. Bu verilere göre, Türkiye nüfusunun yüzde 97,8’i ışık kirliliği altında yaşıyor ve nüfusun yüzde 49,9’u Samanyolu’nu hiç görmüyor.
IŞIK KİRLİLİĞİ
Işığın yanlış yerde,yanlış miktarda, yanlış yönde ve yanlış zamanda kullanılmasıdır. Yapay ışığın uygunsuz veya aşırı kullanımı ışık kirliliği olarak bilinir. Ya da yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış yönde, yanlış miktarda ışık kullanımı olarak söyleyebiliriz. insanlar, vahşi yaşam ve iklimimiz için ciddi çevresel sonuçlar doğurabilir. Işık kirliliğinin bileşenleri şunları içerir:
-Işık Tecavüzü (Işık Taşması) Işığın istenmeyen ya da gerekmeyen yeri aydınlatması.
– Göz kamaşması: Gözün alışık olduğu aydınlatma düzeyini aşıp görme yetisinin bozulması ve nesnenin görünürlüğünün kaybolması. Eğer ışık kaynağı, aydınlattığı nesneden daha belirgin ise aydınlatma kötüdür.
– Dikine ışık (GökParlaması): Doğrudan gökyüzüne giden ışık. Sözün tam anlamıyla boşa giden, uzayda kaybolan ışıktır. Astronomlar ve gökyüzünü seyretmek isteyen herkes için en kötü ışık kirliliği budur. Işığın atmosferdeki tozlar ve moleküller tarafından saçılması sonucu göğün doğal parlaklığının bozulmasına, artmasına neden olur. Kamaşma ve ışık tecavüzü yaratan armatürler dikine ışık da gönderirler. Şehirlerin üstünde uçaktan görülen ışık denizi, çoğunlukla yukarıya doğru yanlış yönlendirilmiş ışıklardır.
– Aşırı miktarda ışık: Belli bir işin yapılması için gereken aydınlatma miktarını aşan ışık. Fazla ışık her zaman iyi aydınlatma demek değildir.
Işık kirliliği endüstriyel uygarlığın bir yan etkisidir. Kaynakları arasında bina dış ve iç aydınlatma, reklam, ticari mülkler, ofisler, fabrikalar, sokak lambaları ve ışıklandırılmış spor alanları bulunur.
Gerçek şu ki, geceleri kullanılan dış mekan aydınlatmasının çoğu verimsizdir, aşırı parlaktır, kötü planlanmıştır, yanlış konumlandırılmıştır ve çoğu durumda tamamen gereksizdir.
ETKİLERİ
Üç milyar yıl boyunca Dünya’daki yaşam, yalnızca Güneş, Ay ve yıldızların aydınlatmasıyla yaratılan bir aydınlık ve karanlık ritminde var oldu. Artık yapay ışıklar karanlığın üstesinden geliyor ve şehirlerimiz geceleri parlıyor, doğal gündüz-gece düzenini bozuyor ve çevremizin hassas dengesini değiştiriyor. Bu ilham verici doğal kaynağın kaybının olumsuz etkileri soyut görünebilir. Ancak giderek artan sayıda kanıt, parlayan gece gökyüzünü doğrudan ölçülebilir olumsuz etkilerle ilişkilendirir:
Artan enerji tüketimi
Ekosistemi ve vahşi yaşamı bozmak
İnsan sağlığına zarar vermek
Suçu ve güvenliği etkilemek
Kötü dış aydınlatmadan zarar görenler yalnız devlet bütçesi ya da gece gökyüzünün karanlığı değildir.Doğalışığın,gece-gündüz farklılığının insan sağlığı dahil, birçok hayvan ve bitkinin yaşam çevrimlerinin önemli bir parçası olduğu iyi bilinmektedir. Yapılan araştırmalar ve gözlemler, çevredeki yapay aydınlatma,yani ışık kirliliği arttıkça bu yaşam çevrimlerinin de olumsuz etkilendiğini göstermektedir. Geçen zaman ve gelişen teknolojiyle birlikte,gece yaşam süremizi uzatmak için yapay aydınlatmalar kullanıyoruz.Yapay aydınlatmaları kullanırkenki temel amaç daha güzel bir çevre yaratmak,daha kolay çalışmak,daha görünür reklam olduğu söylenebilir.Ancak bu geldiğimiz nokta, hayat kalitemizin iyileşmesi için,kullandığımız gece aydınlatmaların yanlış kullanılmalardan kaynaklı olumsuz etkileri iklim değişikliği ile kendini göstermeye başlamıştır. Yanlış aydınlatmanın, insanların sağlığından, doğal/vahşi yaşama, ekonomiden astronomi bilimine kadar çok yaygın ve olumsuz etkileri vardır. Hava kirliliği havamızı, su kirliliği suyumuzu kirlettiği gibi, ışık kirliliği de aydınlatmamızı kirletmektedir. Gereğinden fazla ve yanlış yerde ışık kullanmak, etkisiz aydınlatma demektir. Bunun sonucu harcanan enerjinin büyük bir kısmı boşa gitmektedir. Bütün bunlar, elektrik üretirken ve tüketirken, petrol, doğalgaz ve kömür kaynaklarımız ve harcanan parasal maliyet ve emekte boşa gitmektedir. Ulusal Karanlık Gökyüzü Parkları Birliği’nin yaptığı araştırmaya göre, dış aydınlatmaların yüzde 30’u boşa gitmektedir. Güncel rakamlara göre ABD’de 3.3 milyar dolar (12.5 milyar TL), İngiltere’de ise, 53 milyon sterlin (270 milyon TL.) tutarında enerji kaybına neden olmaktadır. Türkiye’de ise henüz büyük bir ölçekte çalışma yapılmamıştır. 2012 yılında Eskişehir özelinde yapılan bir pilot çalışma sonuçlarına göre,Türkiye’de yaklaşık yıllık 250 milyon TL.tutarında enerjinin boşa gittiği tahmin edilmektedir. 2016'da güncellenen bilimsel bir çalışmada, dünya nüfusunun yüzde 83'ünün ışık kirliliği altında yaşadığı belirlenmiştir. Bu oran, Avrupa ve Amerika nüfusu ele alındığında yüzde 99 olarak gerçekleşmektedir. Aynı çalışmanın sonuçlarına göre, Türkiye nüfusun yüzde 97,8'i ışık kirliliği altında yaşamakta ve nüfusun yarısı (yüzde 49,9) Samanyolu'nu hiç görmemektedir.
İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ:
Yapılan araştırmalar, gece maruz kalınan fazla ışığın aşırı kilolu olma, depresyon, uyku bozukluğu, diyabet, meme kanseri ve başka hastalıklara yakalanma riskini arttırdığını göstermektedir.24 saatlik gündüz/gece döngüsü, canlıların fizyolojik süreçlerini belirleyen, biyokimyasal mekanizmaları denetleyen biyolojik saatini etkiler. Sadece gece ve karanlıkta salgılanan melatonin hormonu, vücudun biyolojik saatini koruyup ritmi ayarlar.
Melatonin Hormonun bilinen etkileri:
- Hücreleri yenileyici,
- Yaşlanmayı geciktirici,
- Antioksidon özelliğe sahiptir.
- Uykuyu tetikler, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir,
- Kolestrolü düşürür v.b. yararları bulunmaktadır.
Aydınlık süresinin uzaması baskı altına alır ve durdurur.Benzer şekilde gece vardiyasında çalışan kadınlar üzerinde yapılan araştırmada meme kanseri riskini yüzde 30 artırdığını göstermektedir. WHO’a göre; “biyolojik saat bozulmasına sebep veren vardiya çalışmaları” olası kansorejen olarak listelemektedir. Lösemi ve diğer kanserlere yakalanan kişilerin özellikle tedavi süreçlerinde kesinlikle karanlık ortamda yatırılmalarının/uyumalarının istenmesinin sebebi de bu gerçeklere dayanmaktadır. Bunun yanısıra, fazla ışık göz kamaşmasına yol açmakta,göz kasları sürekli aydınlık-karanlık uyumu sağlamaktan yorulmakta, kısa süre de kaybederek erken göz yaşlanmasına sebep olmaktadır.
BOŞA GİDEN ENERJİ
Kent nüfusunun yüzde 90’ının yaşadığı 1021 farklı noktada yapılan ışık kirliliği ölçümlerinin sonucunda ışık kirliliği haritası oluşturuldu. BIKA sonuç raporunda, 2016 yılında güncellenen ABD Hava Kuvvetleri Savunma Meteoroloji Uydusu Programı ile yeryüzünün uzaydan çekilen gece görüntüleri kullanılarak elde edilen bilimsel verilere yer verildi. Buna göre, Türkiye nüfusunun yüzde 97,8’i ışık kirliliği altında yaşıyor ve nüfusun yüzde 49,9’u Samanyolu'nu hiç görmüyor. Ayrıca BIKA raporu, kullanılmayan alanların aydınlatılması, kullanılan alanlarda gereğinden fazla aydınlatma yapılması gibi nedenlerle Türkiye’de yıllık 400 milyon, Bursa’da ise yaklaşık 21 milyon lira değerindeki enerjinin boşa gittiğini ortaya koyuyor. BIKA raporu, “Işık kirliliği, çözümü yerel olan küresel bir sorundur ve aynı zamanda bir eğitim-farkındalık sorunudur” sözleriyle bitiyor. Prof.Dr. Zeki Aslan’ın danışmanlığında hazırlanan projede ışık kirliliğinin ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri de gözler önüne serildi. Projenin sonuç raporunda, Uluslararası Karanlık Gökyüzü Birliği’nin yaptığı bir araştırmaya göre, dış aydınlatmalarda ışığın yüzde 30 kadarının boşa gittiği belirtildi. Güncel rakamlara göre, bu yanlış uygulamaların maliyetinin ABD’de yılda 3,5 milyar dolar, İngiltere’de ise 53 milyon sterlin tutarında enerji kaybına neden olduğu vurgulandı.
