Berna SEVER- EGE TELGRAF/ Büyükada’nın Manastır Tepesi’nde, yüzyıllık bir sessizlik ve unutulmuşluk içinde yükselen büyük bir yapı var: Büyükada Rum Yetimhanesi. 1964’ten bu yana kapalı olan bu yapı, adeta geçmişin yankılarını taşıyor. Dünyanın ilk çok katlı ahşap yapısı olarak bilinen ve hâlâ dünyanın en büyük ahşap binası olduğu iddia edilen bu tarihî eser, ünlü mimar Alexandre Vallaury tarafından tasarlandı. Ancak zamanın acımasızlığı, bu görkemli yapıyı harabe bir hale getirdi.
Tarihi ve Mimari Özellikleri: Bir Başlangıçtan Bir Tarihe
Büyükada Rum Yetimhanesi, ilk olarak otel olarak inşa edildi. Ancak, dönemin bürokrasisi yüzünden gerekli izinler alınamayınca, bina Eleni Zarifi adlı bir Rum kadın tarafından satın alındı. 1902 yılında Yedikule'deki Balıklı Rum Hastanesi'nden buraya taşınan yetimhane, 1. Dünya Savaşı sırasında Kuleli Askeri Mektebi olarak kullanıldı. Sonrasında Rum göçmenlerine barınma amacıyla hizmet verdi ve nihayetinde Heybeliada'ya nakledildi.
Ahşap karkas sistemde inşa edilen bina, yan bölümlerinde 6, diğer bölümlerinde ise 5 kat bulunuyor. Dışarıdan bakıldığında sade bir görünüm sunan yapının iç mekanında ise, tiyatro salonundaki detaylı ahşap süslemeler ve diğer bölümlerdeki daha sade mimari dikkat çekiyor. Avrupa'nın en büyük ahşap binası olarak bilinen bu yapı, adanın yüksek bir tepesinde konumlanıyor.
Hikayesi ve Esrarengiz Olayları: Karanlık Anılar
Yetimhane, 1964 yılında ansızın kapatıldı ve çocuklar aceleyle Büyükada’daki kilise ve manastırlara sevk edildi. Yetimhane Müdüresi Marika Hatsu'nun anılarına göre, kapatma sırasında çocuklar panik içinde eşyalarını topladı ve manastırların yetimhane standartlarına uymadığı gerekçesiyle yeni aileler aramak zorunda kaldı.
Yetimhane hakkında anlatılan bazı rahatsız edici hikayeler de mevcut. Bir rivayete göre, binada bir yangın çıktığında bazı çocuklar yanarak hayatını kaybetti veya bahçedeki su kuyusuna düşerek ölüme terk edildi. Ada halkı, bazen yetimhaneden çocuk çığlıkları ve ağlama sesleri duyduklarını iddia ediyor. Diğer bir hikaye ise, 1. Dünya Savaşı sırasında Rus mültecilerin binanın ahşap kaplamalarını soğuktan korunmak için söktüğü ve bunun yangına neden olduğu yönünde.
Günümüzdeki Durumu: Tarihin Gölgesinde Bir Harabe
Günümüzde, eski Rum Yetimhanesi içi boş olarak, adanın en yüksek tepesinde harabe bir halde bulunuyor. Yılların getirdiği yorgunluk ve bakımsızlık nedeniyle bina tamamen harabe durumda. Ahşap merdivenlerdeki el emeği oymalar, çürüyen bir piyano ve dağınık öğrenci kayıtları gibi izler, büyük bir tarihin yıkılmaya yüz tuttuğunu gözler önüne seriyor.
Büyükada Rum Yetimhanesi, sessizliğiyle geçmişin derinliklerine uzanan bir köprü olmaya devam ediyor. Bu tarihî yapı, zamanla yok olan, ancak hafızalarda yaşamaya devam eden bir miras olarak, her geçen gün biraz daha unutulmuşluğun karanlığına gömülüyor.