunuyor. Avrupa Birliği, Türk işletmelerine vize vermediğinde, aslında kendi ticaretlerine de büyük zarar veriyor. Türkiye’nin işletmelerine vize verilmemesi, Avrupa ülkelerinin ticaret hacmine, iş gücüne ve karlılığına zarar vermektedir. Evet, rekabet şansımızı kırmak için her yolu deniyorlar ama diğer tarafta, ticaret anlamında da kendileri de kaybediyor. Bizimle ticaret yapmayı sürdürürlerse, hem ürünlere daha hızlı erişecekler, hem de daha uygun fiyatlarla ulaşacaklar. Avrupa Birliği’ndeki tüketiciler ve işletmeler, sunduğumuz fiyat avantajları, lojistik kolaylıklar ve kaliteli ürünlerle büyük faydalar sağlıyor. Eğer vize kolaylığı sağlanmış olsaydı, bu avantajları daha da artırabiliriz. Biz, iş insanları olarak karşılaştığımız zorluklar ne olursa olsun, bu engelleri aşacak yolu ve yöntemi bulmaktan vazgeçmeyeceğiz. Avrupa ile olan ilişkilerimizde daha güçlü bir işbirliği sağlamak ve ticaretimizi geliştirmek için her zaman var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘AŞAĞILAYICI BİR DURUM!’
Türkiye'den Avrupa Birliği ülkelerine gitmek için Schengen vizesi almak gerektiğini, ancak bu vizeyi almanın giderek zorlaştırıldığını, uzun bekleme süreleri, fazladan belge talepleri ve artan red oranlarının sorunu daha da derinleştirdiğini dile getiren Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) İzmir Bölge Temsil Kurulu Başkanı Kıvanç Meriç, “Avusturya vetosunu kaldırdı: Schengen ülkelerinin sayısı 29'a çıktı. Bulgaristan ve Romanya, Avrupa Birliği'nin (AB) vizesiz seyahat bölgesi Schengen’'e dahil oldu. Yani onlar çoğaldıkça biz azalıyoruz. O sıkıcı bürokratik engeller, Türk vatandaşının yaşadığı sorunlar, anlamsız bir şekilde, 10.-7. ve 8. gibi maddeler devam edecek. Türk vatandaşı, tüm bilgilerini karşı tarafa veriyor. Anlamsız gerekçelerle ret alıyor ve ret oranları da çok yüksek. Bu gerçekten Türk vatandaşını aşağılayıcı bir durum” dedi.
‘ADETA PARA TUZAĞI!’
Türk vatandaşının Schengen vizesi alabilmek için 7 sülalesinin anlamsızca sorgulanmasının tezatlığına dikkatleri çeken Başkan Meriç, “AB’ye seyahat edebilmek için 7 sülalemizin evraklarını ortaya koyuyoruz. 2015 yılında bu durum başladı ve o zamandan beri bu engellemeler sürüyor. Sanki Türkiye, terör gruplarına destek veriyormuş gibi gösterildi. DEAŞ, IŞİD gibi terör örgütlerinin eylemleri, Fransa'da büyük bir propagandaya yol açtı. Bu grupların üyelerinin Türkiye'den geçtiği öne sürüldü. Ancak Türkiye üzerinden Avrupa'ya giden bu kişilerin burada yetiştirildiği anlamına gelmiyor. Bu propagandayı Fransa kendi lehine öyle empoze etti ki, sanki Türkiye'de bu insanlar yetiştirildi ve Avrupa'ya gönderildi gibi algılatılmaya çalışıldı. Gerek vize değerlendirme süreçlerinin uzatılması gerekse vize sürelerinin kısaltılması AB’yi bu durumdan para kazanma yoluna gitmiş gibi gösteriyor. Türkiye'den milyonlarca başvuru var. Bir yıllık vize yerine üç aylık vize veriyorlar. Nasılsa bir yılda 3-4 kere vize talep ederler mantığıyla hareket ediyorlar” ifadelerini kullandı.
MASAYA YUMRUK VURULMALI
Schengen vizesindeki sorunların Türkiye’nin masaya yumruğunu vurmadan çözülemeyeceğine inandıklarını belirten Başkan Meriç, “Türk vatandaşlarının AB’ye girişindeki kısıtlama politik bir durumdur. Hükümetin masaya elini vurmasıyla çözülebilir. AB’ye aday ülkeyiz. Gümrük Birliği’ndeyiz. Kabul görmeyen birkaç madde var. AB üyesi olalım ya da olmayalım Türk vatandaşının seyahat özgürlüğünü kısıtlayamazsınız. Hazır Suriyeliler kendi ülkelerine dönmeye başlamışken yeni bir sayfa açalım denilmesi gerekir. Diğer taraftan özellikle Bulgaristan’ın Schengen’e dahil olması, Balkan turları için yeni alternatifler yaratacak. Bizim TÜRSAB olarak Bulgaristan’ın İzmir’e konsolosluk açması talebimiz sıcak karşılandı. İzmir ve Bulgaristan üzerinden Balkan turlarında yeni rotalar yeni turizm paketleri kısa zamanda oluşacaktır” dedi.
‘MODERN EĞİTİM’
AB ülkelerinin uyguladığı Schengen vizesi mağduriyetlerinden eğitim alanında kurtulmanın yollarının sisten değişikliğinden geçtiğini vurgulayan Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, “Memleketimizde her ilde bir üniversite şiarıyla açılan üniversiteler, öğrenciler mezun olduklarında onlara iş imkanı sağlamayan, aynı zamanda akademik anlamda bir üniversite veya yüksek öğretim programı olmaktan uzak, niteliği tartışılır eğitim kurumları olmaya devam etmektedir. Bu durumdan kaynaklı olarak hem üniversite eğitimlerini hem de üniversiteden sonra yüksek lisans ve doktora programlarını yurt dışında yapıp geleceklerini yurt dışında sağlamaya çalışan gençler, eğitim sistemimizin gerçekliği haline gelmiştir. Bir tür nitelikli insan transferine dönüşen ancak gençler açısından bakıldığında, bu ülkede üniversite mezunu asgari ücretle çalışan ve geçinemeyen umutsuz insanlar olacaklarına, başka bir ülkede belki de mülteci statüsüyle olmak bile bir umut kapısı olarak tanımlanmaktadır. İstihdama dayalı olmayan yükseköğretim seçenekleri, gençlerimizi bu duruma sokmuştur. Bu durumla beraber, dünyadaki gelişmeler ölçeğinde Avrupa Birliği ülkeleri dışarıdan göçü ya da eğitim imkanlarını daraltmaya yönelik hamleler yapmak zorunda kalmıştır. Son Schengen kısıtlamaları da bu duruma örnek teşkil etmektedir. Kamusal eğitimin niteliğinin bozulması, piyasaya daha "modern" eğitim imkanları veren üniversiteler açma olanağı yaratmıştır. Parası olanların okuduğu, parası olmayanların ise ucuz iş gücü olarak açlık sınırında yaşamaları, modern kölelik, hatta nitelikli kölelik olarak değerlendirilebilir. Çözüm, istihdama yönelik nitelikli laik yükseköğretim olanaklarının planlı bir şekilde hayata geçirilmesinden geçer. Bu durumda, yurt dışı gerçekten isteyenlerin düşündüğü bir seçenek olarak var olacaktır” şeklinde konuştu.