Yarın günlerden “Basmane” olsun!
Ne kadar iddialı bir başlık değil mi? İzmir’in emperyalist işgalden kurtuluşunun 100. yılında, işgalin acılarını en derinden, kurtuluşun ise en kalbi coşkusunu yaşamış yerde, Basmane’de yüreklerimizd...
30 EKİM’E AZ KALDI!
30 Ekim 2020 Cuma, saat 13.30 civarı….
Büyük bir sarsıntı… Özellikle Bayraklı’da yıkılan binalar, sönen hayatlar, korku ve endişe…
Sonra?
Sonrası “hava cıva” …
Depremi yaşamış bir gazeteci olarak yazdım, bir dakikayla ölümden kurtulan bir yurttaşın eşi olarak yazdım, komşuları, selamlaştıkları ölmüş bir yurttaş olarak yazdım…
Hatta kitap da hazırladım sayılır… Kimseden bir ne destek gördüm ne de soran? Sağ olsun benim “dostlarım” (!)
Aynı “gerçek depremzedeler” gibi dikkate ve ciddiye alınmadım. Devletin valisinin ithamını, müteahhitlerin tehdidini, emlakçıların küfrünü yaşadım, yaşıyorum… Evim ve kendim günlerce gözlendi, fotoğraflandı.
Deprem şu anda kimsenin umurunda değil. Konu sadece “kentsel dönüşüm” ve “müteahhitlerin aç gözlüğü”. Tabii emlakçı kumpaslarını da unutmadım.
“Binamız kaç kat olsun”, “hangi müteahhit daha insaflı”, “parseller ada olsun mu”, “faiz oranları ne olsun”, “bitince dairem kaç milyon olur”, “dairemden on metrekare verirsem ne öderim”, “benim üç dairem var birinden vazgeçersem ne olur”?
İşte “deprem gerçeği” ve “haber olan” mevzular…
Ha bu arada uzmanlar sürekli uyarıyor…
İzmir’de yapı stoğu çok riskli… Büyük deprem olursa kayıp çok feci olacak…
“Bir şeyler yapmalı” ama kim yapacak?
Devlet yaptığı güya “deprem konutlarını” bile önemsemiyor…
Mesele çok… Bu yıl 30 Ekim Pazar gününe denk gelecek… Evden çıkmayacağım, hiçbir anmaya gitmeyeceğim… Ama 31 Ekim Pazartesi öyle bir yazı yazacağım ki, kimse kusura bakmasın “dağıtacağım” ortalığı… Vali Bey başta, kimse bilmez hala gece kaç kere uyandığımızı… Depremin yıldönümünde “iktidar ya da muhalefet” tüm siyasilere “çene suyu çorbalarını” içerken afiyetler dileyeceğim ilk başta!
ÇOK ÖNEMLİ SORUN DAMACANALAR!
Yıllar önce İzmir’de “arsenikli su” tartışması yüzünden sonra da pandemi günlerinde “damacanaya” mahkûm ve muhtaç olduk. Rakamları bilmiyorum ama şu anda günde kaç “damacana su” tüketiliyor İzmir’de acaba? Birçok şirket ve birçok marka arasında, ekonomik kriz yüzünden de hepimizi “en uygun fiyatlı suyun” peşindeyiz. Ama söz konusu hayat kaynağı su… Ve temiz su her insanın en doğal hakkı. Damacana su yanında her gün piyasaya bir yığın “arıtma cihazları da” giriyor ama şu anda konum “damacana” ve bu konuda vatandaşın muhatabı devlet acaba nerede?
Evet nerede… Son düzenlemelerle bir damacananın ömrü 5 yıl ve 70 dolummuş. Peki gerçekte böyle mi? Kim denetliyor? Vatandaş damacana üzerindeki son kullanma tarihine gerçekten bakıyor mu? Şu anda İzmir’de 2017 ve öncesine ait damacanalar var mı? Ya da üzerinde tarih olmayan damacana var mı? Veya şöyle sorayım kimse “ilgili makam”? Damacanaların su kaynakları denetleniyor mu?
Konu sıradan gelebilir. Ama dünyanın adım adım su krizine yuvarlandığını da unutmayalım. Temiz ve sağlık suyu yurttaşlarla buluşturmak da devletin görevi. Lakin bazı “partililer” damacana ve arıtma işine girerse, vatandaşın hakkı ne olur işte onu bilmiyorum.
Bugün denemesini yapın derim, su mu sipariş ettiniz? Gelince damacana üstündeki tarihe bakın. Eski ise almayın, yeni tarihli damacana isteyin.