Türkiye deprem gerçeğiyle yaşamaya devam ediyor. 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen ve 11 ilimizi derinden sarsan depremin yaraları kapanmadı. Deprem uzmanları, 6 Şubat felaketinin bir son olmadığını yakın dönemde bu kez Marmara Bölgesi'ni etkileyecek büyük bir depremin beklendiğini ifade etmişti. Deprem ihtimali ilk olarak can kayıpları endişesi oluşturdu. Bu anlamda kentsel dönüşüm ve deprem üzerine çalışmalar yoğunlaştırıldı.
Ancak bir depremin bir diğer yıkıcı ektileri ekonomiler üzerine oluyor. 1999 yılındaki depremde Türkiye ekonomisi yaklaşık 20 milyar dolar civarında bir ekonomik tahribata uğradı. En son 6 Şubat'taki depremin yol açtığını zarar 100 milyar doların üzerinde gerçekleşti. Türkiye'nin yeni bir deprem senaryosu yaşaması durumunda oluşabilecek etkiler incelendi. Ortaya çıkarılan detaylarda ihracatın gerçekleştiği iller bazında dikkat çeken sonuçlar görüldü. İstanbul, Kocaeli ve Bursa 2023 yılında toplam 130,9 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Türkiye’nin 2023 yılında gerçekleştirdiği 256 milyar dolarlık toplam ihracatın bunun yüzde 51’lik kısmı İstanbul, Kocaeli ve Bursa’dan sağlandı. Ekonomist Dr. Rahmi İncekara, bu 3 ilin toplam ihracatta öne çıkmasının Marmara Bölgesi’ndeki olası depremin, can kaybından sonra ihracat üzerinde de endişe oluşturduğunu belirtti. 1999 yılındaki depremde Marmara Bölgesi ihracatın yüzde 65’ini, karşılarken günümüzde bu rakam yüzde 70 seviyesine kadar ulaşmış gözüküyor. Marmara Bölgesi sanayi cirosunu ve çalışan sayısının yarısını oluşturuyor. Rakamsal olarak baktığımızda, hem vergilerin yüzde 60’ı, milli gelirin yaklaşık yüzde 45’i bu bölgeden üretiliyor. Kayıtlı istihdamda da önemli bir miktar bu bölgede bulunduğunu görebiliyoruz. İstanbul, Bursa ve Kocaeli yüzde 51’lik oranla ihracatın yarısından fazlası gerçekleşiyor. Kayıtlı istihdamın yüzde 30’u ve benzer şekilde milli gelirin önemli bir kısmı buralarda gerçekleşiyor" dedi.
1999 yılındaki depremin maliyetinin günümüz rakamlarıyla 20 milyar dolar seviyesinde olduğunu hatırlatan İncekara, "O zamanlar GSYH 256 milyar dolar düzeyindeydi. Günümüzde GSYH’nin ve borçluluğun 4 kat büyüdüğünü ve ihracatın da yakın oranla büyüdüğünü düşünürsek, günümüzde maliyet açısından bakıldığında katlanarak artabileceğinin altını çizmek gerekiyor" diye konuştu.
Neler yapılmalı?
"Mevcut yapılar kuvvetlendirilip, yedek güçler oluşturulmalı"
Ekonomist İncekara, bu durumla ilgili olarak alınabilecek kritik önlemlerin var olduğunu belirterek şu şekilde açıkladı: "Özellikle sanayinin tarım arazilerine zarar vermeden taşınabilmesi, nüfus yoğunluğunun başka illerde yaşam seviyesini ve kalitesini yükseltecek şekilde seyreltilmesi, özellikle firmaların operasyonlarına devam edebilmesi için makine, yedek parça, operasyonel işlemlerini sürdürebilecek olan iletişim ve yedek güç gibi pek çok altyapısını sağlayabilmesi, Anadolu’nun lojistik, tedarik zinciri ve depreme daha dayanıklı altyapılarla perçinlenmesi, İstanbul içerisindeki kritik altyapılar olarak ifade ettiğimiz yapıların kuvvetlendirilmesi, bina, okul, hastane, fabrika ve sanayinin güçlendirilebilecek olan şekilde tesis edilmesi gerekir."
"Tedarik zincirleri güçlendirilmeli"
Önlemler alınmazsa olası bir deprem söz konusu olursa dış ticaretin sekteye uğrayabileceğini belirten İncekara, "Burada teknolojik yatırımları daha fazla artırmalı, tedarik zincirleri kuvvetlendirilmeli, operasyonel anlamda firmaların faaliyetlerini sürdürebilmeleri için hem bulundukları yerleri kuvvetlendirmeleri hem de diğer alanlara yaymaları gerekmektedir" dedi.
"Acil eylem planları devreye sokulmalı"
Depremin zamanının bilinmemesinden kaynaklı önlemlerin bir an evvel hayata geçirilmesinin söz konusu olduğunu vurgulayan İncekara, "Deprem zamanı bilinmemekle birlikte her zaman yaşayabileceğimiz bir doğal afet olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bütün firmalar hem ülke bazında ve kendi bünyelerinde acil eylem planlarını devreye sokmaları gerekmektedir. Ülkenin, firmaların ve vatandaşların bu önlemlere acil eylem planı olarak yönelmeleri ve bu doğrultuda hareket etmeleri gerekiyor. Biz bütün unsurlarla birlikte deprem konusunda yedeklemelerimizi yapmamız gerekiyor. Olumsuz durumlarda akışı sürdürmek için devreye sokacağımız alternatif planlarımızı belirlemeliyiz. Altyapıdan iletişime, kritik noktalarda ihtiyaç duyulan bütün hususlarda net bir şekilde hazırlıklarımızı devreye sokabilirsek, meydana gelebilecek her türlü riske karşı önlemlerimizi almış oluruz" ifadelerini kullandı.
Marmara Bölgesi’nde oluşabilecek bir depremin, ihracatın yarı yarıya etkilenmesi anlamını ifade ettiğini söyleyen İncekara, "İhracatta Türkiye’nin önemli bir kalite fiyat rekabeti içerisinde yer aldığını görüyoruz. Hem döviz kurlarındaki artış hem ihracat konusunda meydana gelebilecek maliyet ve altyapının zarar görmesinden dolayı üretimde yaşanacak kayıplardan sonra ciddi miktarda azalış söz konusu olacaktır. Haliyle ihracatı daha fazla güçlendirebilmek amacıyla öncelikle üretim tesislerinin, fabrikaların, sanayinin ve ihracatın güçlendirilmesi sonrasında bu ihracat hacminin daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için başta Anadolu olmak üzere bütün firmaların organizasyonel yapısını dağıtması gerekiyor. İhracatın daha fazla sağlıklı sürdürülebilir hale getirilmesi için doğal afetlerin yanısıra aslında sürdürülmesi ve daha fazla tabana yayılması gereken bir faaliyet olarak ele alınmasını beraberinde getiriyor. Bu eylemlerin hepsi Türkiye’nin mevcut potansiyelini daha üst seviyeye taşıyacak ve doğal afetlerden de etkilenmeden yoluna devam etmesini sağlayacak" şeklinde konuştu.