Yaşananlardan ders aldık mı?
Son bir yıldır, ne acılar çektik ne özlemler yaşadık.
Son bir yıldır, ne acılar çektik ne özlemler yaşadık.
Dostlarımızı ağırlayamadık, içli köfteler, ayak-paçaları yediremedik. Evlerde ne misafir var ne de misafirin bereketi.
Sanal aleme tutsak, 25. karelerle gönderilen subliminal mesajlarla yönlendirildik. Okullar kapalı. Öğretmenlerimizin neler çektiğini şimdi çok iyi anladık. Çocuklarımızı yarış atı gibi oraya buraya koşturamadık.
Çocuklar sanal aleme mahkum, biçare yetişiyor. Tıpkı pimi çekilmiş bomba gibi. Sevdiklerimize sarılıp koklayamadık. Elleri öpemedik, el öptüremedik.
“Komşun katilin olabilir” sözü “Evdekiler katilin olabilir”e döndü. Giydiklerimizin markasını kimselere gösteremedik, herkes pijamalara mahkum.
Az üstüne gitsen "Ay boğuluyorum" diyen şımarıklar, gördünüz mü boğulmak neymiş?
Hastalarımızı ziyaret edemez, cenazelerimizi gömemez olduk. Yaşlıların ölüme yakın olduğunu sanıyorduk. Şimdi yaşa başa bakmıyor ölüm. Şaşalı düğünler, veliyi maddi sıkıntıya sokan mezuniyet günleri, çay partileri hiçbiri yok.
Yüksek apartmanlarda, akıllı binalarda yaşamayı havalı gördük. Gördük mü şimdi köylerin, o küçücük bahçeli evlerinin ne kadar kıymetli olduğunu?
Yazlığına gelmesin diye yazın dostları ile iletişimini kesenler, memleketine gitmek istemeyenler, akrabadan kaçanlar vardı.
Az başımız ağrısa acil hastaların geleceğini düşünmeden soluğu acilde alıyorduk. Şimdi öğrendik eldeki imkanlarla başımızın çaresine bakmayı?
Bütün bunlara rağmen Suriyeli 3 yaşındaki çocuğun “Hepinizi Allah’a şikâyet edeceğim” sözünü unuttuk. Allah’ın bize gönderdiği bu büyük bir işareti anlamak istemedik. Suçluya karşı görevini yapmayanları, suçluyu koruyanları, sesiz kalanların da Allah’a şikâyet edileceklerini unutmamak gerek. Tabi Allah’a inanç varsa.
Doğayı katlediyoruz, gelişmek adına, yeni icatlar adına. İnsanlığın kaliteli yaşamı için yapılan çalışmaları elbette destekliyorum. Ama bunlar yapılırken insanlığa tehlike yaratacak bir çalışmanın mutlaka önü kesilmelidir. Dünya insanlığı yok etmek için silahlar üreteceğine, yaşatmak için çalışmalar yapmalı.
Karl Marx’ın yıllar önce söylediği “Kapitalizm gölgesinden yararlanamayacağı ağacı keser” sözünü bugün daha iyi anlıyorum. “Kahrolsun emperyalizm” dediğimizde bizi cezalandıran düşüncenin şimdi bu sözü ağızlarından düşürmemesi sevindirici.
Emperyal güçlerin sadece kendi çıkarları için yaşadığı ve yaşattığını görmemek akıl tutulmasından başka bir şey olmadığını düşünüyorum.
Ne oldu küresel ısınmayı bizim evde yaktığımız sobalar mı yaptı? Tabi ki hayır. Yeni silah denemeleri, yeni icatlar yaptı. Şimdi küresel ısınmanın da tehlikeleri baş gösterdi. Bilim insanları “Buzulların erimesi uyuyan virüslerden metan gazına birçok felaketi de beraberinde getirecek gibi görünüyor” diyor.
Hindistan'da, bir buzul parçasının kırılarak Dhauliganga Nehri'ne düşmesinin ardından meydana gelen selde, çok kişi yaşamını yitirdi. Bu tehlikenin ilk habercisi.
Asıl insanlığın başı küresel ısınmayla dertte olacak. Kuraklık, sel felaketleri… Bunlara, insanı yaşatmak için hızlı bir şekilde önlemler almak lazım. İnsanı yok eden silahları üretmek değil. Son sel felaketinde İzmir’de yaşananları gördük. Yıllar önce yapılanın yanlışın sonucunu yaşadık. Bir çözüm bulunmalı.
Siyaset hizmet üretmek için yapılmalı, birbirlerini eleştirmek için değil. Hizmet edeni, halk da yaşatmak için gerekeni yapar zaten. Yanlışı alkışlayacak kadar alçaklığı yaşamadan, korkmadan, göbekten, beyinden bağlı olmadan! Hak için, halk için düşündüğümüz sürece belirleyemediğimiz bir yaşam aralığında mutlu yaşarız.
SONSÖZ: “Bize kalmayacak dünya için; bize kalacak günahlar biriktiriyoruz.” Malcolm X