Türkiye’de henüz böyle büyük ölçekte bir çalışma yapılmadığının belirtildiği raporda, 1997 yılında yapılan çalışmada uydu görüntüleri kullanılarak bazı şehirler için hesaplar yapıldığı, İstanbul’dan 13,6 milyon kilovatsaat, Ankara’dan 6,8 milyon kilovatsaat ve Bursa’dan ise 1,8 milyon kilovatsaat elektrik enerjisinin uzaya gönderildiğinin hesaplandığı kaydedildi. Aradan geçen 20 yıllık süre içinde bu değerlerin çok daha büyük rakamlara ulaştığı ifade edilirken, 2012 yılında Eskişehir kent merkezinde ve 2017 yılında Nilüfer’de yapılan çalışmaların sonuçlarına göre, tüm Türkiye’de bugün itibariyle yaklaşık yıllık 400 milyon TL tutarında enerjinin boşa gittiği tahmin ediliyor. Son yapılan araştırmada, Bursa’da yanlış aydınlatmadan kaynaklı kaybolan toplam ışık miktarının yıllık 759, 3 milyon lümen, ekonomik karşılığının ise 21, 13 milyon TL olduğu hesaplandı.
SONUÇ OLARAK :
a.İl/İlçenizin gece gökyüzü parlaklığının ölçümleri yapılarak, bölgenin ışık kirliliği haritasının çıkarılması ve yanlış aydınlatmadan kaynaklanan enerji kaybının önüne geçilmesi gerekmektedir.
- Işık kirliliğinin insan sağlığına, doğal /vahşi yaşama etkileri, hava kirliliğine ve enerji tüketimine etkileri bilimsel olarak ispatlanmıştır.
c.Ülkemizin değerlerini korumak herkesin görevidir. Bu nedenle; konu hakkında halkı bilgilendirilerek enerji kaybına ve ülke kaynaklarının israfına engel olmamız, Anayasamızın 56 nci maddesi kapsamında çevremizi korumamız vatandaşlık görevi gereğidir.
- İl/İlçe idarecilerimizin konuya hassasiyetle eğilmelerini ve ışık kirliliğini önlemek için gerekli tedbirleri almaları kamu menfaati gereğidir.
- Işık kirliliği ne yazık ki dikkat çekilmeyen ve ilgi görmeyen sorunlardan biridir. Işık kirliliğini azaltmak ve önlemek adına aşağıdaki önlemleri alabiliriz.
(1) Işığın göğe yönelmesini önlemek ve aydınlatılacak yere doğru göndermek. Yeryüzüne paralel ışığın yayımını önlemek için mümkün olduğunca ışık ya tüm kesilmeli ya da çok düşük profilli muhafazalarda tutulmalıdır.
(2) Enerji tasarrufu eden ve ışığı her yöne saçmayan lambalar kullanılmalıdır. Astronomlar ışık kaynağı olarak düşük basınçlı sodyum lambaları tercih etmektedirler. Düşük basınçlı sodyum lambalar ışığı tam kesmez veya çok düşük profilli bir muhafaza değildir. Yüksek basınçlı sodyum lambalar ise gökyüzüne paralel ışık miktarını çok azalttığından daha fazla kabul görmektedir.
Fazla ışıklandırmadan kaçınılmalıdır. Kabul edilen standartlara göre herhangi bir iş için doğru ışık miktarının kullanılması, ışık kirliliğine neden olan yansıtılmış ışık miktarını azaltacaktır.
(3) Gereksiz gece ışıklandırması, kısmen dekoratif amaçlı projektör, ticari ve reklam amaçlı ışıklandırma , spor sahalarında kullanılan projektörler gece yarısından sabahın erken saatlerine kadar kapatılmalıdır.
(4) Bina dış cephe ve reklam panolarının aydınlatılması amaçlı kullanılan projektör tipi armatürleruygun açılarla sadece aydınlatılmak istenilen alanı aydınlatacak tipte seçilmeli ve yönlendirilmelidir. Mümkün olduğunda aydınlatma yukarıdan aşağıya doğru yönlendirilerek yapılmalıdır.
(5) Park ve bahçelerde büyük oranda gökyüzüne ışık gönderen glop tipi armatürlerin kullanılmasından kaçınılmalıdır. Bunların yerine yürüyüş yollarında uluslararası önerilerce verilen değerlerde yatay ve düşey aydınlık düzeylerini yaratan uygun tasarımlı direkt veya yarı-direkt armatürler kullanılmalıdır.
(6) İki yanında binaların bulunduğu cadde ve sokaklarda enine çelik halat askı sistemine takılan ve sadece yola ışık gönderen armatürler kullanılmalı.
(7) Güvenlik amaçlı aydınlatmalarda harekete duyarlı, kendini otomatik olarak açan sistemler kullanmalıyız. Bu sistemler elle de kullanılabilmektedir. Böylece enerji giderimizi azalttığımız gibi ışığın caydırıcı etkisinden yararlanabiliriz.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki göğü aydınlatma, suç işlemeyi engellemiyor. Suçun nedeni ışık ya da karanlık değildir.
Suçlular gökte aranmamalıdır!