Türkiye ile Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılı, Bolu’da yapılan anlamlı bir sergiyle kutlandı. Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi’nde açılan ‘Geleneğin Belleği Uluslararası Seramik Sergisi’ kapsamında, her iki ülkenin kültürel mirasını yansıtan birbirinden özel seramik eserler sanatseverlerle buluştu. Sergi, Türk kahve kültürü ile Japon çay kültürünün sanatsal bir sentezi olarak dikkat çekti.
Sergiye, Japon seramik sanatçılarının yapmış olduğu çay kültürünü yansıtan eserler yer alırken, Türkiye’den ise Türk kahvesinin sembolü haline gelen kahve bardakları, Japon sanatçılar tarafından şekillendirildi. Sergiye katılan eserler, her iki kültürün zengin geleneklerini ve estetik anlayışlarını gözler önüne serdi.
Serginin küratörlüğünü üstlenen BAİBÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Melahat Altundağ, serginin amacının iki ülke arasındaki kültürel bağları pekiştirmek olduğunu belirtti. Prof. Dr. Altundağ, “Bu sergi ile Türkiye ve Japonya'nın köklü seramik geleneğini bir araya getirdik. Türk kahvesi ve Japon çayı kültürlerini, bu iki farklı halkın sanatçıları seramiklerle ifade etti. Türk kahve kültürünü Japon sanatçılar, Japon çay kültürünü ise Türk sanatçılar seramik dilinde hayata geçirdi” dedi.
Prof. Dr. Altundağ, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yıl dönümüne özel olarak geliştirilen bu projeyi çok anlamlı bulduklarını vurguladı. “Her iki ülkenin seramik sanatları çok köklü bir geçmişe sahip ve bu sergide seramik aracılığıyla kültürel bir etkileşim sağladık. Japon sanatçılarımız Türk kahvesi fincanlarını, Türk sanatçılarımız ise Japon çayı için kullanılan fincanları kendi seramik dilleriyle yorumladı” diye ekledi.
Serginin bir başka önemli boyutu ise, Japon sanatçılarının takvim uyuşmazlıkları nedeniyle sergiye katılamamış olmalarıydı. Ancak Japon sanatçılarının eserleri sergide yer alırken, Türkiye’de üretilen kahve bardakları da Japonya'da sergilenmişti. Prof. Dr. Altundağ, “Sergiye katılamayan Japon sanatçılarla yine de eserleri aracılığıyla bir etkileşimde bulunduk. Eserler hem fakültemize bir koleksiyon olarak kazandırıldı, hem de burada sanatseverler tarafından yoğun ilgiyle karşılandı” dedi.
