Nihat AK/EGE TELGRAF- Gerçek dışı politikalarla enflasyon ateşinin düşürülemeyeceğini vurgulayan ekonomistler ülkeyi yönetenleri ve zengin kesimin temsilcilerini uyardı! Zenginlerin enflasyonist ortamında kazançlarına kazanç katarken, yalnızca yoksullardan kemer sıkması, fedakarlık yapması beklendiğini dile getiren uzmanlar, toplumun en kırılgan kesimlerinin üstündeki yük ağırlaştıkça, derinleşen bu uçurumun bedelini bir gün herkesin ödeyebileceğini ifade etti. Bireysel öfke ve huzursuzlukların dalga dalga yayılan bir sosyal patlamaya dönüşmesi tehlikesine işaret edildi.
SOSYAL PATLAMA
Ülke gerçekleriyle örtüşmeyen politikalar nedeniyle her gün çoluğa çocuğa tecavüz edilen, toplumun dejenere olduğu bir dönemin yaşandığını, sürecin devam etmesi halinde ise sosyal patlamaların derinleşeceğini dile getiren ekonomist Prof. Dr. Hüsnü Erkan şu sözlerle ciddi uyarılarda bulundu, “Gerçeklerle örtüşmeyen politikalar toplumun sosyal dokusunu zayıflatıyor ve değerleri tehdit ediyor. Bu durum, bireylerin yoksullaşması ve geçim sıkıntısının artmasıyla birlikte bireysel sosyal patlamalar riskini artırıyor. Çaresizlik içinde olan birçok insan, ya kendine ya da çevresine zarar verme eğiliminde bulunuyor ya da topluma karşı öfke ile kent suçlarına yöneliyor. İktidarın bu gerilimi polisiye tedbirlerle kontrol etmeye çalışması huzursuzluğu derinleştirir. Süreç böyle devam ederse ahlaki ve sosyal değerler daha da zayıflar, toplumun sosyal bütünlüğünü tehlikeye atabilir. Köklü ve toplumu onarıcı politikalar uygulanmadığı takdirde mevcut sorunların derinleşmesi kaçınılmazdır.”
'GİRDAPTAN ÇIKMAK'
Türkiye’nin ihtiyacının köklü stratejik değişiklikler olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Erkan, “Mevcut yönetim anlayışı değişmedikçe bu stratejiler de değişmeyecek ve Türkiye’nin önü açılmayacaktır. Ekonomi, demokrasi ve kültür alanlarında yenilikçi bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Muhalefet de bu konularda daha kapsamlı bir vizyon sunmalı, topluma dair bütüncül bir strateji geliştirmeli. Türkiye'nin içine girdiği bu girdaptan çıkabilmesi için siyaset, ekonomi, kültür, tarım ve teknoloji alanlarında daha bütüncül ve geniş çaplı bir reform anlayışına ihtiyaç var" ifadelerini kullandı.
'İSTATİSTİKİ YALAN'
Yüzde 17,5 enflasyon hedefinin iddialı bir hedef olduğunu tutturulabileceğini de sanmadığını belirten Prof. Dr. Erkan, “Enflasyon oranları, istatistiki yalan söyleme yöntemleri belli ölçüde kullanılarak yapılmış bir tahmin rakam gibi duruyor. İzlenen program, daha çok yoksul kesimi yük altına sokarak yürütülüyor, devlet kendi harcamalarında tasarrufa gitmediği gibi, zenginleştirdiği kesimlere de herhangi bir vergi yükü bindirmiyor. Çünkü yandaşlardan gözettiklerinden zengin ettiklerinden vergi toplayamayınca, almayınca sürekli sicil affı getirince kime yüklenecekler? Hedeflenen düşük enflasyon, aslında ücret artışlarının düşük tutulmasını sağlayacak, memurdan dar gelirliye kadar birçok kesimi daha da yoksullaştıracak. Bu koşullar altında, enflasyonu yüzde 60 seviyesinden bir yıl içinde yüzde 20’nin altına indirmek bana gerçekçi görünmüyor” diye konuştu.
KITLIK DEĞİL ÜRETİM!
Enflasyonu düşürecek temel unsurun üretim olduğunu vurgulayan Erkan, “Tarım sektöründe sürekli bir kayıp yaşanmakta ve üretici yeterince korunmuyor. Üreticinin kazanç sağlayamaması, onu üretimden vazgeçmeye yöneltiyor. Aynı durum sanayi sektörü için de geçerli; orada da bir artış değil, aksine bir daralma yaşanıyor. Ayrıca birçok küçük ve orta ölçekli işletme ya iflasın eşiğine gelmiş durumda ya da yurt dışına yönelmiş durumda. Bu durum, üretimi daha da sıkıştırıyor ve belirli ürünlerde kıtlaşmaya ve fiyat artışına yol açabiliyor” dedi.
'TOBB, TÜSİAD NEDEN SESSİZ'!
Ülke ekonomisindeki yaman çelişkiden aslında zengin kesimin çok memnun olduğunu dile getiren ekonomist Dr. Osman Sirkeci, “Kamu sektörü kira zamlarını, okul kantinleri veya vakıf arazileri gibi kalemlerde mevcut enflasyon rakamlarıyla büyük oranlarda zam yapılırken, maaş artışlarını hedeflenen enflasyona göre sınırlamak büyük bir çelişki. Bu, enflasyonist maliye ve piyasa politikalarının, kazananlar ve kaybedenler yarattığını ortaya koyuyor. Elektrik, su gibi temel hizmetlerin fiyatlarını belirleyen büyük oyuncular, fiyatları diledikleri gibi artırırken, yoksul kesim, dar gelirli ve emekli ise mecburen bu fiyatları kabullenmek zorunda kalıyor. Kazananlar ve kaybedenler arasında böylesine belirgin bir uçurum varken, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan veya diğer büyük sermaye temsilcilerinin bu konuda hiçbir eleştiri getirmemesi dikkat çekici. Eğer mevcut politikalardan memnun olmasalardı, toplantılarda bunu dile getirirlerdi. Ancak görünen o ki, bu politikalar kendilerini memnun ediyor. Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracatının yapıldığı ifade ediliyor, ancak diğer yandan asgari ücretle çalışanlar veya emekliler, ayda 12.500-17.002 bin TL ile geçinmeye mahkûm ediliyor. Asgari ücretli ve emekli maaşları şimdiden baskı altına alınmış durumda, ancak ihracat ve ekonomik refah artarken, bu kesimler bu refahtan hiçbir pay alamıyor” diye konuştu.
'TUTTURMALARI ZOR'
Hükümetin enflasyon hedeflerini tutturmasının zor göründüğünü dile getiren Sirkeci, “Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ekibinin enflasyon beklentileri başlangıçta yüzde 16.5 olarak açıklanmışken, şimdi yüzde 17.5’e çıkardılar. Bu durum, kendi tahminlerinin tutmadığını gösteriyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) genelde TÜİK ile çelişmeyen enflasyon rakamları açıklarken, şu an İstanbul'daki enflasyon yüzde 60 civarındayken, TÜİK’in yüzde 40’larda olması dikkat çekici. ENAG'a göre ise yüzde 90. TÜİK ve Merkez Bankası, piyasayı beklentiler üzerinden yönlendirmeye çalışıyor. 2025 yılı sonu için enflasyon beklentisinin yüzde 17.5 olacağı, 2026’da ise tek haneli rakamların zor olduğunu söyleyebilirim. Gerçekleşmesi, büyük bir başarı sayılacaktır” şeklinde konuştu.